24.04.2022 - 03:00 | Son Güncellenme:
Her semtin bazı mekanları vardır ki, dışarıdan hiç dikkat çekmez ama aslında müdavimi eksik olmaz. Sokak arasındadır, küçüktür, salaştır, çoğunlukla da en iyi o semtin sakinleri bilir. Sadeliği ve samimiyetiyle başka bir atmosfer sunan bu mekanları keşfetmekse her zaman kolay değildir ama keşfedince de şehrin diğer ucundan kalkıp gidilir. Köfteciden kokoreçciye, kuru fasülyeciden esnaf lokantasına, fırından pastaneye, sadece bilenin bildiği bu lezzet duraklarını keşfe çıkmaya hazır mısınız? Milliyet gazetesi yemek yazarları ve şeflerin rehberliğinde, İstanbul, Ankara ve İzmir’deki sokak arası lezzet duraklarının peşine düşüyoruz.
Fedai Ünal / Yemek yazarı
İkizler Kasap: İzmir Buca Hipodrom’a yakın, Hatboyu Caddesi’nde mütevazı bir kasap dükkânı burası. Dükkânın şu anki sahibi Murat Aydoğan. Rahmetli babası Hasan Aydoğan ve onun babası da kasapmış. Dükkânlarında kömürde kanat, kelle, kuzu kaburga ve kuzu böbrek yatağı yapıyorlar. Şişte pişirdikleri ürünlerinde hiçbir sos yok. İşin sırrını sorduğumuzda babasının öğüdü ile cevap veriyor Murat Aydoğan: “‘Çocuklar, sattıklarınızı belki de cebindeki son parayla alıp evine götüren insanlar vardır. Onları ailelerine mahcup etmeyin. İkinci kez alamayabilirler’ derdi, biz de bu sorumlulukla işimizi yapmaya çalışıyoruz.”
***
Köfteci Tamer: Tamer Kıraş’ın babası da İzmir Çamdibi’nde bir köfteci. Tamer Kıraş, yani namıdiğer kâğıtta köfteci Tamer, yine Çamdibi’de seyyar arabasını bir kahvehanenin bahçesine koyarak başlamış işe. Yuvarlak yaptığı köftesini ızgarada pişirip, kasap kâğıdında, soğan, domates ve baharatı, yanında kendi yaptığı ayranıyla sunuyor. 2013’te oğlu Caner Kıraş eski arabalarının durduğu kahveye yakın bir yerde kendi dükkânlarını açmış. Saat 11.30’dan itibaren dükkân dolup taşıyor. Neredeyse sıra bekleme garantili.
***
Söğüşçü İbrahim Usta: Söğüş aslen Niğdeli bir ürün aslında. Karaman Türklerine kadar dayanan bir geçmişi var. Ama nedense bu özel lezzeti Niğde’den çok İzmirli sahiplenmiş. Kellesini bizzat alan, haşlayan, temizleyen çok yer kalmadı artık. Kapılar sakatatçıların hemen yan sokağındaki İbrahim Şahbaz 1984 yılından beri saat 07.00’de tezgâhının başında. Eşi kelleleri haşlıyor, oğlu ayıklıyor, İbrahim Usta da satıyor. Unutmadan söğüş her saat yenir, ama İzmirli için sabah kahvaltısıdır.
***
Fasulye Tanesi: Adı “Fasulye Tanesi.” İzmir Çınartepe Aydın Erten Rekreasyon Alanı’na çıkan yolun hemen başında; meydana ve sokağa bakan birer penceresi var. Öyle manzara falan beklemeyin, hayalleriniz yıkılır. Küçücük bir dükkân burası. Fasulye Tanesi bir aile işletmesi. 16 yıldır da aynı yerde keyifle misafirlerini ağırlıyor. Bu arada öğreniyorum ki, şehrimizin bazı önde gelenleri yurt dışından gelen misafirlerini arada buraya getirirmiş. Menüleri kuru fasulye, pilav, kavurma ve turşu. Yemeğin üzerine de sütlaç var. Restoranın sahibi Enver Yılmaz, oğulları Orhan ve Muhlis ile birlikte götürüyor dükkânı. Öğle servisleri çok kalabalık. Ne zaman gitseniz bir kuyrukla karşılaşmanız olası. Beklemeye değer mi derseniz, cevabım, “kesinlikle” olur.
