Pazar"Otellerdeki hamamlar sentetik Türk hamamı"

"Otellerdeki hamamlar sentetik Türk hamamı"

23.11.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:

"Bence bu sıfata layık görülmek ikinci Süreyya Ayhan olayı"

Otellerdeki hamamlar sentetik Türk hamamı





Tarihi Cağaloğlu Hamamı, İtalyan Il Viaggio dergisince dünyanın en güzel hamamı seçildi geçenlerde. Hamamın sahibi Faris Çağdaş çok mutlu. Bunun "İkinci bir Süreyya Ayhan vakası" olduğunu söylüyor. Cağaloğlu Hamamı, evet etkileyici ve estetik bir yapı, bakımlı ve steril bir işletme.
Ama buradaki "steril" iki anlamlı.
Çünkü Cağaloğlu Hamamı turistikleştikçe, giderek neredeyse salt turistlere hizmet verdikçe, "bir yaşama biçimi olarak hamam" niteliğinden de arınmış, yıkanmış.
Oysa İstanbul'un hamamları yüzyıllardır yıkanmanın çok ötesinde ihtiyaçlara da karşılık vermiştir. Kadınlar ve erkeklerin cinse özel, cinsiyetçi platformları olarak. O huzmeli kubbenin altında, o sıcak göbektaşının üzerinde, yankı yapar diye iyice kısılan seslerle iki cins, birbirlerinin denetiminden uzak, en özgür sırlarını, en özgül söylemlerini fısıldamıştır.
Kesecilere, natırlara sevdalanan gedikli müşterilerin gözyaşları köpükle gizlenmiştir. Osmanlı edebiyatının en saklı sayfalarıdır hamamlar.
Oryantalizm ise, Doğu'nun hikayesine çekilmiş bir perde, Batı'nın gözündeki katarakttır. İçini göremez hamamın.
Ünlü yabancı konukları, mesela Tony Curtis, Ömer Şerif, sonra yenilerden Cameron Diaz ne bulmuşlardır Cağaloğlu Hamamı'nda?
Buharı dağıtabilmiş, damlayan suyun şıpırtısındaki şifreyi çözmüş, o durdurulmuş oyunu, susturulmuş şarkıyı bulmuşlar mıdır?


Türk kahvesi, Türk lokumu gibi değildi, biraz itelenmiş gibiydi Türk hamamı. Aslında bir hamam Leonardo'nun bir tablosu gibi kendine baktırır. Buradaki bütün mermerler elle işlenmiştir. Burası çok kötü durumdaydı ben aldığımda. Tepesinden kurşun bile çalıp satmışlardı. Aylarca uğraştım bu hamamı restore etmek için. Sonunda çıktı güzelliği ortaya. Ama şimdi de baltalanıyor hamam kültürü. Bakanlık beş yıldızlı otellere Türk hamamı yapma mecburiyeti koymuş. Sentetik bir Türk hamamı yapıyorlar, turist orada Türk hamamını bulduğunu sanıyor, "Demek ki böyleymiş" diyor, dışarıdaki hamama gitmiyor. Böyle böyle mesela Sirkeci'deki Hoca Ali Paşa Hamamı pasaj oldu.


Ben İstanbulluyum. Tabii ki hamam kültürünü yaşatıyorum. Aksi halde satar, yürür giderdim. Ama yapmadım bunu. Başka işlerimden para kazanıyordum ben. Ama kaldım burada işte.


Burasının zaten yapılış amacı da saray erkânına, sarayın insanlarına hizmet etmekmiş. Aristokrat ailelere... Hep pahalı olmuştur bu hamam, hep güzel adamlar gelmiştir, hamamdır ama hamamlıktan çıkmıştır, butik hamam olmuştur. "İstanbul Ansiklopedisi"'nde bahsedilir bundan.


Evet, Osmanlı döneminde hamamlar başka amaçla da kullanılmıştır. Ama bütün hamamlar değil. Çünkü bir de Türklere has namus mefhumu söz konusu. Bir hamamcı ona müsaade ettiği zaman mesleği değişir.


