Pazar“Kelimelere dökemediklerimiz bedenimizde kayıtlı”

“Kelimelere dökemediklerimiz bedenimizde kayıtlı”

07.08.2022 - 03:00 | Son Güncellenme:

Klinik Psikolog Dr. Serap Altekin, son günlerin popüler konu başlıklarından aile dizimi ile ilgili, “Aile dizimi terapötik araçtır ancak bilimsel kanıtlara dayalı bir yöntem kategorisinde tanımlanamaz” diyor.

“Kelimelere dökemediklerimiz bedenimizde kayıtlı”

Özlem Ülkü - Bir dijital platformda yayınlanan diziyle birlikte daha çok konuşulsa da aile dizimi bir süredir Türkiye’nin dört bir yanında düzenlenen 3-4 günlük eğitim kamplarıyla ya da online buluşmalarla ‘iyileşme’ hayalini kuranların radarında.    Peki aile dizimini bilimsel bir yöntem olarak görmek mümkün mü? Türk Psikologlar Derneği İstanbul Şubesi eski başkanı, Travma ve Hayat Derneği Kurucu Başkanı Klinik Psikolog Dr. Serap Altekin’e sorduk. 

Haberin Devamı

"Aile dizimi yöntemini ilk uygulayan Alman psikoterapist Bert Hellinger, psikopatolojik pek çok dışavurumu büyük ölçüde ailede (gelmiş geçmiş nesilleri ve ataları da kapsayan geniş ailede) yaşanmış ve çözülmemiş meselelerin, tutulmamış yasların, konuşulmamış, yüzleşilememiş, aşılamamış travmatik deneyimlerin sebep olduğunu ileri sürer. Bu zeminde de iyileşme, değişim, dönüşüm ve güçlenmeyi bu köklerin izini sürerek inşa etmeyi hedefler. Bir bilim olarak psikoloji, sorular sorar, test edilebilir, doğrulanabilir-yanlışlanabilir hipotezler kurar ve gözlemlenebilir ölçümler yapar, böylelikle hangi durumda hangi koşullarda, ne beklenebileceğini, ne gözlemlenebileceğini, ne olabileceğini öngörebilir olur. Bu bulgu, bilgi ve çıkarımları insanın ve toplumun yararına uygulamalarda ve tedavide kullanır. Bir yöntemin bilimsel olabilmesi için ne, nasıl, neden, ne zaman gibi sorulara yanıt verebiliyor olmasının ötesinde bulgularının test edilebilir ve sonuçlarının tekrar edilebilir olması gerekir. Dolayısıyla aile dizimi bir terapötik araçtır ancak bilimsel kanıtlara dayalı bir yöntem kategorisinde tanımlanamaz.” 

Haberin Devamı

“Kelimelere dökemediklerimiz bedenimizde kayıtlı”

Bir seansla “silmek” mümkün değil 

Tek dokunuşla mucizevi açılımlar, iyileşmeler her ne kadar herkesin hayali olsa da böyle bir şey mümkün değildir diyen Altekin, “Hiçbir yol, yöntem, hiçbir terapi ya da tedavi aracı tek başına ve bir dokunuşta mucize yaratmaz. Bunu vaat etmek bir çeşit dolandırıcılıktır, insanların ihtiyaçların, çaresizliğini, zafiyetlerini kötüye kullanmak ve bundan maddi manevi menfaat etmektir. Bir takım şok diyetlerle 1 haftada 10 kilo vermek nasıl mümkün değilse, bir hafta otu kaynatıp içerek bir tümörü yok etmek ve kanseri iyileştirmek nasıl mümkün değilse, bir seansla, bir oturumla, bir aile dizimi ile de gelmiş geçmiş tüm travmatik deneyimlerin izlerini silmek ve iyileşmek mümkün değildir” ifadesini kullanıyor.  

