Pazar‘Sahnede hem erkek hem kadınım’

‘Sahnede hem erkek hem kadınım’

06.05.2012 - 02:30 | Son Güncellenme:

Londra’da yaşayan ve birçok ülkede oryantal dersleri veren zenne Özgen: “Ailem beni destekler ama hâlâ zenne olmam konusunda rahat değiller. Biliyorlar, bilmezlikten geliyorlar”

‘Sahnede hem erkek hem kadınım’

Hani kimi kişisel gelişim kitaplarında yazar ya “Tesadüf diye bir şey yoktur, onu siz yaratırsınız” diye. Bizim Özgen ile tanışmamız da öyle oldu. Caner Alper ve Mehmet Binay’ın “Zenne” filmini izlediğim andan itibaren gerçek bir zenne ile röportaj yapmak istiyordum. Derken imdadıma Japonya’dan gelen
bir telefon yetişti. Mika Funakoşi isimli gazeteci “Zenne” filmi hakkında bir makale hazırlıyormuş, yönetmenlerin tavsiyesiyle beni aramış.
Filmi 50 kez izlemiş biri olarak hislerimi anlatmamı istedi ve Tokyo’dan kalkıp buraya geldi. Buluştuk. Buluşmanın sonunda da bana “Gerçek bir Zenne ile tanışmak ister misin?” dedi.
Geçen hafta Funakoşi, Özgen ve ben Beyoğlu’nda bir araya geldik. Özgen (sahne ismi bu olduğu için soyadını söylemek istemiyor) Japonya’da çok sevilen bir zenne. Aslını isterseniz kendisi dünyanın birçok ülkesinde tanınıyor. Amerika’da, İspanya’da, Arjantin’de, İngiltere’de oryantal dersleri veriyor şovlar yapıyor. Onunla dansa başlama hikayesini, her ay çıktığı ufak çaplı dünya turunu ve “Erkek adam oryantal yapar mı?” klişesini konuştuk.

Haberin Devamı

* Öncelikle İngiltere’de yaşadığınız için şunu sorayım: Şu an neden İstanbul’dasınız?

Oriental İstanbul adındaki organizasyonun davetlisi olarak, Hıdrellez şenlikleri için bir ekibe ders vermek üzere geldim.Ekipte Alman, Japon, İngiliz, Meksikalı kadınlar var. Benden oryantal ve Roman dansı dersi almak, İstanbul’u görmek ardından da Edirne sokaklarında dans etmek üzere paket program aldılar.

* Hikayeniz nasıl başlıyor?

Kıbrıslıyım. Annem ev hanımı, babam çevre mühendisi. Bir kardeşim var. Annenin sözünün geçtiği bir ailede yetiştim. Babam sessiz biridir. Utangaç bir çocuktum ve farklıydım. Yaşıtlarım mahallede futbol oynarken ben evde opera dinlerdim. Yazı yazardım, bol bol da şiir. İki dayım da ressam. Sanırım onlara özendim. Sanatçı kişilikleri beni etkiledi. İçimde de varmış...

* Dans yeteneğinizi nasıl keşfettiniz?

Ailem ana okulunda beni folklora göndermeye karar verdi. Folklorda çok iyi değildim. Bende disleksi yani öğrenme zorluğu var. Ancak boyum uzun diye beni en başa koyarlardı, gösterilerde hep en önde olurdum. Galiba o zaman sahnede olmak, alkışlanmak nedir anladım ve baktım ki daha güzel bir şey yok. Folklordan sonra dansa devam ettim ama kursa falan gitmedim. Kendi kendime öğrendim. O zaman internet yok. Dans CD’leri bulur, evde TV karşısında dans ederdim. Flamenko, salsa, oryantal... Ne varsa.

* Dans eden erkek alışık olmadığımız bir şeydir, aileniz “Oğlum kendine başka hobi bul” dedi mi?

Demezler mi? Ben bile garipsiyordum. Mesela başlarda oryantal yapmazdım. “Erkek adam kıvırır mı?” lafı beni bile etkilemişti. Babam karışmadı ama annem epey vazgeçirmek istedi, dinlemedim. Üniversite döneminde yine annemin yönlendirmesiyle radyo-TV okudum. Doğu Akdeniz Üniversitesi’ne gittim. Orada da bir dans grubu kurdum, 22 kişiydik. İnternetten videoları izleyerek geliştirdik kendimizi. Gösteriler yapmaya başladık. Annem beni sahnede görünce gurur duyardı ama hâlâ “Oğlum Kıbrıs’a gel. Evlen çocuk sahibi ol” diyor. Düz bir hayatım olsun istiyor ama mümkün değil.

* “Sultans Of The Dance”in de kadrosundaymışsınız...

Üniversite bittiği dönemde bir arkadaşım “İstanbul’da bir dans grubunun seçmeleri var, gidelim mi?” dedi. Atladım. Beş yıl kadar kadroluydum o grupta. En iyilerinden biri değildim. Hatta bana “Sende kabiliyet çok yok ama tipin iyi, o yüzden buradasın” diyenler olmuştu. Beni en çok hırslandıran cümle budur hayatımda. Hâlâ takıntılıyım bu konuda. Mesela sahnede yüzüme çok makyaj yapmam, saçlarıma özel modeller vermem ki insanlar bana değil dansıma baksın.

* Londra’ya yerleşmeye nasıl karar verdiniz?