***
Midyeci Zane: E, konu İzmir olur da midye olmaz mı? Olur elbet. Aslında bir solukta 10 yer sayabilirim ama şimdilik herkesin en kolay ulaşabileceği bir yer yazayım. Midyeci Zane. Neredeyse tüm midyeciler gibi Mardinli Zane Dağ da. Aslında Alaçatı çarşı girişinde tezgâhı. Yaz boyunca açık olan tezgâhına gelenlerle yaptığı tatlı muhabbeti en büyük özelliklerinden. Çeşme’ye gidemeyecekler içinse İzmir İstinye Park AVM’deki dükkânında, hemen gözünüzün önünde hazırladığı midyeleri yemenizi özellikle öneririm.
***
Köfteci Nadir Usta: Babadan oğula bir yer burası. Hakan Sözer, babası rahmetli Nadir Usta’dan el almış. Izgaranın başında o var. 1985 yılında İzmir Serinkuyu’da başlamışlar İnegöl köfte işine. Sonra Çiğli Organize Sanayi’deki bugünkü yerlerine taşınmışlar. 2009 yılından beri de burada ağırlıyorlar misafirlerini. Hakan hoş sohbet biri. “Abi, rahmetli Ahmet Piriştina, ömürlü olsun Metin Akpınar müşterimizdi” diye hem anlatıyor hem de köftelerini pişiriyor. İnegöl köfte ile sınırlı yaptıkları kaşarlı köfteleri de çok güzel. Ama İnegöl köftelerinin yeri ayrı. Bir oturuşta iki, üç porsiyon yenir. Elbette yanında sirkeli, bol zeytinyağlı piyaz olmadan olmaz.
Çiğli Organize’deki dükkân 11.30 gibi başlıyor servise, saat 15.00 gibi de köfteleri bitiyor. Her an bu güzel lezzete ulaşmak mümkün değil yani. Erken gitmenizi tavsiye ederim.
***
Kokoreçci Baki Usta: Kokoreçci Baki Usta aslında bir pasta ustası. Kahramanlar’da Vardar Pastanesi’nde çıraklık etti. 1970’lerin sonunda, artık iyi bir pasta ustası olarak anılıyordu. 1980’lerin başında pastanedeki işinin yanı sıra seyyar arabada kendi yaptığı börekleri, poğaçaları satmaya başladı. Bir süre sonra pastaneden ayrılıp sadece bunu yaparak geçimini sağladı. Bu arada tanıştığı Kokoreççi Hayri Usta’dan işin inceliklerini ve bir defada kokoreç sarımını öğrendi. 1982 yılında Şemikler’de seyyar arabasında kokoreç satmaya başladı. 1990’lı yıllarda aynı semtte tuttuğu küçük dükkânını “iyi mal yoksa satış da yok” anlayışıyla açmadı. Ve işte o disiplinle lezzetine lezzet eklemiş Baki Usta. Uzun zaman önce oğlu Volkan Çolak’a el vermiş. Şimdi bu lezzeti Volkan Çolak sürdürüyor. Baki Usta’nın kokorecinin mal kalitesinin dışında en önemli özelliği, kömürde pişen kokoreci ızgaraya atmadan, direkt ekmeğin arasına koyup iri dilimler halinde kesmesi. Siz özel olarak istemediğiniz sürece usta kokoreci ızgaraya atmaz. Hele bir atom kokoreçleri var ki, aman denk getirirseniz kaçırmayın. İzmir’e yolunuz düşerse Şemikler’deki eski dükkâna mutlaka gidin.
***
Kokoreççi Kazım Usta: Buca Üçkuyular Meydanı’nın hemen arkasında, 221 ve 224 sokakların kesişimi, marketin yanında tezgâhı. Yıllardır, saat 12.00’den sonra aynı yerde bekliyor rızkını. Kazım Çetin Usta’nın kokorecinin diğerlerinden en büyük farkı, fırında pişmesi. Atom şeklinde, uykuluğuyla, bademiyle bir sarılmış kokorecini, hazırladığı salçalı, tereyağlı sosunda pişiriyor. Hem de öyle bir pişiriyor ki, lokum oluyor mübarek. Usta tam 40 yıldır Buca’da; belki de Buca’ya has bir kokoreç yapıyor. Buca’ya has dememin sebebi şu: Kazım Usta’nın bir ustası yok. Yıllar önce aynı mahallede Ago Dayı lakaplı, Arnavut bir amca yaparmış bu lezzeti. Elde taşıdığı, semaver tipi, konik kapaklı tencereleri varmış. En altındaki haznesinde kokoreçler her daim sıcak olsun diye pirina yakarmış. Kazım Usta da ondan görerek yapmaya başlamış. Ekmeğin arasına koyduğu bu özel lezzet, bıçak değer değmez dağılıyor. Saat 12.00 gibi açtığı tezgâhında iki üç saat içinde kokoreç kalmıyor. Farklı ama kendine has bir lezzet.
