Pazar“Öfke, nefret ve kıskançlık ‘körlük’ yaratır”

“Öfke, nefret ve kıskançlık ‘körlük’ yaratır”

17.03.2019 - 08:15 | Son Güncellenme:

İpek Darga: “Sadece davranış değil söylediklerimizi, düşündüklerimizi fark etmemiz birlik bilinci yaratarak ortamın enerjisini değiştirir. Çünkü öfke, nefret, kıskançlık ve negatif düşünceler körlük yaratır, çözümleri göremezsiniz”

“Öfke, nefret ve kıskançlık ‘körlük’ yaratır”

İpek Darga’yla tesadüf eseri bir etkinlikte tanıştım. Nefes terapisi yaptırıyordu. Onunla orada çalışırken günlük hayat içerisinde temel ihtiyacımız nefesi bile doğru düzgün almayarak vücudumuzu mahrum ettiğimizi gördüm. Bu etkinlikten bir ay sonra duruş bozuklukları için yaptığı bir çalışmasına katıldım. Orada da gördüm ki bize çok küçük gelen bir hareket aslında çok önemli; vücudumuzun her bir noktası organlarımızla bağlantılı. Ve bizim bunları bilerek hareket etmemiz gerekiyor. Darga şirketlere Wellness (well being/ esenlik) eğitimi veren tecrübeli bir isim bu nedenle hepimizin ortak sorunu sırt ve bel ağrıları konusunda uzman. Ama ona göre düzeltmemiz gereken şey en başta ruhumuz. “Ekmek parası için iş hayatı olmak zorunda ama ekmeği huzurla yemek sana bağlı” diyor İpek Darga ve ekliyor. “Biz davranışlarımızdan olduğu kadar sözlerimizden hatta düşüncelerimizden de sorumluyuz. İşte hem hayatı sorgulatan hem de ofis çalışanlarına küçük tüyolar veren keyifli sohbetimiz. İyi Pazar’lar

Haberin Devamı

- Aslında bir iş insanıydınız ve hatta yönetici pozisyonunda çalışıyordunuz. Sonra ne oldu da yogayla hayatınızı kazanmaya karar verdiniz? O kırılma noktası neydi?

Stres, yoğun rekabet ve zamana karşı yarış içinde çalışan bir yöneticiydim. O on dört yıl süresindeki tatminim başarılı olmak, iyi para kazanmak ve gücü damarlarımda hissetmekti. Başarıdan kastım de sadece iş değil, iş dışında, aile kurmak, çocuk yapmak, sosyallikte tavan olmak da bu başarı skalasının içinde tabii. Şunu söyleyeyim kendi gerçek ihtiyacını düşünerek falan bulamıyorsun öyle olsa ben kimya mühendisiyim düşünerek bir formül bulurdum. Ama öyle olmadı her sabah her akşam evden çıkarken önünden geçtiğim çiçeği görmemle oldu. Çiçek muhteşem güzeldi ama benim şaşkınlığım o ana kadar onu görmeyişimeydi. Siz buna ruhsal körlük mü dersiniz, uyanış mı dersiniz, yoksa kırılma noktası mı dersiniz bilemem… Ufuk çizgisi yeryüzü ile gökyüzünün birleştiği çizgi değil artık benim için, bedenle ruh arasındaki çizgi ve bu çizgiyi görebilmenin yolu benim için yoga oldu. Amerika’da yaşadığım dönemde hobi olarak yapıyordum. Profesyonel hayatı bırakınca hobisini işe dönüştüren şanslı insanlardan biriyim. Bütün bunları anlatan iki kitap yazdım; biri gökyüzünü okuyarak dengeyi bulmak ‘’Yıldızlarla Duruş’’ diğeri kadınlara cesaret, umut ve ilham veren ruhsal dönüşümü anlatan bir roman ‘’Yedigün Adası’’

Haberin Devamı

“Öfke, nefret ve kıskançlık ‘körlük’ yaratır”

- Şirketlere wellness danışmanlığı yapıyorsunuz değil mi? Bu ne demek?

Şirketlere sağlıklı yaşam danışmanlığı yapıyorum. Bu şu demek; büyük şirketler “World Wide Well Being” haftaları yapıyorlar, bu haftalarda derin ve kaliteli uyku, doğru ve mutlu beslenme, kısa sürede derin dinlenme, zihinsel detoks gibi konularda seminerler veriyor ya da bedensel rahatlama, esneme, ofiste masaj, refleksoji gibi aktiviteler organize ediyoruz. Bazı şirketlere de zaten her hafta yoga ve nefes seansları veriyorum.

