PazarKüresel ısınmadan küresel kaynamaya

Küresel ısınmadan küresel kaynamaya

27.08.2023 - 02:00 | Son Güncellenme:

Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi’nden Prof. Dr. Murat Türkeş “Artık iklim değişikliği koşullarında eskisi gibi yaşama lüksüne sahip değiliz. Hayatımızın her alanını ona göre düzenlememiz gerekiyor” diyor.

Küresel ısınmadan küresel kaynamaya

Ceyda Ulukaya - ceyda.ulukaya@milliyet.com.tr / Son bir ayda, Yunanistan’ın Rodos, ABD’nin Hawaii, İspanya’nın Tenerife Adaları’ndaki devasa orman yangınlarının ardından Çanakkale’de binlerce dönümlük ormanlık alanın yanmasına tanık olduk. On binlerce insanın tahliye edildiği, can kayıplarının yaşandığı bu yangınlar, tam da üst üste sıcaklık rekorlarının kırıldığı temmuz ayının ardından, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in “Küresel ısınma çağı bitti, artık küresel kaynama çağındayız” uyarısına paralel olarak gerçekleşti. Peki bu yangınlar artık yeni normalimiz mi olacak? Küresel kaynama çağında bizi neler bekliyor? Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi’nden Prof. Dr. Murat Türkeş yanıtladı.

Haberin Devamı

Temmuz en sıcak ay ilan edilmişti, ardından dünya genelinde, bu hafta Çanakkale’de olduğu gibi devasa orman yangınları yaşandı. Tesadüf mü?

Hayır, tesadüf değil. Dünyanın pek çok bölgesinde sıcak hava dalgalarının yaşandığı bir yaz mevsimi yaşadık ve temmuz da çok sıcak ve kurak geçti. Bu koşullar, ormanları, orman altı bitki örtüsünü, çalıları, çayırları hepsini kuruttu. Bu bölgelerdeki bütün vejetasyon, ki Türkiye de hazirandan sonra bunu yaşadı, bir tür patlamaya hazır yanıcı madde haline geldi. Dolayısıyla ağustosta, yanmaya çok hazır hale gelen bu bölgelerde, rüzgarın da etkili olmaya başlamasıyla çıkan yangınlar çok büyük yangınlara dönüştü. Türkiye’de de öyle oldu: Çok sıcak ve kurak temmuz sonrası ağustos ayında genel atmosfer dolaşımının bir sonucu olarak batı ve kuzey batıdaki ormanlık alanlar yangın tehlikesine çok daha hazır hale geldi. Zaten temmuz ve ağustosun Türkiye’nin yangın mevsimi olduğunu biliyoruz ancak maalesef bu tür büyük yangınları oluşturan hava durumu tipleri Türkiye’de iyi değerlendirilemiyor.

Haberin Devamı

Hangi eksikler var?

Çanakkale’de olduğu gibi, günlerce ardışık 36-37 derece yüksek sıcaklıkların yaşandığı, poyrazın saatte 60-70 km hızla estiği, toprağın kuruduğu, bağıl nemin rüzgarla birlikte yüzde 20 lere düştüğü bir yerde çok iyi biliyoruz ki çıkan herhangi bir yangını kontrol etmek çok zor. Ancak yangın yönetimini zorlaştıracak hava durumu tipleri konusunda uzmanlık zayıf. Bu hava durumu tipleri takip edilemiyor, edilemediği için de belirli bölgelerde çeşitli düzeylerde alarm vererek sürekli denetim altında tutulması çok zorlaşıyor. Sonra bir kıvılcım çaktığı zaman yazık oluyor, bizim de burada içimiz yanıyor. Artık iklim değişikliği koşullarında eskisi gibi yaşama lüksüne sahip değiliz. Aynı iklim yok, iklim çoktan değişti. Hayatımızın her alanını ona göre düzenlememiz gerekiyor.

BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in de ‘küresel kaynama’ uyarısı oldu. Artık kaynama çağında mıyız?

İnsan kaynaklı iklim değişikliğinin en belirgin ve herkesin hissettiği ana sonucunu yaşıyoruz. Bir kere küresel ısınma oldu mu, doğrudan ya da dolaylı pek çok şiddetli hava ve iklim olayı da onunla bağlantılı olarak gelişiyor. Yani buzulların erimesi, orman yangınları, deniz seviyesinin yükselmesi, ekosistem ve biyoçeşitliliğin bundan etkilenmesi, yağış ve buharlaşma rejiminin değişmesi gibi. Bu yıl küresel düzeyde ama özellikle kuzey yarımkürede rekorlar yılı olduğu için bu etkileri çok daha geniş alanlarda görüyoruz. Kuzey Amerika, Avrupa, Türkiye, Afrika ve Asya’nın çok büyük bölümünü etkiliyor. Binlerce insan ölüyor. Yüz binlerce hektarlık ormanlık alan yanıyor ve ormanların yutar kapasitesi bozuluyor. Bir yandan atmosfere sera gazı vermeyi de sürdürüyoruz. Dolayısıyla BM Genel Sekreteri iklim değişikliğinin tüm yaşamımız üzerindeki olumsuz etkisine daha fazla dikkat çekebilmek ve küresel ısınma mücadelesinde ülkeleri daha hızlı adımlar atmaya zorlamak için böyle abartılı bir ifade kullandı. Bilimsel olarak asıl terim yine küresel ısınma; çünkü küresel ısınma çerçevesinde bu aşamayı zaten öngörüyorduk.

Haberin Devamı

Yeni normalimiz “kaynama” mı?

Haberin Devamı

Birdenbire yeni normalimiz olmaz ama şu bir gerçek ki, yeni klimatolojimiz daha sıcak. 30 senelik bir süreç var ve biz küresel ısınmayı önleyemedik. Daha kötüsü, Paris Anlaşması yükümlülüklerine uyulmadığı için 2030 hedefleri de büyük ihtimalle tutulamayacak ve öyle gözüküyor ki bugün ülkelerin sera gazı salımını azaltmak için verdikleri sözler yüzde 100 tutulsa bile dünya yüzyılın sonuna kadar 3 santigrat derece ve olasılıkla daha fazla bir küresel ısınmaya doğru gidecek. Bu da, son 10 yılda ve bu yıl yaşadığımız yüksek hava sıcaklıklarına ilişkin küresel, bölgesel, ülkesel yeni rekorların kırılacağı, sıcak hava dalgalarının sıklığının, süresinin ve şiddetinin artacağı ve buna bağlı olumsuzlukların daha fazla yaşanacağı anlamına geliyor.

Temmuz ayında ne oldu?

“Uzun süreli gözlem kayıtlarına göre 2023 temmuz ayı hem en sıcak temmuz hem de en sıcak ay olarak kayıtlara geçti. Paris Anlaşması’yla da belirlenen küresel ısınma eşiği, küresel ortalama yüzey sıcaklıklarını 2030’a kadar 2 santigrat derecenin altına çekmek ya da 1.5 derecede durdurmak biliyorsunuz. Temmuz ayında bu eşiği birçok kez aştık. Birinci ve üçüncü haftası ile 5-6-7 Temmuz günlerinde ortalama yüzey sıcaklıkları 1.5 derece eşiğini aştı. O yüzden tarihsel önemi olan da bir ay; çünkü Paris Antlaşması’nın küresel ısınma hedeflerinin tutturulmasının ne kadar acil olduğunu gösteriyor.”