Yine sıkılmıştım. “Sultans Of The Dance”den sonra bir dönem Tolgahan’ın dans grubuyla çalıştım. Bir süre denedik ama anlaşamadık. “Londra’ya gideyim başka bir iş yapayım bari” dedim. Garsonluk, barmenlik falan. Birikmiş param da yoktu, az bir para ile gittim Londra’ya. Tanıdıkların evinde kaldım, iş aradım bulamadım. Derken bir de baktım ki İngiltere’de göbek dansına karşı inanılmaz ilgi var. Arap stili dans olarak biliyorlar ve bayılıyorlar. 30-60 yaş arası kadınlar büyük paralar ödeyip dans okullarına gidiyor. Ben de kurslardan birine başvurdum ve eğitmen olarak işe alındım.

* Şu an dünyayı geziyorsunuz, ünlüsünüz. Birçok ülkede insanlara ders veriyorsunuz. Bu noktaya nasıl geldiniz?

En büyük özelliğim kendi stilimi yaratmış olmam. Salsa ve tango dersi de verebilirdim ama onu yapan Arjantinliler, İspanyollar zaten var.
O halde bize ait bir şey sunacağım. O dönemde Londra’da Arap stili oryantal vardı. Onu yapıyorlardı. Türk stilini bilmiyorlardı. Bunu sundum onlara. Erkek bir hocadan oryantal dersi alıyor olmak da çok şaşırttı onları tabii. Stil farkını biraz açıklayayım: Araplar oryantal sırasında yere falan yatmazlar, daha düzdür o dans. Bizimkinde ise yere yatmalar, gerdan kıvırmalar, göbek titremeler boldur. Bizimki baştan çıkarıcıdır, hem izleyenin hem de dansçının içindeki arzuyu ve enerjiyi tetikleyen bir danstır. Kostümlerimiz de daha dekoltedir. Tüm bunlar farklı geldi, sevdiler. Önce çalıştığım okuldaki dersler dolmaya başladı, sonra başka okullardan teklifler geldi. Sonra da başka ülkelerde misafir öğretmen olarak çağırılmaya başladım. Şu an valizimle yaşıyorum. Londra’da evim var ama evimi göremiyorum. Sabah uyanıp “Acaba hangi ülkedeyim?” dediğim çoktur. Hayatım Amerika, Japonya, İngiltere, Güney Amerika, İspanya ve Fransa arasında geçiyor.

Haberin Devamı

“Gey misin?’ sorusuna cevap vermek anlamsız

Haberin Devamı

* Sahnede hem kadınsınız hem de erkek. Sizinle ilgili internette okuduğum birçok yorumda bu var. İnsanlar bu cinsiyetler üzeri halinizden çok etkileniyor sanırım...

Sahnede erkek de oluyorum kadın da ya da ikisi de değilim. Mesela Roman dansı yapıyorum. O zaman çok maskülenim; üzerimde kırmızı gömleğim, siyah pantolonum... Ardından göbeği açık kostümümle oryantal yapıyorum. Bu çok şaşırtıyor onları. Ne sadece kadınlara ne de sadece erkeklere hitap ediyor yaptığım şov.

* Bu ikili durum özel hayatınıza yansıyor mu? Eminim çoğu kez sorulmuş ya da ima edilmiştir...

Cinsel eğilimimi merak ediyorlar. “Gey misin?” de diyorlar. Cevap vermenin ne anlamı var ki? Benim işim dans etmek, gerisi kimi ilgilendirir? Ama şöyle söyleyeyim: “Oryantal yapan erkek olmaz” klişesi katı bir klişe. Dünyanın her yerinde aynı. Merak edenlere cevabım: Beni oryantal kostümlerimle görüp bir karara varanlar bir de normal hayatımda görsünler.

Haberin Devamı

‘Sahnede hem erkek hem kadınım’

“Türk öğrencilerim beni hayal kırıklığına uğratıyor”

Haberin Devamı

* Gezdiğiniz ülkelerdeki öğrencilerinizden en iyi kim kıvırıyor?

Japonlar çok kabiliyetliler, tekniği hemen kapıyorlar. İngiliz ve Amerikalılar pek yetenekli değil ama istekli. İspanyollar doğal olarak dansa çok yatkın. Türk öğrencilerim de oluyor ama onlar beni biraz hayal kırıklığına uğratıyorlar. “Nasıl olsa beceririm ben Türk’üm “ diyor ve teknikten çok kıvırmaya odaklanıyorlar. Çabuk yoruluyorlar, üşeniyorlar.

* “Kadınlar evde kocalarına dans edip onları baştan çıkarmak için oryantal öğreniyor” klasik bir laftır. Doğruluk payı var mı?

Bu nedenle gelenler var tabii ama bence oryantal ders almak isteyen kadınların çoğu günlük hayatlarında yaşayamadıkları kadınsı yönlerini keşfetmek için geliyorlar. İş hayatı kadınları daha sert, erkek gibi yaptı. Sizler erkeklerle rekabet ediyorsunuz. Bugün kaç kadın içindeki kadınsı yanla ilgilenebiliyor ki? Topuklu ayakkabı giymekten bahsetmiyorum. Gerçekten kırılgan, duygusal, kıvrak bir kadın olmaktan bahsediyorum. Derste bunu tamamen dışarı çıkartıyorlar. Tayyörüyle ve asık suratla geliyor, yüzünde güller açan, kıvırtan, seksi bir kadın oluyor.

* Erkek öğrencileriniz de var mı?

Var tabii. İlk başta ürküyorlar ama sonra beni izledikten sonra istiyorlar. Doğal olarak iyi bir fiziğim var. Görüntüm hoşlarına gidiyor, onlar da böyle olmak istiyor.

Yazarlar