10.01.2021 - 03:06 | Son Güncellenme:
Özlem Ülkü
Beyazıt Öztürk ya da herkesin tanıdığı, hitap ettiği adıyla Beyaz... Radyo programcılığıyla başladığı kariyerine çok şey sığdırsa da onu hepimizin tanımasını ve sevmesini sağlayan Beyaz Show oldu. Ve bir dönem bütün ülkenin eğlencesi haline gelen talk show, tam 22 yıl sürdü. Öyle ki, programa izleyici olarak katılmayan üniversite öğrencisi yok gibiydi bir zamanlar. Beyaz Show’un ardından ara verdiği ekranlara “O Ses Türkiye”yle dönen Beyaz, bu kez jüri üyesi olarak çıktı karşımıza. Tam yorulduğunu düşündüğü sıralarda pandemiyle birlikte karantinaya girdi. Ama zaman ona “asıl yorucu olan durmakmış” dedirtti ve yeni projeler için harekete geçme kararı aldı. Bir yandan İbrahim Büyükak’la dijital platform Exxen için program hazırlıklarına başladı bir yandan da Vestel’in yeni reklam kampanyası “Neden Olmasın?”ın yüzü oldu. Biz de 10 yılı aşkındır röportaj vermeyen şovmenle reklam çekimlerinin set arasında konuştuk.
Neredeyse bir yıldır pandemiyle iç içe bir hayatımız var. Sizin için nasıl ilerliyor bu süreç?
Pandemi nedeniyle belki de ilk kez bütün dünya aynı şeyi hissetti; çaresizlik. Hepimizin ilk kez ortak bir derdi oldu ve birbirimizi anlayabildik. Yokluğu da varlığın kıymetini de anladık. Gardıroplarımızdaki elbiselerin fazlalığını, mutfakta dökmeyi planladığımız yemeğin bir gün sonrasına kalması gerektiğini de… Değer vermememiz gereken şeylere değer verip, esas olanları unutmuşuz bunca zamandır. Şimdi içe döndük. Ben kendi adıma üretmek için vakit kazandım. Benim esas mesleğim seramik-heykeldi. Kendime şimdi ufak bir atölye yaptım. Orada heykel çalışıyorum. Belki ileride onları da bir projede sergilerim.
Bu dönemde en çok hissedilen duygulardan biri de yalnızlık. Siz bu duygunun zorlayıcı yanlarıyla karşılaştınız mı?
Benim için yalnızlık zor değil. Çünkü yalnızlığı seven ve tercih eden bir adamım zaten. Bir kitapta okumuştum, “İnsan niye yalnızken canı sıkılır, kendini sevmiyor mu?” diye, benimki o hesap. Kendiyle kaldığında canı sıkılanlardan değilim. Ama öncesinde kendimi yorgun sanıyordum. 22 sene bilfiil program yaptım. Hani babalarımız hep der ya 20 yıl çalışıp emekli olalım, köye yerleşelim diye... O psikoloji bana da gelmişti. Ama pandemiyle fark ettim ki aslında çalışmak lazımmış. Bu benim için çok değerli oldu. Çünkü insanı yoran, durmakmış. Kıymetini bildik dediğimiz şeylerden biri de çalışmak oldu.
Peki annenizle ilişkiniz nasıl şekillendi bu dönemde?
Biz aslında yakın oturmamıza rağmen çok sık görüşemiyorduk. Başta herkes gibi evlerimize kapandık. Haziranda yazlık tuttuk ve uzun zaman sonra annemle 6 ay yüz yüze zaman geçirdim. Onun sayesinde izlemediğim kadar film, dizi izledim. Ama şimdi eve dönünce, yine izole bir şekilde sürdürüyoruz ilişkimizi. Ziyaretlerimizde temkinliyiz. Onlar için daha riskli. Yine de pandemi bizi uzaklaştırdı diyemem aksine daha yakın olduk.
“Değişime ayak uydurmak lazım”
Yemek yapmakla aranız iyi diye biliyoruz. Bu süreçte mutfakta yeni keşifleriniz oldu mu?
Evet artık daha çok mutfağa girer oldum ama enterasandır ki mutfağa girdikçe, kilo vermeye başladım. Bütün pandemi boyunca yaprak sarmasından pazı sarmasına kadar bütün ev yemeklerini de öğrenmiş oldum, kendi adıma mükemmel oldu.
İbrahim Büyükak’la Exxen adlı dijital platform için program hazırlayacağınız söyleniyor, doğru mu?
