PazarOğlanla kız aşık olur, cadı araya girer

Oğlanla kız aşık olur, cadı araya girer

15.01.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:

Gülriz Sururi-Engin Cezzar Tiyatrosu 1930'larda sahnelenen "Ayşe Opereti"ni yeni bir metinle seyirciye sunuyor. Gülriz Sururi "İnsanlar gibi oyunların da yazgıları var, bazı şeyler günü gelmeden olmuyor. O gün gelmeden 'Ayşe Opereti'nin perdesini açamazsınız" diyor

Oğlanla kız aşık olur, cadı araya girer

Engin Cezzar'ın yönettiği oyunun müzik direktörü Selim Atakan. Koreografi Selçuk Borak'a, sahne tasarımı Ali Cem Köroğlu'na, kostümler Sadık Kızılağaç'a ait. Ayşe'yi Dolunay Soysert, Ahmet'i Hazım Körmükçü, Ahmet'e kancayı takan Hale'yi Ceyda Düvenci oynuyor. Ayşe'nin köydeki sözlüsü Hasan rolünde "Ihlamurlar Altında" ile parlayan Sinan Tuzcu var. Boğaziçi Oyuncuları'ndan Metin Göksel ise Suat rolüyle müzikalin gizli yıldızlarından. Daha kimler kimler var: Gülümser Gülhan, Jeyan Ayral Tözüm, Oğuz Oktay, Hikmet Karagöz gibi ustalar, Evren Pıravadılı ve Elif Çakman gibi yetenekler... Gülriz Sururi-Engin Cezzar Tiyatrosu, Türkiye'de müzikal denince akla gelen belki de ilk adres. Unutulmaz "Keşanlı Ali Destanı", "Kaldırım Serçesi", "Sokak Kızı İrma"... Şimdi de "Ayşe Opereti"... Bir dönem "Operet kralı" diye anılan Muhlis Sabahattin beyin 1930'larda sahnelenen eseri... Başrollerde Gülriz Sururi'nin annesi Suzan Lütfullah hanım ile babası Lütfullah Sururi bey varmış. Ve aslında Gülriz Sururi de, annesinin karnında olarak. Babası öteden beri bu operette Ayşe'yi oynasın istemiş ama Gülriz Sururi'nin kafasında bu "modası geçmiş bir operet"miş. Ancak oyunda da söylediği gibi "Kim kaçabilmiş ki kaderinden?" İşte 2006 yılında "Ayşe Opereti"ni yepyeni bir metinle sunuyor Gülriz Sururi. 20 Ocak'ta Mustafa Kemal Kültür Merkezi'nde izleyicisiyle buluşuyor "Ayşe Opereti"... Birkaç saat de olsa bir masalda yaşamak isteyenler için... Muhlis Sabahattin'in muhteşem müziğinin günlerce peşinizi bırakmayacağı da kesin; "Ayşem... Ayşem... Pembe menekşem..." Engin Cezzar: 1966 yılında Gülriz'in babası bir radyofonik temsilini hazırladı "Ayşe Opereti"nin. Zeki Müren oynuyordu hatta. Orada tanıdım, müziğine hayran oldum. O prodüksiyonda korodaydım ben. Şimdi de bunun içine düştük işte. Gülriz hanım annesinin karnında tanışmış "Ayşe Opereti"yle. Ya siz? Gülriz Sururi: Tabii canım, Zeki Müren'in karşısında benim sesim herhalde sinek vızıltısı gibi kalırdı. Gerçi ben de bir müzikal yıldızıydım ama bir bütündür sahne. Zeki Müren de sahneye çıksa, karşımda oynamaya kalksa, o da orada kaybolurdu herhalde. 1966'da Ayşe'yi oynamak istememişsiniz. Gerçekten Zeki Müren'in karşısında kaybolurum diye mi istemediniz? Gülriz S.: Bundan önce Selim İleri'yle, Gökhan Akçura'yla radyodaki 15 dakikalık metni dinleyerek bundan bir oyun yapalım diye çok uğraştım. Sonra kendim yazdım ama 28 Şubat kriziyle baş başa kaldık. Ben inanıyorum, oyunların da insanlar gibi yazgıları var, bazı şeyler günü gelmeden olmuyor. Günü gelmeden evlenemezsiniz, günü gelmeden sigarayı bırakamazsınız, günü gelmeden "Ayşe Opereti"nin perdesini açamazsınız. Sonunda nasıl karar verdiniz bu eseri sergilemeye? Gülriz