22.01.2023 - 03:00 | Son Güncellenme:
CEYDA ULUKAYA
CEYDA ULUKAYA-Kanseri tam üç defa yendi, azmi ve yaşama umuduyla başta kanserle savaşanlar olmak üzere tüm Türkiye’ye ilham verdi. Üç yıl önce, henüz 21 yaşındayken aramızdan ayrılması, onunla özdeşleşen umut dolu mücadelenin de kaybıydı, bu yüzden hepimizi derinden etkiledi. Öyle ki, hayatı şimdi beyazperdeye aktarılıyor. Cuma günü vizyona girmeye hazırlanan “Demir Kadın: Neslican” filmi, Neslican Tay’ın kanser teşhisi ile başlayan zorlu tedavi sürecini, tüm bu süreç boyunca ailesinden, çevresinden ve sosyal medya üzerinden kendisine verilen güçlü desteği ve hayallerine sıkı sıkıya bağlandığı yaşamını konu alıyor. Bu vesileyle filmde Neslican’ı canlandıran oyuncu Naz Çağla Irmak role hazırlık sürecini sorduk. Neslican Tay’ın ablası Nazlıcan Tay ise aradan geçen üç yılın ardından filmin hissettirdiklerini anlattı.
Nazlıcan Tay Kocakaya: “Zamanla yokluğu daha da ağır geliyor”
Hayat bir şekilde devam ediyor. Şaka gibi. O yok ama var gibi. Yanımda beni dinliyor ama cevap vermiyormuş gibi. Zaman geçtikçe de daha ağır geliyor yokluğu. Bazen adı bile yetiyor gözlerimin dolmasına, bazen de gülüp eğleniyorum anılarımızla.
Filme gelirsek, o kadar karışık duygular içerisindeyim ki. Ne hissedeceğimi kestiremiyorum. İzlemeye hazır mıyım bilmiyorum. Film sadece hastalık süreci değil; her şeyi, hayatından tüm kesitleri anlatıyor çünkü. O küçük kızla tekrar aynı sokaklarda oynamaya, ondaki deliliğe tekrar şahit olmaya, onu başka bir silüette görmeye hazır mıyım bilmiyorum. Zaten buna insan nasıl hazır olur ki? Ama heyecanlıyım; çünkü onun hayatı buna değerdi ve Neslimin isteği de buydu.
Bu savaşı veren sadece o değil; biliyorum ve evet daha zor şartlarda savaşanlar da var, farkındayım ama bu film fragmanında görülenden çok fazlası. Her gülüşün arkasında koca koca, yaşından çok büyük ağrılar, vazgeçişler var. Emin olun tahmin ettiğinizden daha büyük. Ama mücadelesi, direnişi ne derseniz deyin; onu Demir Kadın yapan bu.
Evet üç yıldan fazla zaman geçti dile kolay. Yaşıtları yaş alıyorken, ben büyüyorken o aramızda yok ve hâlâ 21 yaşında. İnsan tek kaldı mı evet diyor ölüm var, geride kalan hep eksik, hep yarım. Bu üç yılın her anımda yanımda olmanı çok isterdim ama en çok teyze olduğunu görmeni isterdim herhalde Nesli. Yeğeninin adı Egemen. Ona doğduğu günden beri seni anlatıyorum. Büyüdüğünde belki de inanmayacak, bu kadar süper teyze mi olur diyecekti; ama bu film ve kitabın ona mirasın olsun.
Naz Çağla Irmak:
Bu projenin Neslican’a fiziksel olarak benzeyen birini bulmak gibi bir derdi yoktu. Biz bir yaşam öyküsü anlatma peşindeydik ve aslında tipolojimizin benzemesi gerekmiyordu. Benim için önemli olan ne görüntüsü ne sesi, en çok hissiydi. Çünkü mücadele edebilme gücünü içinde nerede bulduğunu anlamak, bu karakteri oynarken bana anahtar olacak şeydi. Set süreci tabii ki psikolojik açıdan zor oldu benim için. İçinde kaybolmamak, içselleştirmek ama çok da içselleştirmemek gibi kaygılarla oynadığım bir karakterdi ama Neslican’da derinleştikçe doğru yeri bulduğumu düşünüyorum.
Hazırlık sürecim yirmi gün kadar sürdü. Bu yirmi günde Neslican’ın videoları hiçbir zaman kapanmadı. Evde ben hangi odaya geçersem geçeyim oradaki televizyon, telefon ya da bilgisayardan hep onun sesini duydum. Bu şekilde onun sesini içselleştirdiğimi düşünüyorum. Aslında ses tonumuz hiç benzemiyordu ama bir süre sonra onun tonundan konuşmaya başladım. Senaryoyu ilk başta okurken oynamaktan çok uzak bir yerde onun için üzülme noktasındaydım. Benim için en zor olan kısım da bunu aşmaktı. Aslında baktığım yer çok yanlış bir yerdi. Zamanla Neslican’ı daha çok anlamaya çalıştıkça, onu dinledikçe, gerçekten ne dediğine baktıkça içimdeki hüzün, gurur ve hayranlığa dönüştü.