22.06.2008 - 01:00 | Son Güncellenme:
MELİS ALPHAN
Londra’da Dover Street’teki butik otel Browns’dayım. Digiturk kanallarından Dizimax’te yayımlanan, en popüler dizilerden “Lost“un oyuncularıyla röportaj yapmak için dünyanın dört bir yanından gelen gazetecilerleyim. Elime tutuşturulan krokiyle koridorlarda geziniyorum. Her oda bir yıldıza ayrılmış.
Önce dizide Iraklı eski bir işkenceci olan Sayid‘i canlandıran Naveen Andrews gelip oturuyor karşıma. Diğer oyuncular günlük kıyafetlerleyken Naveen çizgili takım elbise ve beyaz gömlek giymiş. Saçlarını atkuyruğu yapmış. Havalarda biraz, hafif ukala, az biraz da alaycı. “Biri rol icabı ölüp diziden ayrıldığında ne hissediyorsunuz?” diye soruyorum, “Zor oluyor. Çünkü insanlarla ilişki kuruyorsunuz ve bu birden kesiliyor” diyor. “Veda partisi oluyor mu?” diyorum, adam bir garipsiyor, dakikalarca gülüyor, “Veda partisi mi? Bu gidişlerini kutlamak gibi olur; uygunsuz” diyor. Bir sonraki soruma cevap verirken aklına yine bu geliyor ve arada “Veda partisi mi?” demekten ve kahkaha atmaktan kendini alıkoyamıyor. Hıristiyanların cenazelerinin bile kutlama havasında geçtiği düşünülürse (ki bence harika) çok mu garip “Lost”tan ayrılan birine veda partisi yapma düşüncesi? “Lost”tan ayrılmak ölümden beter galiba...
Terry O’Quinn, dizideki adıyla John Locke‘ın olduğu odaya giriyorum. Locke dizideki favori karakterlerimden. Jack ile birlikte lider konumda olan Locke adanın sihirli güçleri olduğuna inanıyor. Konuştukça O’Quinn ve Locke aynı kişilermiş gibi geliyor. “Ortak yanlarınız var mı?” diye sorunca bir dolu şey sayıyor, benziyorlar hakikaten. Türkiye’yle ilgili pek bir şey bilmiyor ama Josh Holloway (Sawyer) ona “Mutlaka gitmelisin!” demiş. “Türkiye’de Josh Holloway’e kadınların ilgisini görmeliydiniz” diyorum, “Josh için bu genelde her yerde öyle” diyor.
Son olarak lanetli sayıların sahibi Hurley‘yi canlandıran Jorge Garcia‘yla konuşuyoruz. Dedesi vefat etmiş, Garcia hem durgun hem hüzünlü. Ama Hurley gibi o da karanlıktayken de hayata komik yanından bakabilen biri. Hayattan çok şey istemiyor, Hawaii’de bir ev ve piramitleri görmek...
(“Lost”un yeni bölümleri
25 Haziran’da başlıyor.)
“Türkiye-Çek Cumhuriyeti maçında teknik direktörünüz çok komikti”
Naveen Andrews (Sayid)
Hepimiz daha çok tanındık. Olumsuz yanı ise özel hayatımızın elimizden alınması oldu.
Sayid olmasaydı hangi karakteri canlandırmak isterdiniz?
Favorim kesinlikle birinci sezondaki John Locke.
Sayid en sonunda öldürülmeyecek olan bir kadınla beraber olabilecek mi?
Umarım. Sayid gerçekten “İngiliz Hasta”daki Juliette Binoche gibi...
Sayid’i nasıl görmek isterdiniz?
Biraz deli olsa güzel olurdu. Elbise giyse mesela! Ama Sayid bunun için fazla disiplinli bir adam.
Kiminle iyi arkadaş oldunuz?
Maggie Grace ama sonra onu öldürdüm.
People dergisi tarafından dünyanın en güzel erkeklerinden biri seçildiniz. Bu sizi nasıl hissettiriyor?
Gururumu okşuyor ama insanın kendi hakkındaki fikirlerini değiştirmiyor böyle şeyler. Yine aynaya bakıp bunalıma giriyorsunuz.
Hawaii’yi seviyor musunuz?
Adada 40 hektar arazi aldım, seviyorum ama bu emeklilik planım.
Ne zaman emekli olmayı düşünüyorsunuz?
Bir an önce. Kim çalışmak ister ki? Gerçekten?
Nerede kaybolmak isterdiniz?
İtalya. Roma’da kaybolmak pek kolay olmazdı ama...
Türkiye’ye gelmek istediğinizi duymuştum.
Dün gece harikaydınız! Türkiye-Çek Cumhuriyeti maçını izledin mi?
Maalesef hayır.
Muhteşem bir maçtı. Teknik direktörü (Fatih Terim) görmen lazımdı. Çok komikti. Skor 2-1 iken teknik direktörünüz kendini dövüyordu. O maçın tekrarını yakalayıp izlemelisin. İlk fırsatta İstanbul’a gelmek istiyorum. Bu şehir hakkında çok şey okudum.
“Sokakta tanımadığım insanların bana sarılmasından rahatsız oluyorum”
Los Angeles’tan sonra Hawaii’de yaşamak nasıl? Dizi bittiğinde buradan taşınacak mısınız?