Evet, İbrahim’le çok konuştuk neler yapabiliriz diye. Talk show tadında bir program olacak. Ama içeriği konusunda hâlâ konuşuyoruz. Sadece o değil, başka projeler de olacak ama netleşmedi. Biraz zaman geçsin neler yapılabilir diye bakıp, devam edeceğiz.
Proje demişken, “Beyaz Show”u anmamak olmaz. Dile kolay 22 yıl. Bir dönem, sizin programınıza izleyici olmadan üniversiteden mezun olan öğrenci yok gibiydi. Şimdi başlamış olsa o ilgiyi görebilir miydi sizce?
Tabii o dönemlerde otogarlardaki otobüslerde Beyaz Show diye afişler olurdu. Şimdi o format olmaz, imkansız. Algı değişti, dil değişti, teknoloji değişti gençler neden değişmesin ki? Dönemi kaçtı, gitti. ‘90’lar popunu da yakalayabilir miyiz bir daha? Olmaz. Hepimizin bildiği gibi televizyon ağırlaştı, hantallaştı. Özel televizyonların gelme sebebi de bir öncesinin hantallaşmış olmasıydı. Şimdi de bu ağırlaştı, dijitale kayma başladı. Ve çok hızlı ilerliyor. Bir dizideki karakterin bir kelime için önce bakması, kapıyı açması, içeri girmesi alttan müziğin gelmesi sonra bir daha bakması oradan eline çay alması, koltuğa oturması derken en az 2.5 dakika geçiyor. Hızı yakalayamıyor TV’deki işler. Hayat hızlı, gençler genç olduklarından hızlı.
Siz bu değişime ayak uydurmak için başka neler yapacaksınız?
Projelere bağlı olacak ama evet değişime ayak uydurmak lazım. Ben de YouTube’da kanal açtım. Her ne kadar uzun zamandır ihmal etsem de şimdi onun üzerine de eğiliyorum. Eğlenceli videolarım olacak yakında. İlk başta konuyu yanlış anlamışım. Şimdi derdimi nasıl anlatabilirim, nasıl daha eğlenceli olabiliri anladım. Ve bu konuda da çalışacağım.
“Sanki bir sisin içindeyiz”
Geçmişe bakınca ‘şunu şöyle yapsaydım daha iyi olurdu’ dediğiniz şeyler var mı?
Şu anda keşkelerimi anlatırsam ve siz yazarsanız, keşke söylemeseydim derim. Babamla ilgili, hayatla ilgili tabii ki keşkelerim var ama bunlar Instagram’a fotoğraf koymayı unutmak gibi bir şey.
Plan yapmamayı öğretse de bugünler, 2021 için beklentileriniz neler?
Tabii ki spor yapmayı, sağlıklı olmayı, heykel atölyesinde çalışmalar yapmayı, insanları eğlendirmeyi isterim. Ama garip bir dönemdeyiz. Yarınımız belli değil, o yüzden 50 bin madde hazırlasam neye yarar? Şimdi sanki bir sisin içindeyiz, ne yolu ne evi ne dağı görüyoruz. Dikkat edeceğimiz konu sağlımızı korumak. Sadece yeni reklam filmim en eğlenceli işlerimden oldu. Merakla yayınlanmasını bekliyorum. Yıla böyle başladıysak daha neler yaparız fikri, 2021’i benim için keyifli hale getiriyor.
“Kapalı yaşamayı seviyorum”
O Ses Türkiye’deki jüri üyeliğiniz de çok sevilmişti. Sizde nasıl izler bıraktı program?
Beyaz Show’da bütün sorumluluk bendeydi, mizah yapmak için çok az vaktim kalıyordu. O Ses Türkiye’den sonra “Ya biz bu adamı Beyaz Show’da anlayamamışız” dediler. Oradaki halim daha komik geldi insanlara. Oysa başta tereddütle girdiğim acabalarla başladığım bir şeydi. Bana çok şey kazandırdı. İçimden geleni söyledim, komik olayım ya da mesaj vereyim gibi derdim de olmadı. Keyifle yaptığım samimi işlerden oldu.
Projeleriniz dışında pek görülmüyor, konuşmuyorsunuz. Kendinizi uzakta tutmaya çalışmanız neden?
Kapalı yaşamayı seviyorum. Sosyal medyaya da bir şey yüklemek önceliklerim arasında değil. Yapanları anlamıyorum. Ben o anları yaşamayı tercih ediyorum. Sadece Instagram hesabım var. Birinin hesabına bakmak, incelemek de bana göre değil. Sıkılıyorum ondan da. 2 milyon 200 bin takipçim var ama kimseyi takip etmiyorum. Onu takip ediyorsun bizi neden etmiyorsun diye kırılanlar oldu ve ben de vazgeçtim.