S.: Önce radyofonik metne çok sadık olmaya kalktım bir saygıyla sanki. Ama beni tatmin etmiyordu. Sonunda dedim ki, Gülriz, sıfırdan bambaşka bir tekst yaz. Daha hoşu, "off Broadway" gibi bir çalışma yaptık. Bir sahneyi prova ederken, ben burada yazar olarak bir dakika şurasını değiştirelim diyorum. Tekstte ilk konuya ne kadar sadık kaldınız? Gülriz S.: Aaa, yok öyle şey. Seyredersiniz. Engin C.: Kız oğlanı sever, oğlan kızı sever, araya bir tane cadı karı girer, işte bu. Konusu ne peki şimdi? "Müzikalde güzel insanlar olmalı" Gülriz S.: Herkesin rolüne yakıştığını düşünüyorum. Güzel insanlar bir araya geldi, ben müzikalde güzel insanlar olmalı diye düşünüyorum. En önemlisi, benim annem çok güzel bir kadınmış, Ayşe rolünü kolay kolay kimseye yakıştıramıyordum, içime sindi, Dolunay'ı yakıştırıyorum. Oyuncularınızdan memnun musunuz? Gülriz S.: Bir şarkıcıyla yola çıkmak şov dünyasından bir iş oluyor. Bizim tiyatro kariyerimizde böyle bir şey yok. Zaten gazino fiyatlarıyla oynamıyoruz. Bu olayın ana sponsoru olma onuru da bana ait. Tabii ki farklı sponsorlarımız var, örneğin Feyziye Mektepleri Vakfı bize burayı açtı, Efes Pilsen büyük destek verdi, Wall reklam panolarını tahsis etti, Güneş Sigorta oyunumuzu ve seyircimizi sigortaladı. Ama inanıyorum ki en büyük sponsorumuz izleyicimiz olacak. Gençlerin görmesini çok istiyorum özellikle. Daha "flaş" isimler oynatmayı hiç düşünmediniz mi? Gülriz S.: Bana diyorlar ki dönem oyunu tehlikelidir. Neden? Bu döneme gençlerimiz çılgınca aşık. 1920'lerde geçen bütün Amerikan filmlerine giderler. O yabancıları, bu da yerlisi. Tam zamanı gibi geliyor. "Chicago" müzikali neyse bu da öyle olacak bence. Sevecekler mi sizce? Engin C.: Ben diyorum ki hiçbir zaman değişmez ki aşk; vurulmak, kendinden geçmek, yüreğinin yanması... Aşk için kullanılan bütün bu deyimler bugün de geçerli. Belki makyajı başka ama duygularda değişen bir şey olamaz. Gülriz S.: Ben de diyorum ki bugün belki aşka inanmak istemiyor gençlerimiz. Ama ben geçenlerde "King Kong" filmini izledim. Her yaşta insan King Kong'un elinde oturan o sarışın güzel kızla bakışmasına duygulanabiliyorsa, dünyada aşk diye bir şey vardır. Engin C.: Çok güzel. 21'inci asrın aşk simgesi King Kong. Vallahi süper, bayıldım. Bu ilk görüşte aşk hikayesi onlara inandırıcı gelir mi? Gülriz Sururi: "Ben eski romantiklerdenim" Kaderciyseniz evet. Ben Gülriz olarak her zaman kadere karşı durduğumu zannediyorum. Oyunda dediğiniz gibi kaderinden kimse kaçamaz mı gerçekten? Evet, Dormen Tiyatrosu'nda oynarken bir turne gecesinde birkaç kadın bir odada kalıyorduk. Rahmetli Nisa Serezli, Ayfer Feray bana flört seçmeye çalışıyorlar. Hayranların bir listesini yaptık sonunda. Şimdi söylemeyeceğim, öyle isimler var ki listede... Sabah uyandım, tamam kararımı verdim dedim. Nasıl verdin? Ben dedim Hamlet'i gördüm, Engin Cezzar'ı gördüm rüyamda. Onunla flört edeceğim dedim. Engin beyi rüyanızda görmüşsünüz flört etmeden önce ama... Tabii canım, peşimdeydi. Ne büyük lüks, koca bir erkek listesi vardı, nerede bugün öyle bir şey? Bugün genç kız olmadığıma çok memnunum doğrusu. Erkeklerin cebinde var bir kız listesi bugün, tersine