- Şirketler neden böyle kişisel gelişim faaliyetlerine başvuruyor sizce?

Çünkü nesiller arası davranış değişiklikleri artık şirketleri zorluyor. Örneğin istikrar yeni neslin konusu. Son derece kalifiye elemanlar bir sürü testten geçiyor, işe alınıyor ancak 6 ay sonra “Aradığım iş bu değil” deyip, başka yere başvuruyor. Bu geçen süreç şirkete eksi maliyet. Bir diğer neden de çalışanların sosyal olgunluk düzeyleri ve bu konudaki uyumsuzluklar verimliliği etkiliyor. Kişiler arasındaki iletişim eksikliği de başka bir neden. Tabii ki amaç şirket kültürünü koruyarak verimi arttırmak.

Haberin Devamı

Mucize değil sadece farkındalık”

- Sizin yaptığınız tarz çalışmaları bünyesine katan şirketlerin çalışanlarının performanslarında bir artış oluyor mu gerçekten?

Tabii ki hem de çok artış oluyor. Sigara kullanma oranı azalıyor, baş ağrısı nedeniyle işten izin almalar azalıyor, beslenme alışkanlıkları değiştikçe enerjileri değişiyor, zamanı verimli kullanmaları artıyor. Bunlardan sadece biri bile değişse performansı etkiliyor. Ancak bizim amacımız daha çok insanda daha büyük değişiklikler yaratmak. Bütün bunlar mucize değil sadece farkındalık!

Haberin Devamı

“Öfke, nefret ve kıskançlık ‘körlük’ yaratır”

- Neden nefes gibi ya da yoga aktivitelere daha çok ihtiyaç duyar olduk? Bunlar moda mı yoksa her zaman ihtiyacımız olan unuttuğumuz ve yeni keşfettiğimiz gereklilikler mi?

Mutluluk gibi mutsuzluk da bulaşıcıdır, tembellik, pesimistlik bulaşıcıdır.

Kabalık saymazsanız örneğin, bir çürük domates diğer 10 sağlam domatesi çürütür. Tüm duygusal değişiklikler bizim davranışlarımızı etkiler. Doğru karar vermek, zamanında müdahale etmek, adaletli ve etik davranmak gibi özelliklerimiz kişiye göre değiştiği gibi ortak bilince göre de değişiklik gösterir. Ofise neşe içinde giren biri diğerlerini gülümsetebildiği gibi dünyanın sonu gelmiş gibi davranan biri yanındakini bozabilir. Yani biz davranışlarımızdan olduğu kadar sözlerimizden hatta düşüncelerimizden de sorumluyuz. Sadece davranış değil söylediklerimizi, düşündüklerimizi fark etmemiz birlik bilinci yaratarak ortamın enerjisini değiştirir. Hiç çözülmeyecek gibi görünen problemler bir anda çözülür. Çünkü öfke, nefret, kıskançlık ve negatif düşünceler körlük yaratır, çözümleri göremezsiniz. Kısacası bunlar bilmediğimiz şeyler değil; iş hayatının çılgın akışında unuttuğumuz şeyler. Sözü bitirmeden moda olduğu da kesin. Bir şirket yapınca diğerleri de talep ediyor ama güzel moda diyelim modaya da uyalım tabii…

Haberin Devamı

- Çalışanların en büyük problemi ne? Gözlemleriniz ne yönde?

Fiziksel olarak aynı pozisyonda uzun süre oturanlarda sırt ve boyun tutulmaları, bağırsak tembelliği çok sık görünüyor. Bu çok önemli çünkü mutluluk hormonu ve kalın bağırsak ilişkisi nerdeyse dünyayı sarstı; yani şu ‘’İkinci Beyin’’ kuramı. Ya da dolaşım problemleri. Duruş bozuklukları gibi bel ve boyun fıtıklarından kaynaklanan ağrılar. Zihinsel olarak stres en önemli problem. Değersizlik hissi ya da başarısızlık kaygısını sayabilirim. Duygusal yalnızlık çok rastladığım bir şey, hiç abartmıyorum her derse başlaman önce “Bugün neye ihtiyacınız var?” diye sorarım, şefkat, sabır, dinginlik diyenler, esnemek istiyorum diyenlerden hep daha fazladır. “Öğrencilerinizin saçını okşar mısınız?” diye sorsanız her ders için “Evet” derim.

“Öfke, nefret ve kıskançlık ‘körlük’ yaratır”
“Şoförlerin ve güvenlilik görevlilerin derdi görünmemek”

- Şirketler sizden çalışanları için en çok ne istiyor?

