24.02.2013 - 02:30 | Son Güncellenme:
GÜLİZ ARSLAN guliz.arslan@milliyet.com.tr
Adnan Menderes’i 1951’de tanıdım. Evli olmasına rağmen büyük bir aşkla sevdim. Bütün emelim ondan bir çocuk sahibi olmaktı. Hasta bünyem buna müsaade etmedi. Çocuğum sekiz aylık doğdu ve öldü. Hangi vicdansız ana, üzerine titrediği bebeğinin ölmesine razı olabilir ki?” 27 Mayıs yönetiminin devrik Başbakan Adnan Menderes hakkında açtığı davalardan birinde tanık sıfatıyla dinlendi Ayhan Aydan. Menderes, basına “Bebek Davası” olarak yansıyan davada Aydan’dan olan çocuğunu öldürtmekle suçlanıyordu. Sonunda beraat ettiyse de idamla biten o yola girilmişti bir kere.
Ayhan Aydan, Adnan Menderes’in de hazır bulunduğu duruşmada “Adnan Menderes’i 1951’de tanıdım. Evli olmasına rağmen onu çok sevdim” demişti.
Duruşmada Menderes’le ilişkisine açık yüreklilikle sahip çıkan Aydan, ilerleyen yıllarda bütün ısrarlara rağmen yaşadıklarını anlatmaktan hep geri durdu. Yine de Menderes-Aydan ilişkisi pek çok kez romanlara, tiyatro oyunlarına ve dizilere ilham verdi. Ünlü aşk hikayesi şimdi de “Ben Onu Çok Sevdim” dizisine konu oluyor. Ayhan Aydan’ın yeğeni, tiyatro sanatçısı Ege Aydan dizide Nihat Erim rolüyle yer alacak. Ege Aydan’la gelecek ay Atv’de ekrana gelmesi beklenen diziyi, “Hep çok güzel bir kadındı” dediği halasını ve Erdal Beşikçioğlu ile “Behzat Ç.”den sonra sahneye koymayı planladıkları tiyatro oyununu konuştuk.
“Ben Onu Çok Sevdim”de oynamayı kabul etmenizin nedenlerinden biri halanızın yaşadıklarından yola çıkılarak hazırlanan bir dizi olması mı?
Teklif geldiğinde “Bu işin içinde olmalıyım” dedim çünkü dizide yer alacak karakterlerin çoğu benim yakınlarım. Bu iş, tarihi bir döneme ışık tutacak belki ama sonuçta bir belgesel değil, yaşanmış bir öykünün bir senarist tarafından dile getirilişi... Bu dile getiriliş içinde yakınlarım zarar görsün istemedim. Bir de şu var; dışarıda kalsam daha çok dikkat çekerdi, tavır almış gibi olurdum belki.
Dizide Ayhan Aydan perspektifinden mi bakılacak yaşananlara?
Buna ne desem yanlış anlaşılır. Bu yapımda rol alan herhangi bir oyuncu olsaydım fikrimi daha rahat söyleyebilirdim belki ama bahsi geçen senaryoda babaannem, halam, Şadan Teyzem, halamın yardımcısı, vefat eden oğlu var. Sadece şu kadarını söyleyeyim, çok iyi araştırılmış bir çalışma olmuş.
“Bu dizide olmak halamın yanında olmak demek”
Senaryoya müdahaleniz oldu mu?
Yapım ekibi rol teklif etmeden önce şöyle bir kibarlık yaptı; “Senaryomuz şu, halanız söz konusu, isterseniz bir bakın” dediler. Senaryoyu okuduktan sonra rahatsız olmadığımı hissettim. Hoşuma gitmeyen şeyler vardı ama objektif davrandım. Hayat böyle bir şey. Sadece bir “love story” olarak bakamayız bu hikayeye, çok acı şeyler de yaşandı çünkü.
Adnan Menderes’i Mahir Günşiray, Berrin Menderes’i İclal Aydın canlandıracaktı. Sonra kadroda değişiklik yapıldı. Şimdiki Adnan Menderes, Mehmet Aslantuğ, Berrin Menderes ise İdil Fırat. Size nasıl yansıdı bu değişiklik?
Her işte böyle şeyler olur ama bu çok merak edilen bir iş olduğu için basına fazla yansıdı. İlk cast’ta da sevdiğim kişiler vardı, bu cast’ta da var. Ekip değişirken biraz tedirgin oldum ama ayrılmak istemedim çünkü bu işte olmak istiyorum. Belki kendimce vicdani bir görevi yerine getiriyorum. Bu dizide olmak, halamın yanında olmak gibi bir şey benim için.
