23.03.2025 - 02:00 | Son Güncellenme:
New York’ta Özgürlük Adası’ndaki Özgürlük Heykeli, dünyanın en meşhur anıtlarından birisi ve estetik niteliklerinin ötesinde özgürlük, demokrasi ve umut ideallerini temsil eden derin bir politik ve kültürel sembolizm taşıyor. Ancak Amerika Birleşik Devletleri ile Fransa arasında son dönemde yaşanan diplomatik gerilim, Fransa’nın bir zamanlar Amerika’ya verdiği bu sembolik hediyenin önemine ilişkin tartışmaları yeniden alevlendirdi. Fransız politikacı Raphael Glucksmann, “Tiranların yanında yer almayı seçen, bilimsel özgürlük talep ettikleri için araştırmacıları kovan Amerikalılara ‘Özgürlük Heykeli’ni bize geri verin’ diyeceğiz” şeklinde demeç verirken, ABD sözcüsü Leavitt, “Fransız siyasetçiye tavsiyem, Fransızların şu anda Almanca konuşmuyor olmalarının tek sebebinin Amerika Birleşik Devletleri olduğunu hatırlatması olacaktır”, diye cevap verdi. Aslında Sovyetler Birliği’dir. İşte bu bağlamda Özgürlük Heykeli’nin tarihsel yolculuğunu, küresel bir ikona dönüşümünü, politik söylem ve popüler kültürdeki rolünü incelemek gerekiyor.
Bağış kampanyalarıyla tamamlandı
Özgürlük Anıtı projesi 19. YY’ın ortalarında Fransa ve Amerika Birleşik Devletleri arasında bir dostluk jesti olarak ortaya çıkmıştı. Amerikan demokrasisini destekleyen Fransız tarihçi ve politikacı Édouard René de Laboulaye, projeyi ortak cumhuriyetçi değerlerin bir sembolü olarak tasarlamıştı ve 1875’te heykeltıraş Frédéric Auguste Bartholdi, Roma tanrıçası Libertas’tan esinlenen devasa bir neoklasik figür tasarlayarak, bu projeyi üstlendi. Eyfel Kulesi’nin mühendisi olan Gustave Eiffel ise heykelin dengesini sağlayacak iç demir iskeleti inşa etmişti.
Heykelin finansmanı ortak bir çabayla sağlandı; Fransa heykeli finanse ederken, kaidesi için Amerika Birleşik Devletleri sorumluluğu üstlenmişti. Proje başlarda mali güçlükler nedeniyle zora girmişti ama Joseph Pulitzer’in gazetesi üzerinden başlattığı bağış kampanyaları gibi girişimlerle heykelin tamamlanması sağlandı. Demonte heykel 1885 yılında New York’a ulaşmış, yeniden inşa edilmiş ve 28 Ekim 1886 tarihinde Başkan Grover Cleveland’ın da katıldığı görkemli bir törenle resmi olarak açılmıştır.
Özgürlük Heykeli, başlangıcından itibaren politik ve ideolojik mesajları bünyesinde barındırmıştır. Amerikalılar için demokrasinin zaferini, göçmenleri “fırsatlar ülkesine” davet eden bir fenerle sembolize ediyordu. Emma Lazarus’un 1903’te yazdığı “Yeni Anıt” sonesi bu mesajı pekiştirmiş ve heykeli “özgür nefes almak için can atan yığınların” koruyucusu olarak ölümsüzleştirmiştir. Bununla birlikte, heykelin anlamı değişen politik manzaralarla birlikte evrim geçirmiştir. Soğuk Savaş döneminde Sovyetler Birliği’ne karşı bir tutumu sergilerken, günümüzde bir protesto alanı haline gelmiştir. Göçmen politikaları, ayrımcılıklar ve Amerikan müdahaleciliği üzerine yapılan tartışmaların hepsi bu figüre yansıtılmaktadır.