***
Dönerci Kenan: Adı Kenan Opsar. Namıdiğer Dönerci Kenan. Bana göre ise “tabelasız dönerci”. Eski İzmir’de meydanda Kenan Usta’nın dükkânı. Aslında bir kasap dükkânları var. İşleri de kasaplık. “Tüm etlerimiz İzmir ve köylerinden aldığımız hayvanlardan” diyor Kenan Usta. Gerçekten çok güzel bir döneri var Usta’nın. Saat 11.30’da başlıyor servis ve döner bitene kadar devam ediyor. Her gittiğinizde sıra var. Siparişleriniz de verildiği anda sıra numarası yazılarak alınıyor. 20 yıllık Dönerci Kenan, İzmir’de güzel döner deyince ilk akla gelenlerden.
***
Esnaf Lokantası Mahmut Usta: Ayak paçası meşhur diye gittik Kemeraltı’ndaki Esnaf Lokantası Mahmut Usta’ya. Fakat tam bir lezzet mekânı çıktı karşımıza. Aslında bir tabak yeterli, ustanın eli bol. Ancak lezzetine dayanamayıp az daha içiyorsunuz. Haftanın 5 günü ayak paça, kelle paça, balık çorbasını dönüştürerek yapıyor Mahmut Usta. Başka yemekler de var elbet. Mesela zeytinyağlı kuru fasulyesi şahane. Ayrıca Usta’nın eşinin ısrarı ile tadıp sonra da müdavimi olduğumuz bir işkembeli nohudu var ki sormayın gitsin.
***
Ayşa: Ne güzel isim değil mi? Boşnak börekçisi Ayşa diye de bilinen, Kemeraltı Abacıoğlu’ndaki restoran, aslen Boşnak olan Ayşe Karadan tarafından kurulmuş. Elbette birinci yemekleri Boşnak böreği. Diğer yemekleri ise İzmir’in zeytinyağlıları başta olmak üzere etli kuru fasulye, kısır, mercimek köftesi, yaprak sarma ve mevsiminde Ege otları. Neredeyse tüm aile bu işletmede çalışıyor. Genelde Yunan adalarında gördüğümüz aile işletmelerinin İzmir’de ete kemiğe büründüğü bir mekân burası. Ayşa’nın lezzet bahçesini andıran yemekleri ve Abacıoğlu Han’ın tarihi bir araya gelince tam bir vahaya dönüşüyor hanın bahçesi.
***
Alsancak Dostlar Fırını: 1983 yılında, Mustafa Akar tarafından Alsancak’ta, Kıbrıs Şehitleri Caddesi’nde kurulmuş. Benim gibi 50’li yaşlarındaki herkesin uğrak yeridir. İzmir’in ünü Türkiye sınırlarını aşan boyozu ile meşhurdur. Fırın ilk kurulduğu yerde varlığını ikinci kuşak Berrin Akar Rasuli ile sürdürüyor. İzmir’de boyoz alırken “2 artı bir” diye belirterek sipariş verebilirsiniz. İlk rakam boyoz adedini ikincisi ise yumurtayı ifade eder.
***
Çelebi Unlu Mamuller: (Bomba!) Aşk nasıl tesadüfleri severse bu tatlı da sevmiş! Bugün neredeyse tüm Türkiye tarafından bilinen “bomba” tatlısı tesadüfen doğmuş. Orhan Çelebi şöyle anlatıyor bombanın doğuşunu: “Çok sevdiğimiz bir aile dostumuz bizi ziyarete gelecekti. Değişik bir tatlı yapmak istedik. O an doğaçlama yaptığımız bir tatlıydı, çıkarıp tezgâha koyduk.” Anlaşılan tatlıyı tezgâha koyuş o koyuş, sonrası, patladı gitti. Kıbrıs Şehitleri Caddesi’nin sonunda yer alan dükkânın önü her daim kalabalıktır.