Bahçemde bir mango ağacı var. Dünyanın en güzel plajlarından birine yürüme mesafesindeyim. Kariyerim yeni başladı sayılır; o yüzden dizi bitince Los Angeles’a dönmeliyim galiba.
Dizinin sona yaklaşması sizi nasıl hissettiriyor?
Sürseydi beni bozmazdı.
Hurley sizin için yazılmış.
Yapımcı JJ Abrams, “Curb Your Enthusiasm”i izliyormuş ve “Bu adamı almalıyız” demiş. “Hangi rol için?” demişler. O da “Bilmem ama almalıyız” demiş.
Dizinin sonuna dair teorileriniz var mı?
Dördüncü sezon adadan ayrılma üzerine kurulu olduğu için bir sonraki sezon adaya geri dönüş hikayemiz olabilir. Bence adanın hakimiyetini isteyen Charles Witmore ile Benjamin arasında bir savaş çıkacak.
Hurley gibi size de piyangodan para çıksa ne yaparsınız?
Hawaii’de bir ev alırım. Sonra gidip piramitleri görürüm.
Bunları şimdi de yapabilirsiniz.
Doğru ama para çıkarsa da bunları yaparım.
Hayranların ilgisi hoşunuza gidiyor mu?
Bana sarılmak isteyen, tanımadığım birçok insan oluyor. Bu beni biraz rahatsız ediyor ama o kadar çok başıma geldi ki alıştım. Neyse ki uzun süre sarılı kalınmıyor.
Sapık hayranlar oluyor mu?
Hawaii’de evime gelen biri oldu. Halbuki evim benim sığınağım. Olayın olduğu hafta sinirlerim bozuktu. Ağaçtan bir mangonun düşmesiyle zıplayıp “Orada kim var?” diye bağırıyordum.
Çok hayran mektubu alıyor musunuz?
Fena değil. Bizzat yanıtlamaya çalışıyorum. Atlası önüme koyup mektupların gönderildiği yerleri işaretliyorum. Bazı yerlere bakıp “Ooo, bu bölgede sokakta yürüyemem” diyorum. Bazen öyle yerlerden mektup geliyor ki mektubun bana ulaşmış olmasına şaşırıyorum.
Neresi mesela?
Özbekistan! Bazı insanlar hayvanlarının resmini gönderiyor. Biri köpekleriyle beraber çekildikleri, diğeri sadece köpeklerinin resmi oluyor mesela.
Bunları saklıyor musunuz?
Kız kardeşim albüm yapmaya bayılır. Onları kurdelelerle falan süslüyor.
“Issız bir adaya gitarımı, karımı, Josh Holloway ve Bush’u götürürdüm”
John Locke’la ortak yanlarınız olduğunu düşünüyor musunuz?
Elbette, bence sizin de vardır. “Ben bu işi yapabilir miyim?” kaygısı bende de var. Ben de Locke gibi sabırsızım. Sihre, maneviyata inanırım. Ben de onun gibi “Kanıtım olursa inanırım” diyenlerdenim. Locke inançlı, daha doğrusu inanmayı deli gibi isteyen bir adam.
Locke’ın aksiyon sahneleri için özel eğitim aldınız mı?
Hayır. Bana bir bıçak verdiler ve boş zamanlarımda bıçağı ağaçlara fırlatarak çalıştım. Donut yemekten veya sigara içmekten iyidir. Şimdi bu işte bayağı iyiyim. Birkaç kere bir yerlerimi kesip hastanelik oldum.
Hawaii’de lüks bir hayat sürerken bir adada hayatta kalmaya çalışan birini canlandırmak zor olmuyor mu?
Çalışmadığım zamanlarda John Locke gibi tepelere tırmanıyorum, sahilde yürüyorum. Güneş yakıyor, okyanusla çevreliyim. Yer aynı. Oyuncunun işi bu zaten. Sabah çekim alanına gidiyorum, suratıma o gün çekilecek sahneye göre kan veya toprak sürülüyor, karakterin ruh haline bürünüp işe başlıyorum. Ayrıca elimde her şeyi çok kolaylaştıran bir senaryo oluyor.
Beşinci sezonun çekimlerine başlıyorsunuz. Senaryoda ne görmek istersiniz?
Kendimi! Bol miktarda John Locke görmek isterim.
Issız bir adaya düşseniz yanınızda ne götürürsünüz?
Gitarımı, karımı, Josh Holloway ve George W. Bush’u. Josh’ı getiririm çünkü karım ona bayılıyor; böylece kendi başıma da kalabilirim.
George Bush niye?
Sinirlenince dövecek biri olsun diye.
“Lost”tan sonra sizi ne bekliyor?
Kardeşimle İrlanda’da geçen bir film çekeceğiz. Adı “Land of Youth”, annesini arayan bir adamın bu ülkeye gidişini anlatıyor. Affetmekle ilgili bir film.
Kimleri oynatmayı düşünüyorsunuz?
Emma Thompson ve Martin Sheen. Filmden umutluyum.
Melis Alphan, “Lost”un yıldızları Jorge Garcia (üstte) ve Naveen Andrews (altta) ile görüştü.