Kanıta dayalı psikoterapi yöntemleri kategorisinde tanımlanan terapötik uygulamaların başında bilişsel-davranışçı psikoterapiler geldiğini söyleyen Altekin, iyileşmeye araç olan yaklaşımları, yol ve yöntemleri anlatıyor: “Terapötik uygulamanın öncesi ve sonrasında terapinin etkililiğini karşılaştıran testler, ölçekler, kan tahlilleri, görüntüleme yöntemleri ve kapsamlı nöropsikolojik test ve değerlendirmeler kullanılır, bu yolla danışan kişinin duygu, düşünce ve davranışlarındaki gözlemlenebilir değişim ortaya koyulur, bu da bu terapi yöntemini kanıta dayalı ve bilimsel olarak tanımlayabilmemizi sağlar. Diğer kanıta dayalı psikoterapi yöntemlerinden bazıları Şema Terapi ve EMDR olabilir. Ancak bu, kanıta dayalı ve deneysel destekli olmayan diğer tüm psikoterapi kuramlarının ve uygulamalarının bir kalemde üzerini çizmemiz gerektiği anlamına gelmez! Psikanalitik ve psikodinamik yaklaşım Freud ile başlayıp günümüze kadar çokça evrilerek gelen tartışmasız derecede değerli, derin bir kuram ve uygulamadır. Ya da Gestalt terapi, varoluşsal psikoterapi, psikodrama, sanat terapisi, dans ve hareket terapisi, somatik deneyimleme, beden terapileri gibi pek çok kıymetli, bir o kadar yararlı, değişime, dönüşüme, güçlenmeye, iyileşmeye araç olan yaklaşımdan, yol ve yöntemden söz edebiliriz.”   

Haberin Devamı

“Beden kayıt tutar” 

Haberin Devamı

Klinik psikolog Dr. Serap Altekin, “Bugün epigenetik çalışmaların ışığında ve somatik deneyimleme çalışmalarının olguları ışığında biliyoruz ki, hücre hafızası veya beden hafızası diye bir şey var; yani tüm duyumsamalar, duygular, deneyimler ve travmalar sinir sisteminde, bedende kayıtlı” diyor ve ekliyor: “Travma tedavisinde somatik deneyimleme kuramını ve uygulamasını formüle eden öncü isim Peter Levine der ki, ‘travma, dışımızda bir yerde değildir, olayın kendisi değildir; travma sinir sistemimizdedir, bedendedir’. Bessel Van Der Kolk benzer şekilde ‘beden kayıt tutar’ der ve hücre hafızasından söz eder. Otobiyografik hafızamızda hatırlayıp kelimelere dökemediğimiz şeyler de aslında bedende, hücrede, beyinde, sinir sisteminde kayıtlıdır. Tüm bu bulgular ve yeni bilgiler eşliğinde aslında kadim bilgileri yeniden formüle edebiliyoruz belki de; yani bugün biliyoruz ki evet hikayemiz bizimle başlamadı, çok önce başladı. ‘Atalar susar, çocuklar fısıldar, torunlar haykırır’ denir kadim bilgide. Ya da ‘atalar erik yer, torunların dişi kamaşır’, ‘Koyun yapar, kuzu çeker’ denir. Mutlaka aile soyağacınızı çıkarın, aile hikayenizi ve tarihinizi öğrenin. Aile tarihinde savaşlar, göçler, soykırımlar var mı? İntihar öyküsü var mı? Aile içinde ve nesiller arası aile bireylerinde tekrar eden travmalar, hastalıklar, bedensel şikayetler neler? Anne babanızın ve büyük atalarınızın çocuklukları ve gençlikleri nasıl geçmiş? Sessiz bir söz birliği ile saklanan aile sırları var mı? Hayatta olan atalarınızdan mutlaka öğrenin, dinleyin, kaydedin. Ve üzerine düşünün; tüm bunları öğrenmek, anlamak, üzerine düşünmek, konuşabilmek elbette yararlıdır, iyileşmeye ve güçlenmeye yardımcıdır. “