02.02.2020 - 07:00 | Son Güncellenme:
SHANE LARKIN, KOBE’NİN ARDINDAN YAZDI
Kobe Bryant, o bir efsane. Tüm basketbol oyuncuları için pek çok şey ifade ediyor ancak özellikle benim için, bana öğrettiği ders; kararlılığı, motivasyonu ve yeteneğine olan bağlılığıyla üst düzey bir profesyonel olmak için bir oyun planı sunmasıydı. Kobe, lige adım attığı andan itibaren agresif ve olduğu gibiydi. Neyse oydu! Kobe, kendine güvenen bir adamdı ve kendisine çok fazla inanıyordu. Takım arkadaşlarının kim olduğu ya da koçunun kim olduğunu umursamıyor, onlardan bağımsız sahaya çıkıp başarılı olabilecek bir oyuncu olduğuna inanıyordu. Bence bu tüm oyuncular için harika bir ders. Günün sonunda basketbol bir takım oyunudur ancak her bir oyuncunun bir takıma katabileceği kendine özgü yetenekleri vardır. Asla başka biri olmaya çalışmamalısınız.
Açıkçası antrenörünüzü dinlemek ve harika bir takım olmak çok önemlidir fakat kim olduğunuza güvenmek ve yeteneğinizi geliştirmek için çok çalışmak, kendinize başka hiç kimsenin inanmadığı kadar inanmak da başarılı olmak için çok önemli. Benim için Kobe, büyüklük ve asla tatmin olmamak demek.
Duyduğum hikayelerden ve okuduğum röportajlarından öğrendiğim Kobe’nin kazandığı şampiyonalardan sonra iki hafta izin alıp sonrasında spor salonuna geri döndüğüydü. Çünkü bulunduğu seviyeden hiçbir zaman tatmin olmaz ve her zaman daha iyi ve daha büyük olmak için çabalardı. Bu da oyunumda ve kendimde uygulamaya çalıştığım bir şey.
“Ona karşı oynamak inanılmaz bir deneyimdi”
Kobe, kendisi için her şeyi ifade eden basketbol oyununun öncülerinden biriydi. O basketbolu dünya çapında bilinen ve sevilen spor haline getiren isimlerdendi. Kobe’nin etkisi Los Angeles’ın çok çok ötesindeydi. İtalya’dan Çin’e kadar hayal edebileceğiniz her yerde hayranları vardı. İnsanlar Kobe’ye, basketbol sporuna yaklaşımı ve yeteneği nedeniyle hayranlık duyuyorlardı. Basketbolu o kadar çok sevdi ki, basketbol oyununu seven, saygı duyan herkes, yarışmacı ve öldürücü “Muhteşem Kobe”yi izlemekten zevk aldı. Kobe’yi oynadığı zamanlarda seyretmeye dair çok fazla anım var ama favori anım muhtemelen emekli olduğu sezondan. O sezon Brooklyn Nets için oynuyordum ve son final sezonunda ona karşı oynadım. NBA’de oynadığı o kadar uzun süreden sonra ona karşı oynamak inanılmaz bir deneyimdi. Ne zaman onu savunmak zorunda kalsam ya da o beni savunsa, o birkaç dakikalık an boyunca onun rekabet gücü akıl almazdı. O yaşta bile, tüm ünvanlarına ve başarılarına rağmen kariyerinin sonunda o kadar motive ve rekabetçi olması inanılmazdı. Takımı o sezon o kadar iyi değildi ama o yine de sahip olduğu her şeyi ortaya koyup her maçı kazanmayı deniyordu. Bu onunla ilgili hayranlık duyduğum bir şeydi.