döndü her şey. Engin bey de listedeydi yani... Çok, eski romantiklerdenim ben. Yazdığım oyundan da belli değil mi, hâlâ romantizmim dorukta, öyle yaşıyorum. Oyundaki aşk tarifiniz gibi başınıza hiç tuğla düştü mü peki? Ceyda Düvenci: "Hale kötü değil, sadece entrikaları var" Kötü demeyi sevmiyorum. Entrikaları var ama kötü niyetle değil. Tabii başkalarının hayatını kötü etkiliyor. Sevgiyle aşkla çok alakası yok, her şeye sahip olmak isteyen bir kadın. Gözüne yakışıklı, paralı bir adam kestiriyor. Ama biri olmazsa öbürü gibi bir felsefesi var, o yüzden bir yedeği de var yani. Siz "kötü kadın" rolündesiniz değil mi? Tabii ki, benim için oyunculuğumun çok önemli ve keskin virajı "Ayşe Opereti". Tiyatro sahnesinde bu kadar önemli isimlerle birlikte çalışıyorum bir kere. Ben onların arasında eğitimde hissediyorum kendimi, ne öğrensem kâr. Müzikal oyunculuğu zor oldu mu sizin için? Dolunay Soysert: "Haftanın üç günü bir masalın içindeyim" Benim başta müzikalle ilgili özel bir eğitimim olmadığı için bir tedirginliğim vardı. Müzik direktörünün Selim Atakan olması müthiş bir güven verdi. Diğer arkadaşlarımdan farklı olarak ilk önce müzik ağırlıklı çalıştım. Bu işte devam etmek istiyorum, vesile oldu "Ayşe Opereti" benim için. Ayşe rolü için şan dersleri alıyorsunuz... Çok mükemmeliyetçi bir yapıya sahibim, o yüzden de bir tatminsizlik söz konusu. Hep en iyisi nasıl olur diye düşünürüm ama o en iyisi de hiçbir zaman benim için yoktur. Zaten tiyatronun da benim için eğlenceli tarafı bu. Seyirciyle buluştuktan sonra da araştırmaya devam etmek. Şu anki performansınızdan memnun musunuz? Bu bir aşk masalı. Ama masallar var. Her şeyin mekanikleştiği bir zamanda yaşıyoruz ve bu masallar da elimizde olmasa gerçekten çok hüzünlü bir noktaya gittiğimizi hissediyorum. O yüzden de çok mutluyum, en azından biliyorum ki hayatın üç günü bir masalın içinde yaşayacağım. Ayşe'nin aşk hikayesini kendinize yakın buluyor musunuz? Hazım Körmükçü: "23 müzik aleti çalıyorum" Ben 15 seneden sonra tiyatro sahnelerine dönüyorum, en büyük heyecanlarımdan biri bu. Daha önce "Fareli Köyün Kavalcısı", "Lüküs Hayat" ve "Çalıkuşu"nda oynamıştım. 15 sene sonra yine bir müzikalle başlamak tabii insanı ses anlamında hangi noktadayım kaygısına düşürüyor. Selim Atakan'la onu denemek istedim. Daha önce müzikallerde oynadığınız halde ses denemesine katılmak istemişsiniz... 22-23 müzik aleti çalıyorum ben. Afrika ve Latin perküsyon enstrümanlarının hepsi, üflemelilerden ney ve klavyelilerden org, elektro piyano ve akustik piyano. Sahnede piyano da çalıyorsunuz... Ben Şehir Tiyatroları'nın kadrolu sanatçısıydım. Dört-beş sene çok önemli oyunlarda bulundum ama öyle bir idare şekli vardı ki, bana beş yaşından beri kafama koyduğum mesleğimi bıraktırdılar. İstifa ettiğim gün, Kudsi Ergüner'in bir albümünü dinliyordum, aklıma bir söz geldi, "Renkli bir dünyanın aktörüyken, parçalandı perde yüreğimde". Böylece Şehir Tiyatroları kurumunu gönlümde kapattım. Ondan sonra öyle bir küstüm ki hiçbir oyuna da gitmedim. Nasip bugüneymiş. Benim dedemle Gülriz hanımın babası çok yakın arkadaşlar, bu da ayrı bir gurur kaynağı. 15 sene niye tiyatro yapmadınız?