Sinemanın vazgeçilmezlerinden biri
Anıtın kültürel etkisi fiziksel varlığının çok ötesine uzanıyor. Sinema, edebiyat ve sanat, toplumsal kaygıları ve özlemleri içerek heykelin önemini sıklıkla yeniden yorumluyor. Felaket filmlerinden distopik anlatılara kadar, Özgürlük Heykeli sinemanın vazgeçilmezlerinden biri olmuştur. Örneğin “Maymunlar Cehennemi” filminde, heykelin kuma gömüldüğünü gösteren unutulmaz final sahnesi, insan medeniyetinin çöküşünü sembolize ederken, “Hayalet Avcıları II” filminde canlanarak umudu ve kahramanlığı temsil eder. Şairler ve romancılar da Özgürlük Heykeli’nin sık sık tutulmayan sözlerin bir sembolü olarak tasvir ederek Amerika’nın ideallerini yerine getirip getirmediğini sorgulamışlardır ve Banksy gibi isimler de gözetim toplumu ve yabancı düşmanlığı gibi güncel konularla bağlantılı olarak bu imgeleri eleştirmiştir.
Dünyanın dört bir yanında ikonik heykeller
Özgürlük Heykeli’yle birlikte dünyanın dört bir yanında ikonik heykeller mevcut. Brezilya’nın Rio de Janeiro şehrinde Corcovado Dağı’nın zirvesinde yükselen Kurtarıcı İsa Heykeli de dünyanın en önemli anıtlarından biridir. 1931 yılında tamamlanan bu devasa heykel, Hristiyanlığın evrensel mesajını ve Brezilya’nın kültürel kimliğini simgeler. 30 metre yüksekliğiyle dini bir sembol olmasının yanında aynı zamanda ülkenin doğal güzelliklerine dikkat çeker ve UNESCO Dünya Mirası listesinde yer alır. Öte yandan Taksim Cumhuriyet Anıtı da hem tarihsel hem de sembolik bir öneme sahiptir ve Taksim Meydanı’nda yer alan bu anıt, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu ve modernleşme sürecini simgeleyen bir öneme sahiptir. 1928 yılında İtalyan heykeltıraş Pietro Canonica tarafından tasarlanan anıt, Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde gerçekleşen Kurtuluş Savaşı’nı ve Cumhuriyet’in ilanını temsil eder. Hem ulusal kimlikleri hem de evrensel değerleri yansıtan karmaşık hikâyelere sahip diğer anıtlar arasında ülkenin ilk başbakanı Sardar Patel’i tasvir eden ve 182 metrelik bir yüksekliğe sahip olan Hindistan’daki Birlik Anıtı, Volgograd’da II. Dünya Savaşı’nda Stalingrad Muharebesi’nde hayatını kaybedenleri anmak için inşa edilen Anavatan Çağırıyor Heykeli ve Hunan’da bulunan ve Çin Komünist Partisi’nin kurucusuna bir saygı duruşu olan Genç Mao Zedung heykelidir.
Özgürlük Heykeli, demokrasi ve özgürlüğün en güçlü sembollerinden biri olmaya devam ederken, anlamı da değişmeye devam ediyor. Fransa ve Amerika Birleşik Devletleri arasındaki diplomatik ilişkiler değiştikçe ve küresel politik ideolojiler dalgalandıkça, heykel tarihsel hafıza ve çağdaş söylemin kesiştiği noktada duracaktır. Ulusal kimliklerin ve demokratik değerlerin giderek daha fazla sorgulandığı bir çağda, Özgürlük Heykeli hem temsil ettiği idealleri hem de bu ideallerin karşı karşıya olduğu zorlukları hatırlatıyor. İster bir umut ışığı, ister bir eleştiri konusu ya da sinematik bir motif olarak görülsün, Lady Liberty etrafındaki dünyayı şekillendirmeyi ve onun tarafından şekillendirilmeyi sürdürüyor.
Yeşilçam'ın efsane isimlerinden usta oyuncu Filiz Akın 82 yaşında yaşama gözlerini yumdu