İSTANBUL
Zeynep Kakınç / Yemek yazarı
Mola Yemek Evi- Cafe Rea- Bizim Ev: Moda, mahalle lokantaları açısından çok şanslı bir semt. Ara sokaklarda birbirinden lezzetli yemekler yapan ve Modalıların da buluşma noktası olan pek çok yer var. Bunlardan ikisi Damacı Sokak’taki Mola Yemek Evi ve 24 yıldır Hacı Şükrü Sokak’ta hizmet veren Cafe Rea. Mola Yemek Evi, 2001 yılında kurulan bir işletme. Yöresel yemek ağırlıklı bir mutfağı var. Ege ve Karadeniz’den sebze yemekleri, Doğu ve Güneydoğu’dan ise etli yemekleriyle meşhur. Kadıköy’de yaşayanlar kadar dışarıdan da meraklıları var. Cafe Rea’nın da yemekleri hep özgün ama bir süt reçeli var ki herkes kuyrukta. Benim vazgeçilmezim olan bir yer de Moda Caddesi’ndeki Bizim Ev. Sahibi Nezahat Hanım ile ahbaplık etmek ayrı bir keyif. Dükkânın küçük oturma alanında her zaman keyifli bir muhabbet vardır. Sarmaları dillere destan; turşular, sebzeler, hamur işleri hepsi Nezahat Hanım’ın ellerinden çıkma ve tek kelimeyle nefis.
***
Prasini Papia: Prasini Papia benim Gayrettepe Süleyman Bey Sokak’taki buluşma mekânım. İş yemeklerim ve dost sohbetlerime ev sahipliği eder. Ama sırf oraya gitmek için iş icat ediyor da olabilirim! İnanılmaz bir mutfakları var. Gaye Aslan ve kız kardeşi Meltem Hanım’ın güler yüzlü ev sahiplikleri de muhteşem. Mahalleliyle artık akraba gibi olmuşlar. İşyerlerinden gelenler kadar semtin sakinleri de müdavim. Servis öğlen 12.00’de başlıyor, akşam 19.00’a kadar devam ediyor. Zeytinyağlılar ve mezelerden oluşan menüde lezzetler birbiriyle yarışıyor. Zeytinyağlı enginar ve vişneli fırın pancar favorim.
***
Dilim Pizza: Dilim Pizza, Yeşilköy Mahallesi’nde 43 yıllık bir işletme. 20’ye yakın pizza çeşidi var. Pizzalardan en çok tercih edileni karışık pizza. Peynirli salatası da çok beğeni topluyor. Sadece suflesini yemek için bile uzun yoldan gitmeye değer.
***
Ortaköy Kuru Fasulyecisi: Ortaköy Dereboyu Caddesi’ndeki Ortaköy Kuru Fasulyecisi, geleneksel Türk mutfağı tariflerini aslına uygun pişirmeye devam eden bir aile işletmesi. Ortaköy’e yolu düşenler için bulunmaz bir adres. Erzurum’un İspir yaylalarında yetişen şeker fasulyeyi Çayeli usulüyle pişiriyorlar. Kendi deyimleriyle fasulyeler İspir’den, aşçılar Rize’den. Kuru fasulye dışında ızgaralar ve günlük hazırlanan zeytinyağlılar da gayet lezzetli. Semtin gözdesi bir yer.
Kaan Yarman / Dijital İçerik Üreticisi
Mirza Köftecisi: Burası Bayrampaşa’da bir Boşnak restoranı. Bayrampaşalılar ve özellikle Yıldırım Mahallesi’nde yaşayan Boşnak göçmenleri arasında çok popüler bir mekân. Kobasica-pljeskavica-cevapi gibi Balkan köftesi çeşitleriyle meşhur. Özellikle kobasicası aşk gibi sevda gibi bir şey.
***
Kadıköy Tantuni: Benim için tantuni 3 esasa dayanır: Ekmeğinin tazeliği, toz biberin ayarı, etinin yumoşluğu. Bu vicdansızlar 3’te 3 yapıyor. İstanbul’da Mersin klasmanında tantuni sunuyor. Mekân Kadıköy Çarşı’da Leyla Sokak’ta. Acısıyla, biberiyle, ekmeğiyle… Her şeyiyle öpüp başınıza koyacağınız bir tantuni.
