27.10.2019 - 07:50 | Son Güncellenme:
Ebru Erke
İyi oyuncu, yetenekli, popüler, tiyatro açacak kadar gözü kara. Ayrıca Birleşmiş Milletler’in iyi niyet elçisi, sosyal sorumluluk projelerinde başrolde. Hep iyilik peşinde. Bu camiada, olduğu gibi görünüp, göründüğü gibi olabilen ender insanlardan. Tüm bunların yanında damak tadı inanılmaz ve aslında alaylı bir aşçı. Mert Fırat’ı bir de gurme yüzüyle tanımak ister miydiniz?
Yetiştiğimiz coğrafyaların damak tadımızı da şekillendirdiği muhakkak. Antakya’da büyüyen bir insanın damak tadı da küçüklükten gelişmiş oluyor aslında. Öyle değil mi?
Antakya o kadar geniş bir mutfağa sahip ki ciddi bir yemek kültürü söz konusu. Et yemeklerinden zeytinyağlısına ve mezesine kadar uçsuz bucaksız bir mutfaktan bahsedebiliriz Antakya için. Şimdi vegan mutfağı da çok popülerleşti. Baharat Yolu’nun geçiş noktalarından biri olduğu için pek çok kültürü birbirine bağlayan çok etkileyici bir kesişim noktası bu anlamda. Çok fethedilmiş, çok fazla işgal altında kalmış ve birçok kültürle bir arada yaşamış. Dolayısıyla mutfağında Selçuklu, Osmanlı, Ermeni, Rum, Arap gibi pek çok kültürün izlerini taşıyor.
En özel bulduğun Antakya lezzetleri hangisi?
Mesela Kömbe’nin tarihiyle Antakya mutfağının tarihini anlatmak mümkün, çünkü baharatlarla yapılan ve çok eskiye dayanan bir tarif. Bir kurabiyenin içinde baharat olması fikri ne kadar ilginç değil mi? Antakya mutfağında her lezzetin içerisinde baharat var. Bir yemeğin lezzeti ve değer düzeyi baharatla ölçülüyor. Antakya’nın her lezzeti bence özel ama bu mutfağa ait en çok sevdiğim yemeği soracak olursanız humusu söyleyebilirim. Antakya usulü salçalı yapılan, oradaki adıyla aşur olan keşkek de gerçekten en sevdiğim ve de en özel lezzetlerin başında geliyor.
Mutfakla olan bağın sadece yemekle kalmıyor diye biliyorum…
13-14 yaşından beri mutfakla çok ilgiliyim. 17 yaşında da aşçı yamaklığıyla mutfaktan para kazanmaya başladım. Alanya’da çalıştığım restoranın personel yemeğini ben pişiriyordum ve restoranın ön hazırlığına yardım ediyordum. Domatesi, soğanı, patatesi, yeşilliklerin yıkanması ve temizliği her şeyi yapıyordum orada. Sonra babam bir restoran açtı Antakya’da. Orada alışverişinden temizliğine kadar her şeyi hazır ediyordum. İsveç’te de bir süre ızgarada çalıştım. Mutfakta vakit geçirmek ayrı bir disiplin ve de bence meditatif bir eylem. O nedenle yemek yapmayı, yeni lezzetler keşfetmeyi seviyorum.
Aidiyet kültüre bağlılık bence. Yaşam kültürü ve ortak yaşam değerleri. Ben burada bir memleketçilik değil de yaşamdan zevk ve keyif almayı önemsiyorum.
“DasDas Akademi’de dersler başlıyor”
Günümüzde genç kitleyi etkileyebilmek zorlaştı. DasDas’da bu kitleyi yakalayabiliyor musunuz?
Sadece genç kitleyi değil, 7’den 70’e, farklı sosyal statülerden herkesi yakalayabildiğimizi düşünüyorum. Salt genç kuşaktan bahsedecek olursak, dijital kültürle büyümüş olan Z kuşağı ve alfa kuşağı emeğe değer veriyor. Yeni neslin duygusal zekası çok yüksek ve o noktada fazlasıyla yakalıyor onları tiyatro.
2020’de beklentileriniz nasıl?
DasDas’ta iki yeni oyunumuz seyircilerle buluşuyor; ‘Westend / Batının Sonu’ ve ‘Vahşet Tanrısı’. Pek çok konuk tiyatroyu sahnemizde ağırlıyoruz. Bir de DasDas Akademi’de kıymetli eğitmenler eşliğinde derslerimiz başlayacak.
Fotoğraf: HÜSEYİN ÖZDEMİR