“Behzat Ç.” ile birlikte mi götüreceksiniz “Ben Onu Çok Sevdim”i?
Çok fazla çakışacağını sanmıyorum. “Behzat Ç.” bu sezon bitecek. Yeni dizi başlayana kadar “Behzat Ç.”de ilerlemiş oluruz. Dizinin filmi de yazılıyor ama onda rolüm var mı, varsa ne kadar henüz bilmiyorum.
“Behzat Ç.”ye kadar hep benzer rollerde izledik sizi. Ama Şevket epey ters köşe bir karakter...
Evet, “Ben dururum, diziler benim önümden geçer” diyordum hatta çünkü bana bakınca seyirci anlıyordu artık; kesin evliyim, karımı aldatacağım, bir kızım var, onun da psikolojik sorunları var... Eşime “Benim yeniden meşhur olmam lazım” demiştim bir gün (gülüyor). “Behzat Ç.” o açıdan benim için bulunmaz nimetti.
Erdal Beşikçioğlu’nun canlandırdığı Behzat Ç. ile abisi Şevket arasındaki diyalog çok komik bulunuyor. Yakın arkadaş olmanızın bunda payı var mı?
Tabii. Çok uzun zaman önce Diyarbakır’a, bir oyun sahneye koymak üzere gittiğimde tanışmıştık. Sonra da çeşitli oyunlarda kesişti yollarımız. Bana Behzat Ç. teklif edilirken “Erdal oynuyor” dendiğinde, kafadan evet demiştim.
“Behzat Ç.” ekibinin sahnelediği tiyatro oyunları var. Siz de yer alacak mısınız bunlarda?
Sanat yönetmenliğini Erdal’ın yaptığı, dizi ekibinden oyuncuların yer aldığı “Mojo” şimdilerde Cer Modern’de... Bizim de Erdal’la gerçekleştirmek istediğimiz bir “İhtiyar Balıkçı” projesi var.
En son ne zaman sahneye çıkmıştınız?
Epey oldu. Ben iki defa nodül ameliyatı oldum. Zorlandığım zaman sesim hiç çıkmıyor. Bunun bir sahne fobisine dönüşmesini istemediğim için bıraktım. Devlet Tiyatroları’nda oyun yönetmeye devam ettim. Şimdi Erdal’la yapacağımız proje de aslında Erdal’ın beni yeniden sahneye çıkarma projesi.
Nihat Erim’in kızı Işıl Erim Önalp: “Diziyi mutlaka izleyeceğim”
“Dizinin içeriğini fazla bilmeden bir şey söylemem doğru olmaz. O dönemin aydınlanmamış yönleri var. Babamın Yapı Kredi’den günlükleri çıktı. Belki onu referans alabilirler. Babam çok dürüst, çok iyi bir insandı. Ticari kafası olmayan, iyi okumuş, okuduklarını hazmetmiş biriydi. Benim için önemli olan dizi de olsa gerçeklerin saptırılmaması ve objektif olunması. Yayınlanmaya başladığında mutlaka izleyeceğim.”
“Sakalı kesip Nihat beyin gözlüklerinden takacağım”
Yeni dizinizde de eski başbakanlardan Nihat Erim’i canlandıracaksınız...
Nihat Erim çok sevdiğim bir insandı. İsmet İnönü’nün bir anlamda sağ kolu. Çok kibar, çok entelektüel bulduğum, dönemin diğer mebuslarından ayırdığım biri. Onun o kibar yönünü ortaya çıkarmak istiyorum. Dragos’taki evinde öldürülmesiyle başka bir süreç başlıyor ülkede. Politik görüşü yön değiştirmiş bir karakter. Ama bizim dizide ele aldığımız dönemki hayata bakış açısıyla benim şu anki hayata bakış açım aynı. O nedenle daha sıcak yaklaşıyorum.
Fiziksel değişiklikler yapacak mısınız rol için?
Sakalı kesip Nihat Bey’in gözlüklerinden takacağım. 10 yıldır falan sakallı oynuyorum, bakalım nasıl olacak? Ekranda yeniden doğmak gibi olacak bir anlamda. “Ege Aydan hangisiydi?” dedirtebilirsem çok güzel olur.