Şirketler çeyrek yıl toplantılarını, satış hedef ya da pazarlama toplantılarını şehir dışında yapıyor. Bu toplantılar, özellikle satış hedef toplantıları çok hararetli geçiyor. İşte bu toplantı aralarında, ben bedensel ve zihinsel egzersizler yaptırıyorum. Böylelikle bir sonraki seansa daha istekli, enerjik ve rahatlamış olarak giriyorlar.

Örneğin bir banka benden şoförlerin ve güvenlik görevlilerinin olduğu 55 kişilik bir grupla yarım gün çalışmamı talep etti. Şoförlerin sürekli trafikte olmaları, hızlı ve dikkatli araba sürmeleri ve bunun yarattığı stresten, güvenlik görevlilerin ise hareketsizlik sonucu sağlık problemleri yaşadıklarını belirterek benden bedensel ve zihinsel egzersizler yaptırmamı istedi.

Yarım gün süresince esneme hareketleri, nefes çalışmaları ve kısa kısa meditasyonlar yaptık. Bedenlerindeki bazı kasları ilk kez hissettiklerini, gevşettikçe ne kadar rahatladıklarını, sık sık nefeslerini tuttuklarını fark ettikleri, dinginleştikleri ve rahatladıkları ile ilgili geri dönüşler oldu. Bu bilgileri aldıktan sonra hepsine birer kağıt dağıtarak en çok neye ihtiyaç duyduklarını yazmalarını istedim. Yazılanlardan kimsenin onları fark etmedikleri, güvenlik görevlilerin kendini bir saksı gibi hissettikleri, görünmez olduklarını düşündükleri, sürücülerin de benzer şekilde kendilerini aracın bir parçası olarak hissettikleri ortak sonucu çıktı. Kısacası ihtiyaçları aslında varlıklarını gösterme, iletişim kurabilme, kendini değerli hissetmekti.

Bu tür çalışmalar hem şirketlerin çalışanlarının gerçek ihtiyacını anlamaya hem de çalışanların kendi ortak gereksinimlerini paylaşma fırsatı bulmaya çok faydalı oluyor.

“Hayatından memnun olmak sana bağlı”

- Verimlilik için bu çalışmaları yapıyorlarsa şirket çalışanları yoga ya da nefes gibi farkındalığı arttıran çalışmalar özünden sapmış olmuyor mu? Çünkü bunlar ruhani gelişime hizmet eden şeyler ama iş hayatı ruhani gelişimi yaralayan bir yer değil mi?

Doğru iş hayatı ruhumuzu yaralayan zorlayan bir yer. Zaten bunun için dengeye gelmemiz gerekiyor ya. Ekmek parası için iş hayatı olmak zorunda ama ekmeği huzurla yemek sana bağlı. Ekmeği kazanmak için çalışmak, yarışmak, yorulmak zorunda kalabilirsin ama hayat sadece çalışmak değil. Yaşamdan keyif almak senin tercihin olmalı. Hayatından memnun olmak sana bağlı. Hayatından memnun olan insan işine bağlıdır. Bu nedenle şirketler sadece para vermek yerine çalışanının yaşam memnuniyetini de arttırmaya çalışıyor. Senin sadece ekmeğe mi yoksa huzurla yaşamaya mı ihtiyacın var? Biz seanslarda ihtiyaçlarımızı nasıl fark edeceğimizi çalışıyoruz. İhtiyaçlarını sen bulacaksın.

- En çok hangi yönde ilerleme kaydediyor çalışanlar?

Sırt ve bel ağrılarında azalma oluyor, gün içinde tekrarlanan çok basit boyun hareketleriyle boyun tutulmaları tamamen geçebiliyor. Nefes çalışmaları ile panik ataklarda azalma, astım gibi solunum problemlerinde büyük farklar gözlemliyoruz.

- Yoganın yavaşlığına, durabilmeye alışan insanlar nasıl iş hayatının keşmekeşine geri dönüyor?

Hem de o kadar güzel dönüyor ki; sanki tatilden dönmüş gibi hissediyor. Çünkü bir saatlik masadan uzaklaşmak, sadece kendine ait bir zaman geçirmek ayrıca kendine değer verdiğini hissediyor. Durabilmeyi, yavaşlamayı öğrenerek dengeye geliyor ve enerjisini nerede, nasıl kullanacağını öğreniyor. Durmak gibi enerjisini yükseltmeyi de öğreniyor. Ancak dürüst olup itiraf etmeliyim ki; arada hakikaten masaya dönmek zor oluyor gibi…

Yazarlar