***
Harbi Ocakbaşı: Açık ara İstanbul’un en iyi Adana kebapçısı. Çatalı vurunca bulgur gibi dağılan bir kebap yapıyorlar. Öyle şıkır şıkır, etrafınızda garsonların döndüğü, siz istemeden masanın donatıldığı bir kebapçı değil. Salaş, kendi halinde, çok çiçek bir mekân. Tam bir sokak arası keşif noktası. Mekân Ortaköy’de, Portakal Yokuşu’nda.
***
Limon içli köfte: Mekan bulgurun 50 tonu gibi. İçli köfte-analı kızlı-fellah köftesi yıldızlı müthişli. İçli köfteyi Adana usulü haşlama yapıyorlar. Yanında turplu tahin salatasıyla veriyorlar. Mekan Levent, Fecri Ebcioğlu Sokak’ta.
***
Kuşgözü Lahmacun: Burası Tarsus yemeklerini İstanbul’a taşıyan, bilenin bildiği bir mekan. Kuşgözü lahmacunu ve humusuyla meşhur. İstanbul’da yediğim humuslar arasında Tarsus’unkine en yakın humus buranınki. Ayranı Tarsus’un meşhur ayrancısı Orhan’ın reçetesiyle yapıyorlar. Mekan Levent Çarşı’da.
ANKARA
Aylin Öney Tan / Yemek yazarı
Boğaziçi Lokantası: Ulus bölgesinin klasik esnaf lokantalarından belki de tek kalan. Eski Ankaralılar, özellikle de Anafartalar tarafında dükkânı olan eski esnafın değişmez adresi, hafızalara kazınmış bir mekân. Her yemeği tam olması gerektiği gibidir. 1956’dan beri aynı kaliteyi sürdüren, kent merkezinin kaymasına rağmen çizgisini ve konumunu değiştirmeyen yegâne Ankara lokantasıdır.
***
Çankaya Lokantası: 1974’ten beri hizmet veren bir esnaf lokantası. Sadece öğle yemeği için açık, zaten yemekler hemen bitiyor. Önünden geçerken içeride iyi yemek olacağına ihtimal vermezsiniz, o kadar salaştır, zaten bir yanı oto lastikçi, diğer yanındaki Dalyan balıkçısı arasına sıkışmış gibidir ama kalabalıktan müdavim bir kitlesi olduğu hemen anlaşılır. Tencere yemekleri çok iyidir ama asıl döneri meşhurdur. Burasının samimiyeti her kesimden insanı bir araya getirmesinden anlaşılır.
***
Bolu Akın Lokantası: Eskiden bir esnaf lokantası nasıl olurmuş görmek için buraya gelmek gerek. Bütün yemekler eski usul müthiş etkileyici bir kuzine üzerinde odun ateşinde bakır tencerelerde pişiyor. Çoban kavurma, kuzu kızartma, kuzu haşlama, tereyağlı et suyuna pilav tam olması gerektiği gibi. Bazı yerlere göre biraz sapa kalabilir, ama Yenimahalle’de, hiç ummayacağınız bir yerde, ummayacağınız kalitede yemekler için üşenmeyin gidin derim.
***
Tunalı Vitamin Büfe: Eskiden 70’li yıllarda Ankara Koleji’nin oradaydı. Kolejlilerin hafızalarında hâlâ canlıdır. Okul asanlar soluğu büfede alırdı. Uzun zamandır, 1980’den beri Tunalı Hilmi’de. Tostları nesiller yetiştirmiştir. İncecik sucuklu tostu ve sosislisi özel sosuyla benzersizdir, taze sıkılmış meyve sularıyla günün her saatinde can kurtarır.
***
Meşhur Kayseri Tepsi Mantıcı: Mantı delilerinin değişmez adresi. Paylaşımlık boyuttaki tepsiyi tek oturuşta yiyen var. Ama sarmaları da ayrı muhteşem. Sucuk içi ve yağlama da es geçilesi değil. Seçmesi zor. Mecbur tekrar tekrar geliniyor. Birlik Mahallesi’nde.
