01.08.2021 - 03:05 | Son Güncellenme:
Seyhan Akıncı - Rekorlar, adını tarihe yazdırmak, olimpiyat altının ışıltısı... Bugünlerde hiçbiri madalyonun öteki yüzüne bakmamızı önleyemiyor. Tokyo 2020 Olimpiyatları dünyanın en büyük cimnastikçisi kabul edilen ABD’li Simone Biles’ın psikolojik sorunları nedeniyle yarışlardan çekilmesi sonucu, elit sporcuların yaşadıkları stresi hiç olmadığı kadar güçlü ve yüksek sesle ifade ettikleri oyunlar olarak hatırlanacak. Hangi branştan kimin hangi madalyayı aldığı bir süredir istatistik, Simone Biles insanı hatırlattı. Olimpiyat Oyunları’ndan çekilmesi kararı önce sakatlık diye duyuruldu ardından gizlisi saklısı kalmadı “Psikolojik sağlığı öncelememiz gerektiğini söylüyorum çünkü aksi halde yaptığınız spordan keyif alamayacak, istediğiniz kadar başarılı olamayacaksınız” sözleriyle ifade etti Biles basın toplantısında yaşadıklarını. Olimpiyatlarda toplam 28 madalyanın sahibi olan ABD’li yüzücü Michael Phelps de “Umarım bu, zihinsel sağlık meselesini daha fazla ele almamızı sağlar. Çünkü mesele tahmin edilenden çok daha fazlası” sözleriyle Biles’ın yanında yer aldı. Kendisi de benzer sorunlarla mücadele etmiş olan efsane yüzücü, “Günlerce odamda oturduğumu, hayatta olmak istemediğimi ve kimseyle konuşmak istemediğimi anımsıyorum. Sonrasında bununla tek başına mücadele edemeyeceğimi anladım” demişti yaşadıklarını anlatırken.
Yüzde 35’i sorun yaşıyor
Sporcuları eğitmeyi, teşvik etmeyi ve onlara yardımcı olmayı amaçlayan Athletes for Hope derneğinin verileriyse profesyonel sporcular arasında elit sporcuların yüzde 35’nin stres, yeme bozuklukları, tükenmişlik veya depresyon ve anksiyete olarak kendini gösterebilen bir zihinsel sağlık probleminden muzdarip olduklarını ortaya koyuyor. Ateşi yakan, Tokyo 2020 Olimpiyat meşalesini yakarak oyunların startını da veren Japon tenisçi Naomi Osaka olmuştu esasında. Hikaye yaz başına, sezonun toprak kortta oynanan tek Slam’i Fransa Açık’a uzanıyor. Naomi Osaka önce basın karşısında gerildiği için basın toplantılarına katılmayacağını açıkladı ardından yaptırım açıklaması gelince turnuvadan çekildi. Wimbledon’a ise hiç gitmedi. Aylar sonra herkes Osaka’yı olimpiyatlarda kortta gördü. Kısa bir görüştü. Üçüncü turda Çek tenisçi Marketa Vondrousova’ya mağlup oldu. Hala onun sorunları olduğuna inanmayanlar büyük bir kalabalık oluşturuyor. Osaka ise kimin ne dediğini umursamadığını Olimpiyatlar öncesinde Time’a verdiği röportajda şu sözlerle ifade ediyor: “Asla kimseyi memnun edemezsiniz.”
Mide iltihabı değil anksiyete
Son dönemlerde yaşadığı psikolojik sorunlarını anlatmaktan çekinmeyen sporcuların sayısı giderek artıyor. Barselona’da yeni Messi diye lanse edilen Bojan Krkic’in 2008 Avrupa Şampiyonası’na anksiyete problemleri nedeniyle gidemeğini fakat tatilde olduğunun açıklandığını, ilk milli maçı için kadroya davet edildiğindeyse geçirdiği anksiyete krizinin mide iltihabı diye üstünün örtüldüğünü anlatabilmesi tam 10 yılını aldı. Krkic, “Kimse bunları konuşmak istemiyor. Futbol dünyası bunlarla ilgilenmiyor” demişti. NBA’in yıldızlarından biri olan Kevin Love da The Players Tribune’de kaleme aldığı yazıda “29 yaşıma kadar mental problemlerin başkalarının derdi olduğunu düşünmüştüm. Başıma geleceğini hiç düşünmemiştim. Bu spordaki başarımı raydan çıkarabilecek bir zayıflıktı” sözleriyle yaşadıklarını cesurca ifade etmişti. Serena Williams’tan DeMar DeRozan’a, Dorothy Hamill’den Liz Cambage’a birçok spor yıldızı anksiyete ya da depresyonla mücadele ettiklerini açıklamış ve benzer süreçlerden geçenlerin kendilerini yalnız hissetmemelerini vurgulamıştı.
“Bu bir manifestodur”
Marmara Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Turgay Biçer, üst düzey sporcuların yaşadıkları ruhsal ve mental zorlukların altında yatanın onlara atfedilen kahramanlık olduğunun altını çiziyor: “Sporculuk özveri, sistemli çalışma, sürekli öğrenmeyi ve kendini yenilemeyi; baskı ortamlarına uyum sağlayabilmeyi ve zorlukları aşmayı içerir. Bu bağlamda sporcu normal bir insan gibi yaşayamaz, o bir kahramandır ve insanüstü güçlerle donatıldığı düşünülür. Sporcunun performansını koruma ve geliştirme baskısı onu bir anlamda tüketmekte. Aynı zamanda sporcu bir anlamda günümüzün kahramanı. Korkaklık ona yakışmaz, duygusal olamaz ve zaaf göstermesi kabul edilemez. Bu nedenle aşırı beklenti sporcuları zorlamakta. Unuttuğumuz bir şey var. Sporcu herkes gibi insandır. Kendine atfedilen yükü kaldırmak zorunda değil. Sporcular yavaş yavaş haklarını ele almaya başladılar ve içinde yaşadıkları duygu durumlarını ifade ediyorlar. Başarısızlıkların normal olabileceğini de söylemeye başladılar ki bu aslında bir manifestodur ve spor kültürü adına umut vericidir.”