“Halamın bu hikayeyi dillendirmemiş olması benim için çok kıymetli”
Şimdi gözünüzü kapattığınızda halanızı nerede, nasıl hatırlıyorsunuz?
Yanında Şadan Teyze’yle şezlonga uzanmış vaziyette... Son yıllarında gözleri görmez olmuştu. Bahçeden girdiğimde Şadan Teyze’ye “Kim bu?” derdi usulca, Şadan Teyze de, “Ege, Sevda’nın oğlan...” deyince hemen “Egecim, hoşgeldin” diye seslenirdi, sanki hemen tanımış gibi (gülüyor)...
Annenizle (Sevda Aydan) araları nasıldı? İkisi de lirik soprano, bir çekişme var mıydı?
İyi anlaşırlardı ama o iyi anlaşmanın içinde kapışma da vardı. Ne kadar objektifim bilemem ama annem ondan daha fazla sahneye çıkmış, yurt dışında ülkeyi temsil etmiş bir sanatçı. Annemden duyduğum kadarıyla halamın da sesi çok güzelmiş ama astım hastasıydı. Evde hep oksijen tüpleri olurdu.
Başka neler hatırlıyorsunuz o eve dair?
Evin arka kısımlarında Adnan Menderes’in resimleri olurdu. Bir piyano vardı, Menderes’in hediyesi. Zaten bir o piyano, bir de o meşhur kolye vardı onun hediyesi olan. Kolye nerede bilmiyorum ama piyano Çeşme’de, bende duruyor. Annem de uzun yıllar o piyanoyla çalıştı.
Size nasıl yansıtılıyordu yaşananlar?
Evde bunları konuşmak yasak değildi ama ayıptı. 13-14 yaşında sorgulamaya başlamıştım. Ama hiç halama sormadım, annemle babama sordum. Onun yaşamış olduğu aşkı, hikayeyi, masalı, ne derseniz deyin, dillendirmemiş olması benim için çok kıymetli. İlk eşinden olan oğlunu da kaybetti, çok ağır şeyler yaşadı. Sonra da hep dört duvar arasında kaldı. Operadan emekli olmuş dostları vardı sadece etrafında. Bir alan kurmuştu, orada yaşıyordu. Buna müdahale etmek isteyenler oldu. Herkeste bir o konuyu deşme, oradan bir şey çıkarma çabası vardı.
Son zamanları nasıldı?
2009’da vefat etti. Menderes’ten sonra Sadun Eniştem aklını çelmişti. Çok kibar, çok iyi bir insandı o da. Yıllarca birlikte yaşadılar, çok sonra evlendiler.
Siz bu Menderes-Aydan aşkı hakkında ne düşünüyorsunuz?
İnsan âşık olunca akan sular durur, yaşayanlar bilir. Adnan Menderes de olsa o da sonuçta su içen, terleyen, yorulan, âşık olan bir insan... Kaldı ki ilk defa Menderes ve halam yaşamamış ki bunu... Birçok devlet adamının sanatçılarla aşkları vardır, bilinir. Onun dışında Menderes’i ben de kitaplardan, anlatılanlardan biliyorum, 58’liyim. Politik olarak bakınca bembeyaz bir kağıda, ilk siyah noktayı koyan kişi olarak görüyorum onu.
Halanız hayatta olsaydı yine de oynar mıydınız bu dizide?
İzin isterdim. O da “Egecim sen doğrusunu bilirsin” derdi. Ne istersen yap ama benim kaleme zarar gelmesin mesajını verirdi. Çünkü aslında kendisinin zarar görmeyeceğini ama benim üzüleceğimi bilirdi. n
“Tekin Akmansoy’un ölümünü annem arayana kadar kabullenemedim”
Yakın zamanda Tekin Akmansoy’u kaybettik. Siz onunla da “Kaynanalar”da oynadınız. Nasıl biriydi?
Haber geldiğinde “Saçmalamayın, yoktur öyle bir şey” dedim. Öğlene kadar bütün telefonları böyle idare ettim. Sonra annem aradı. O zaman “Ya zorlamayayım artık, bir şey olmuş galiba” dedim. Çok çılgın bir adamdı. Ayrı
bir dünyası vardı. Hem televizyonda hem de tiyatroda birçok ilki gerçekleştirdi. Çok iyi rejiler yaptı. “Kaynanalar”la Türkiye’nin ilk dizisini yaptı. Elinde büyüdüm. Çok severdim, onu çok özleyeceğim.