***
Mutlu Lokantası: Müdavimlerini yıllardır mutlu eden yer, tencere yemekleri yanı sıra kuru fasulyesi ve döneri için gelenler var. Mahalle sakinlerinden evde yemek pişirmek yerine burada yemeği tercih edenler var. Aynı isimde üç farklı yer var, aslında aynı aile ama ilk açılanı en klasik olan. Çankaya, Güvenlik Caddesi’nde.
***
Mantar Ev Yemekleri: Çankaya’daki lokanta 1996 yılında tam ev tipi yemekler yaparak başladı. Diğer esnaf lokantalarında olmayan tam ev hanımı elinden çıkmış gibi yemekleriyle ve ev ortamıyla fark yarattı. Mevsiminde ot yemekleri veya tam bir ev hanımı titizliğinde hazırlanmış sarmaları ile ünlendi.
***
Beyran Entep Mutfağı: Anteplilerin bile Antep mutfağı hasretini giderebilecek nokta. Zaten adından da belli lezzetler olabildiğince otantik, özüne sadık. Gaziantep’te esnafın dükkân açmadan içtikleri beyran için artık Antep yolunu gözlemeye gerek yok. Lahmacun tam Antep usulü, fırın ve tepsi kebaplar muhteşem, kuzu fırın ve firik için tekrar gidilir, özellikle mevsiminde yeni dünya, taze sarımsak kebapları bulunabilir. Ama sadece kebap diye düşünmeyin. Analı kızlı ve Anteplilerin değişmez bayram yemeği yuvalama gibi ev yemekleri de yapılıyor. Tatlı için seçenekler arasında şöbiyet, havuç dilimi baklava ve katmer arasında seçim yapmak zor. Çankaya, Yıldız’da.
***
Kalbur Balık: Balığın iyisi Ankara’da yenir diye bir efsane eskiden beri vardır. Doğrudur da. Çoğu restoran sahibi Karadeniz kökenli olduğu için balığın iyisini sudan çıkar çıkmaz getirtirler. Çeyrek asırdan da önce 1990’da bu efsaneye Ankara’da balığın iyisi Kalbur’da yenir eklenmişti. Oran sitesi çarşı içinde tamirci, bakkal, yufkacı, berber arasında açılan bu yer balık ve deniz mahsullerini beklenmedik şekilde yapıyor, kulaktan kulağa ünü yayılıyordu. Mahalle içinde kredi kartı bile geçmeyen bu yer kısa sürede Türkiye’nin en iyi balık lokantası diye anılır oldu. Üstelik sahibi Mehmet Tekmen’in müşterinin yediğine karışan, zaman zaman tersleyen azarlayan tavırlarına rağmen. Artık Çarşı İçi mekânı olarak bir Ankara klasiği oldu, hiç değişmeden müdavimlerine müdavim katmaya devam ediyor.
Şef Ali Açıkgül:
Karagedik Lokantası: Ulus’da genellikle yerel halk tarafından bilinse de son zamanlarda sosyal medyadan da ismi duyulmaya başladı. 40 senedir hizmet veren lokanta döneriyle oldukça meşhur. Adres: Denizciler Caddesi Yenice sokak.
***
Ye-An Pide: Adı “ye anlarsın”dan gelen Ankara’nın favori pidecilerindendir. İskitler’de Aski’nin karşısında sanayide yer alan mekan, eti gerçek lezzetiyle baharata boğmadan çıtır pidenin üstünde közlenmiş biber eşliğinde sunuyor.
***
Hoop Burger: Son zamanlarda Ankara’da hamburgercilerin sayıları çoğalsa da, işin hakkını veren mekan sayısı az maalesef. Hoop Burger hamburgeri ütüleme tekniğiyle kendi hazırladığı ekmek ve soslarla sunan butik bir mekan. Farklı ama çok lezzetli burger tatmak isteyenler için mutlak tavsiye.
***
Kokoreççi Berat Usta: Öveçler’de hizmet veren Berat Usta haftada birkaç gün kokoreçi tandırda hazırlayıp sunuyor. Lezzeti ve kalitesiyle gerçek gurmelerin mekanı.
***
Bursa İnegöl Köftecisi: 40 yılı aşkındır Ankara’ya İnegöl köftesini sunan mekan. Şişte sıcak yemeniz için sırayla gelen köfteler müthiş piyaz eşliğinde, üstüne sütlü kadayıfıyla lezzet patlaması yaşatıyor.
