27.09.2015 - 02:30 | Son Güncellenme:
“Yüzüme bakmadan ‘Çay getir’ dedi”
A.Y. (Mühendis, 26)
Endüstri mühendisi olarak stajımı otomotiv fabrikasında yaptım. İlk birkaç hafta müdürü hiç görmedim, yurt dışındaymış. Ben bana gösterildiği kadar Excel üzerinden bir şeyler kurcalarken gelmiş. Bir gün çalışanlardan biri geldi yanıma, müdür seni çağırıyor dedi. “Allah Allah, benle ne işi olacak, tanışmak istedi herhalde” diye düşündüm ve gittim odasına. “Merhaba beni çağırmışsınız” dedim. Hiç yüzüme bakmadan “Bana bir çay getir” dedi. Ben kalakaldım! “Pardon anlamadım” dedim. Bu sefer yüzüme baktı, “Çay getir işte” dedi. Sonra benim yüzümdeki şok ifadesini almış olacak ki “Sen lise stajyeri değil misin?” dedi. “Hayır endüstri mühendisi adayıyım, çay getiririm ama yarın okul bittiği zaman meslektaş olacağız, bilin istedim!” dedim ve çayını götürdüm. Sonra uzun uzun muhabbet etti benimle. Rahat bir staj oldu ama eğitim şeklimizi de çok net gördüm. Olay şu; yeri gelir çay getirirsin ama burada meslek lisesinde okuyanların şevklerini kırıyorlar! Sonra da kalifiye eleman niye yok! Bundan yok işte!
“Cevabım sonrası büyük bir sessizlik”
B.S. (Mühendis, 26)
Bir gün şirkette iş telefonlarının değiştirilmesine karar verildi ve iPhone’a geçti herkes. Bizim müdürün de telefonu iPhone 4S oldu. O da gelip hava atıyordu, “Bak iPhone oldu benimki de” diye. Ben de “Benimki de iPhone hem de iPhone 5” dedim. “Ne farkı var?” diye sordu ve ben “Sizinki kısa ve kalın, benimki ince ve uzun!” dedim.
Sonuç: Büyük bir sessizlik!
“Kulaklarımı kapattırıp küfür ediyordu”
D.Y.(Televizyoncu, 21)
Lisedeyken stajımı bir TV kanalında yapmıştım. Kanalda da haberleri yayına sokan bir abi vardı ve haberlerin yayına gireceği son dakikalarda sürekli ana avrat küfür ediyordu. Bana da “Sen daha reşit değilsin” diyerek zorla kulaklarımı kapattırıyordu ve küfretmeye devam ediyordu.
“Sergiyi gezmeden geri döndük”
E.P. (Reklamcı, 22)
Stajımı büyük bir firmanın halkla ilişkiler departmanında yaptım. Bir gün patronum “Şirket bünyesinde bir sergi olduğunu ve mutlaka orada olmamız gerektiğini” söyledi. Beni de yanına aldı ve gittik. Ben sergiyi gezeceğimizi düşünürken patronum elime telefonu verdi, serginin önünde kendi fotoğrafını çektirdi ve sonra sergiyi gezmeden geri döndük!
“İlk haberimi sayfalarca yazdım”
Fırat Karadeniz (Editör, 29)
Bir gazetenin kültür-sanat servisinde staj yapmaya başladığımda üniversiteden yeni mezun olmuştum. Tek istediğim sanat üzerine çalışmaktı. Açıkçası gazetecilikten hiçbir şey anlamıyordum. İlk birkaç günüm etrafı izlemek, yapılan işleri çözmeye çalışmak ve F klavyeye alışmakla
geçti. Dördüncü ya da beşinci günümde servisin “yetkili abi”lerinden biri beni bir sergiyi izlemem için görevlendirdi. Sergi alanına gittim, işleri sergilenen üç İtalyan sanatçıya sorularımı sordum ve yazımı yazmak için bilgisayarın başına oturdum. Bütün gece yazıyla uğraştım. Sabah
ilk iş yazımı teslim ettiğimde kahkahalarla karşılandım. Çünkü yaklaşık 10 tane dosya kağıdını dolduracak yazı yazmış, tüm eserleri tek tek anlatmıştım; vuruş hesabıyla yaklaşık 40 bin vuruş! Yazım kısaltıldı. İlk imzalı haberim dört cümle olarak yayımlandı, dört cümle. Artık hiçbir yazımı uzun yazmıyorum.
“Mesleğin de olsa tırsıyorsun”
G.A. (Psikolog, 25)
Stajımı ruh ve sinir hastalıkları hastanesinde yaptım. Alt kattaki hastalar kapalı koğuşta kalıyorlardı. Bir gün bamadagümede sesler gelmeye başladı, biz bina yıkılacak sandık. Meğer o kapalı koğuştakiler koşup koşup kafalarıyla demir kapıya vuruyorlarmış. Sonra bizi odadan çıkarmışlardı çünkü arada bir kapıdan bizim odaya girebilme ihtimalleri vardı. Biliyorum tabii ki isteyerek yapmadıklarını ama işte ilk stajımdı, mesleği de olsa insan bir tırsıyor yine de...
“Adım koç kaldı”
Öner Esin (Radyocu, 28)
Radyoda çalışırken her şeye, herkese koç diyen bir yönetici abimiz vardı. Ben
o ara tek stajyerim, abimiz de sürekli “haydi koç oraya, koç bir fotokopi çek, bir sigara al gel be koç” diyordu. Artık herkes o kadar benimsemişti ki bu durumu benim adım uzun bir süre koç olarak kaldı, katta sürekli koç diye dolaştım...
“İltica ettiğimi sandılar”
H.U. (Kaptan, 30)
Stajyerliğimi yaptığım sırada Mississippi Nehri’nden geçiyorduk. Birinin geminin ne kadarlık bir bölümünün suda olduğunu ölçmesi gerekiyordu. Biz buna draft okumak diyoruz. Genelde stajyerlere yaptırılır bu iş. Demir bir merdivenle gemiden sarkıp rakamları okumanız gerekir. Rakamları okurken demir merdiven koptu ve ben nehre düştüm. Kısacık sürede demirli gemiden uzaklaştım akıntı yüzünden. Bir bot gelip beni kurtardı ama Amerikan sahil güvenliğinin yanımda bitmesi uzun sürmedi. Beni ülkeye iltica etmeye çalışmakla suçladılar. Derdimi zar zor anlattım da serbest bırakıldım.