Ya, tabii ki olabilir. Evli barklı bir kadını da bir erkek beğenir, sevebilir ama kadın bunu bilmez bile. Buraya homoseksüel gelmedi mi? Geldi, mesela Nureyev gelirdi. Biz yardımcı oluyoruz homoseksüellere. Hangi hamama gitmeleri gerektiğini söylüyoruz. Bu da bir hizmet, adamın yapısı bu. Eskiden hamama çok seçkin bir müşteri gelirmiş. Yıkanırmış, sonra keseciye "Şimdi sen otur, ben seni yıkayacağım" dermiş. Bahşişini de verir gidermiş sonra. Bahşiş de çok önemlidir. Müşteri hamam kültüründe, çıkana kadar herkese bahşiş verir. Ama bizde bir kişiye, sadece kesecisine verir bahşişi. O da verirse. Biz bu bahşiş işini Batılıların alışık olduğu duruma getirdik.


Hamam kültürünü bilen turistler, yabancılar veriyor zaten. Ama bizim kesecilerimiz, çalışanlarımız bakmaz öyle bahşiş versin diye. Bizim çocuklar terbiyelidir. Zaten terbiyeli olmayan gider. Kesecilerimizin bazıları dede, oğul, torun, kuşak kuşak burada çalışıyor mesela.

"Güzel göğüslüler açar, sarkık olanlar kapar "

40 sene, 50 sene evvel oturak eğlenceleri yaparlarmış. Kapatırlarmış hamamı. Tepsiyle yemekler gelirmiş, içerlermiş. Ama ben de karakterli adamım, Napolyon da gelse kabul etmem bunu.


Cebinde parası olmalı. Biz bütün malzemeyi veriyoruz parayı verince.


Biz bunu engellemek için hamamı sekizde açıyoruz. Altıda açılan hamamlara pavyon dönüşü gelirler. Adam bütün parasını harcamış pavyonda, sonra burada horul horul uyuyor.


Nöbeti bitmişse başka hamam bulup yıkanacak. Buraya gelemez o saatte. Ya da evine gidip yıkanacak. Fiyatları artırmamız da bundan ötürü iyi oldu.


Karakteri. Ahlaklı olacak bir kere.


Tabii. Kadınlarda da beden güzelliğine değil ruh güzelliğine önem veririz. Mesela Fatma hanım 62 yaşında. Hâlâ çalışıyor kadınlar kısmında.


Tabii. Zaten yazılıdır.


Göğüsleri güzel olanlar göğüslerini açarlar. Sarkık olanlar iyice kapalıdır.

"Biz burada padişahın tahsis ettiği suyu kullanıyoruz"

Bizim hamama gelirse herhalde Norveçli gelin filan seçer oğluna.


Eskiden öğlene kadar erkeklerin, öğleden sonra kadınların gittiği hamamlarda bunu iddia edenler oluyormuş. Komşunun oğlundan hamile kalıyormuş, hamamda erkeğin oturduğu yerde yıkandığı için olduğunu söylüyormuş ailesine.


Hayır, biz burada veriyoruz.


Ayran, kola, çay.


İsteyene.


Uşak'ta.


Onu burada yaptırtıyoruz.


Antepte.


Denizli ve Bursa'da.


Üç kilo. Buranın her gün açılışı bir milyarın üstüdür. Çocuklara burada güzel karavana da çıkar.


Bidonla alıyoruz onlara suyu. Ama asıl su, yıkanmaya gidiyor. Hamamın tapulu suyunu kullanıyoruz. Padişah zamanında Kırkçeşme suyu diye bir su hamama tahsis edilmiş. Terkos bu suyun bedeli olarak bize suyumuzu veriyor.


Bir çeşit ikinci Süreyya Ayhan olayı. Çok sevindim tabii.


Bu hamam bana intikal etti.


Evlilik yaptım bir hanımla. Çocuğumun da annesi. Yarısı onlarındı bu hamamın. Hisselerin diğer yarısı da 24 kişiye filan dağılmıştı. Ben de o hisseleri aldım. Burası iştirak halinde bir mülkiyetti yani, kayyumlarla yönetilirdi. Sonra ben yine karımdan ayrılırken yarısından çoğunu ona bıraktım hamamın ama ben yönetiyorum. O burada olsaydı, bu hamam burada olmazdı şimdi. Ya da çok kötü durumda olurdu.