05.01.2025 - 02:01 | Son Güncellenme:
DİDEM SEYMEN
DİDEM SEYMEN- İnflamasyon, bağışıklık sisteminin vücudu enfeksiyonlara, yaralanmalara ve zararlı uyarıcılara karşı korumak için başlattığı doğal bir savunma mekanizmasıdır. İnflamasyon, bağışıklık hücrelerinin enfeksiyon bölgesine hızlı bir şekilde ulaşmasını sağlar. Medicana International İstanbul Hastanesi Dermatoloji Bölümünden Uzm. Dr. Merve Akbay, kronik inflamasyon hakkında bilgi verdi…
Bakteriyel bir enfeksiyona yanıt olarak salınan sitokinler, beyaz kan hücrelerinin (lökositlerin) enfeksiyon bölgesine göç etmesini kolaylaştırır. Yaralanma durumunda inflamasyon, iyileşme sürecini başlatır. Bu süreçte büyüme faktörleri ve onarıcı proteinler üretilir. Vücuttaki dengeyi koruyarak zarar verici dış etmenlere karşı bir bariyer oluşturur. Bu süreç, patojenleri ortadan kaldırmak, hasar görmüş dokuları onarmak ve iyileşmeyi sağlamak için hayati öneme sahiptir. Ancak, inflamasyonun akut bir yanıt olarak başlamasına karşın, kontrolsüz veya kronik hâle gelmesi, vücutta ciddi sorunlara yol açabilir.
Kontrolsüz veya kronik inflamasyon, birçok hastalığın temelinde yer alır. Sürekli inflamatuar yanıt, dokuların zarar görmesine ve kardiyovasküler, otoimmün, nörodejeneratif, metabolik hastalıklar ve kanser gibi çeşitli hastalıkların gelişmesine neden olabilir. Cilt hastalıklarının büyük bir kısmı inflamasyonla doğrudan ilişkilidir. İnflamasyon, ciltte görülen kızarıklık, şişlik, kaşıntı ve ağrı gibi semptomların temel nedenidir. Bağışıklık sisteminin bir parçası olan inflamasyon, cildi enfeksiyonlara, travmalara ve zararlı çevresel etmenlere karşı korur. Ancak bu doğal savunma mekanizmasının kontrolsüz hâle gelmesi, birçok cilt hastalığının gelişimine ve kronikleşmesine neden olabilir.
Cilt, bağışıklık sisteminin ilk savunma hattıdır
Cildin bağışıklık sistemi savunmasında önemli bir rolü var. Potansiyel bir tehdit algılandığında, cilt hücreleri inflamatuar yanıtı başlatır. Bu süreçte keratinositler; yaralanma veya enfeksiyon durumunda sitokinler ve kemokinler salgılayarak bağışıklık hücrelerini uyarır. Lökositler; enfeksiyon bölgesine göç eder ve inflamasyonu tetikleyen mediyatörleri salgılar. Sitokinler ve kemokinler; inflamatuar yanıtı yöneten kimyasal habercilerdir. Akut inflamasyon genellikle iyileşmeyle sonuçlanır. Ancak bu süreç kronik hale geldiğinde, ciltte yapısal hasar ve hastalık gelişimi ortaya çıkar. Akut inflamasyon genellikle iyileşmeyle sonuçlanır.
Eklem hastalıklarıyla ilişkilendirilebilir
Otoimmün bir cilt hastalığı olarak bilinen Psöriazis (sedef) kronik inflamasyonla doğrudan ilişkilidir. Normalde vücudu enfeksiyonlara ve hastalıklara karşı koruyan bağışıklık sistemi, psöriazis (sedef) hastalarında sağlıklı deri hücrelerini hedef alır. Bu hastalık, deri hücrelerinin normalden çok daha hızlı bir şekilde çoğalmasına neden olur ve ciltte kızarıklık, pullanma ve kalınlaşma gibi belirgin semptomlarla kendini gösterir. Bu inflamatuar süreç, yalnızca ciltte değil, vücudun diğer bölgelerinde de hasara yol açabilir. Bu nedenle psöriazis (sedef) hastaları, aynı zamanda eklem iltihabı (psoriatik artrit), kalp hastalıkları, diyabet ve obezite gibi sistemik inflamatuar durumlarla ilişkilendirilebilir.
Egzersiz etkileri hafifletir
Psöriazis (sedef), tedavisinde amaç, inflamatuar döngüyü kırmak ve bağışıklık sisteminin aşırı aktivitesini kontrol altına almaktır. Tedavi seçenekleri arasında topikal ilaçlar, fototerapi, sistemik konvansiyonel ilaçlar ve biyolojik ajanlar bulunur. Bununla birlikte, yaşam tarzı değişiklikleri de inflamasyonun kontrol altına alınmasında önemlidir. Sağlıklı bir diyet, düzenli egzersiz ve stresi yönetme, inflamatuar yanıtı azaltabilir ve psöriazis (sedef) semptomlarının şiddetini hafifletebilir. Kronik inflamasyonu kontrol altına genel sağlığın korunmasında hayati öneme sahiptir.
Balık yağı, probiyotik ve D vitamini alınmalı
Omega-3 yağ asitleri içeren balık (somon, sardalya), meyve ve sebzeler (özellikle koyu yeşil yapraklı sebzeler, yaban mersini, çilek), zeytinyağı gibi sağlıklı yağlar, kuruyemişler ve tohumlar (ceviz, badem, chia tohumu), zerdeçal, zencefil ve sarımsak gibi baharatlar doğal anti-inflamatuar özelliklere sahiptir. Rafine şeker ve işlenmiş gıdaların azaltılması inflamasyonun azaltılmasında etkilidir. Kaliteli ve yeterli uyku, inflamasyonun kontrolünde kritik bir role sahiptir. Uyku yoksunluğu, inflamatuar proteinlerin üretimini artırabilir. Sigara içmek ve aşırı alkol tüketmek inflamasyonu tetikler. Bu alışkanlıkları bırakmak, inflamasyonu önemli ölçüde azaltır.Balık yağı takviyeleri, probiyotikler, D vitamini yeterli miktarda alımı önemlidir.