Şef Umut Karakuş:
Kalkanoğlu Pilavcısı: Benim ara sokak mekanım hem geleneksel hem üçüncü nesil hem de lokal ürün kullanan, Beyoğlu’ndaki küçük ara sokak mekanı olan ve inanılmaz lezzetli şeyler yapan, aşırı sevdiğim Kalkanoğlu Pilavcısı.
***
Mustafa Amca’nın Yeri: Beyoğlu’nun en özel pasajı olan Hazzopulo Pasajı’nın içindeki oraleti, çayı, küçüklüğü ve en değerlisi de acılı karışık tostu ile beni benden alan, müdavimleri hiç bitmeyen Mustafa Amca’nın Yeri.
Burak Kan-Gurukafa:
Köfteci Mustafa: Bazı işletmeler konumları itibarıyla sürekli denetim altında gibi olabiliyor. Kapalı Çarşı ve civar esnafa servis veren Köfteci Mustafa da böyle. Kendi öğle yemeklerini yiyen ya da misafirlerini getiren esnaf, kalite kontrolden sorumlu. Köfteci Mustafa’nın ızgarasından pirzolayı da sipariş edin muhakkak. Fatih, Mercan’da.
***
Helvetia: Hem çalışan hem turist hem de öğrencileri ağırlayan Helvetia, turistlerin Türk yemeği merakını, öğrenci ve çalışanların da ev yemeği hasretini gideriyor. Burada en güzel deneyim tabii ki favori lezzetlerinizden 3-4 tanesi ile bir nevi kendi aşçı tabağınızı oluşturmanız. Beyoğlu, Asmalı Mescit’te.
***
Fetih İşkembe: Dost sohbetlerinde sakatat ve işkembe çorbası konusu açıldığında müdavimlerinin “Peki siz Fetih İşkembe’yi biliyor musunuz?” diye hava attığı gizli silahlardan biri. Sadece tuzlama içmek için bile gitseniz muhakkak tandırı, Arnavut ciğerini ya da kelleyi yerken bulursunuz kendinizi. Bir işkembeci klasiği olan zerde tatlısı muhakkak tadılmalı. Balat’ta.
Şef Hazer Amani:
Gaziantepli Mehmet Usta: Cerrahpaşa Hastanesi’nde, oradaki hocaların çok gittiği ve bana da çok tavsiye ettikleri bir yerdi. Kilis usûlü lahmacun yapıyor. Gittim yedim, gerçekten çok güzel.
***
Vefalı Köfteci: Aslında Ataşehir‘de yeri varmış ama bir yıl önce Şaşkınbakkal’a yeni dükkan açtı. Çok özel ve lezzetli bir mercimekli balkabağı çorbası var. Köftesi de piyazı da benim son zamanlarda İstanbul’da yediğim en iyisi.
***
Dönerci Celal Usta: Ümraniye’de. Zaten adı üstünde dönerci, o da takıyor 50 kg döneri 12’de başlıyor 16.00’da döner bitince kapatıp gidiyor. Öğle saatlerinde de önünde inanılmaz sıra oluyor.
***
Sancaktepe Tadal: Bir Trabzon pidecisi. Çalışanlar, sahibi tüm ekip Trabzonlu. Arkadaşım sürekli söylediği halde önce gitmeye üşenmiştim. Ama ben o pideyi ne Bafra’da ne de Trabzon ‘da yedim. Esnaf lokantası gibi salaş bir pideci, gerçekten çok iyi yapıyorlar, kullanılan malzemelerin hepsi özel olarak Trabzon’da onlar için üretiliyormuş. Özellikle tereyağlı yumurtalı pideleri bambaşka. Bir de kavurmalı pideleri, hele kapalı kavurmalısı çok lezzetli.
***
Kardeşler Lokantası: Aslında döneri ile çok meşhur bir yer ama ben ev yemeklerini de tattım, baya keyifli. Her gittiğimde kapısının önünde sıra oluyordu. En son bir buçuk ay önce gittim, döneri neredeyse bitmek üzereydi, yine sıra vardı. Oldukça lezzetli güzel bir lokanta.
***
Adana Ocakbaşı: Artık pek gidemesem de benim eski mahallemde olduğu için uğrak yerimdi.