28.02.2010 - 01:00 | Son Güncellenme:
Elif Berköz Ünyay
Küçük bir kasaba düşünün. Kadınlar nerede sosyalleşir, dedikodu yapar, kocalarını çekiştirir? Mesela kuaför salonu? “Çelik Manolyalar”dan bahsediyorsak, evet. Türkiye’nin 1989 yapımı, Julia Roberts’li, Shirley MacLaine’li, Sally Field’li “Çelik Manolyalar” filminden tanıdığı eser
4 Mart’tan itibaren tiyatro sahnesinde.
Bir kuaför salonunda geçen oyun, altı kadının hayal kırıklıklarına, yaşam mücadelesine, ölüme, doğuma, aşka tanıklık ettirecek; bazen kahkaha attıracak bazen de gözleri dolduracak.
Nereden mi biliyorum? Ben röportaja gittiğimde ekip provadaydı. M’Lynn Eatenton karakterini oynayan Suzan Aksoy’un bir sahnedeki performansı gözlerimi yaşarttı, aradan bir-iki dakika geçmedi ki Suna Keskin’in ve Oya İnci’nin oynadığı rollerin espri anlayışına şapka çıkardım.
Bizim “Çelik Manolyalar” Suna Keskin, Oya İnci, Suzan Aksoy, Şenay Gürler, Saadet Işıl Aksoy ve Aslıhan Erguvan ile Mehmet Ergen tarafından Türkçeye çevrilip sahneye konulan oyunu konuştuk. Oyunun iki perdesi de kuaför salonunda geçtiği için saç ve kuaför
muhabbeti de yaptık.
“Hayat benim açımdan da hiç kolay geçmedi”
Oya İnci
- Benim rolüm Ouiser. Lafını sakınmayan, çiftçilikle uğraşan, erkek gibi bir kadın. Çok zengin ama mutlu değil çünkü iki kez evlenip ayrılmış. Kocaları hayırsız çıkmış, çocukları ise kendileriyle meşgul.
-Hayat benim açımdan hiç kolay geçmedi, ayaklarımın üzerine sağlam basmaya çalışsam da. İki evlilik yaptım. Ayrıldım, çocuklarımı büyüttüm. Bizim ekipteki kadınlar da tam “Çelik Manolyalar” yani.
-İlk kez tüm kadronun kadın olduğu bir tiyatro oyunuyla sahnedeyim. Provalar tatlı tatlı geçiyor. Genç oyuncular Aslıhan ve Saadet bıcır bıcır ve hürmetliler. Çok kadınlı yerde sorun çıkar denir, biz hiç tatsızlık yaşamadık.
-Gerçek saç rengim açık kumral, üzerine röfle yaptırıyorum. Kıvırcık saçlarımı seviyorum, kıvırcıklığı bozulmasın diye fön çektirmekten uzak duruyorum. Saçıma düşkünümdür. Bakım yapmayı hiç ihmal etmem. Saçıma para harcamaktan çekinmem.
“Saç kesmeyi, manikür yapmayı öğrendim”
Şenay Gürler
-Oynadığım Truvy kuaför salonunun sahibi. Hayata güler yüzlü bakmaya çalışan, esprili, hassas, romantik ve güçlü biri. Kuaförde kadınların dertlerini dinliyor, onları sakinleştirmeye çabalıyor. Aslında gerçek hayatta benim de böyle bir tarafım vardır. Arkadaşlarımı dinlemeyi, Güzin Ablalık yapmayı, onlara moral vermeyi, üzüntüleri espriye vurup konuyu başka tarafa çekmeyi iyi beceririm.
-Oyunda saç kesiyorum, saç yapıyorum. Bir sahnede gelin saçı bile hazırlıyorum. Manikür yapıyor, oje sürüyorum. Sponsorumuz Eczacıbaşı Schwarzkopf’un kuaförlerinden eğitim aldım. Makası nasıl tutacağımı, saçı nasıl düzelteceğimi gösterdiler.
-Oyun kuaförde geçiyor ama ben kuaför salonlarında zaman harcamayı sevmem. Devamlı gittiğim, yıllardır değiştirmediğim bir kuaförüm var. Saçımın rengiyle ve kesimiyle çok oynamam.
-Ben de Truvy gibi hayatın karşısında çelik gibi sert duruyorum. Bazen gülüp geçiyorum, bazen dibe vuruyorum. Ama her defasında güçlenerek çıkıyorum.
“Ekip çok güzel kaynaştı”
Mehmet Ergen (Yönetmen)
-“Çelik Manolyalar” aslında sinemaya uyarlanan bir tiyatro oyunu. Uyarlamayı yaparken bize yabancı olan terimleri ayıkladım. Daha akıcı, bizim oyuncularımızın ağzına oturan bir dille çevirdim.
-Robert Harling hayata tutunan altı kadının hikayesini çok güzel yazmış. Bu oyunda da ekip çok güzel kaynaştı, uyum içerisinde götürüyorlar oyunu.
“Büyük tiyatrocuların tecrübelerinden faydalanmak müthiş”
Aslıhan Erguvan
-Ben kuaförün yeni çırağıyım. Kuaförde çalışmamla birlikte hayatları sıkıcı olan diğer kadınlar benim yaşamıma mercek tutuyorlar. Onlara anlattıkça sıkıntılarım çözülüyor. Bu arada da işverenime hayranım. Konuşmamla, giyimimle, saçlarımla ustamı taklit etmeye çalışıyorum.
-29 yaşındayım, büyük tiyatrocularla aynı oyunda rol almak, tecrübelerinden faydalanabilmek müthiş. Beni yönlendirdiklerinde can kulağıyla dinliyorum onları. Provalardan sonra bile ekipten ayrılmak istemiyorum. Ekip tamamen dağılana kadar tiyatroda kalıyorum.
-Saçımın rengini sık değiştirmeyi, boyuyla oynamayı severim. Şimdiye kadar pek çok renk denedim.
“Oyunu izleyen erkeklerin yüreği burkulacak”
Suna Keskin
- Clairee eski belediye başkanının eşi. Kocasını kaybedince konumunu da yitirmiş. Bu yüzden sarsıntı geçiriyor. Hafif alaycı, iğneleyici espriler yapan bir kadın. Yeni rolümü çok sevdim, inşallah umut ettiğim gibi kotarırım rolümü.
-Sırf kadınlardan oluşan bir ekiple çalışmak o kadar keyifli ki. Tahtaya vurmam lazım. Derler ya kadın oyuncular birbirleriyle geçinemez. Biz de bu durum söz konusu değil. Çok iyi anlaşıyoruz.
-Erkekler kadınların neleri göğüslediklerini bu oyunda görecekler. Erkeklerin yürekleri burulacak “Çelik Manolyalar”ı izledikten sonra.
-Saçımı yaptırmaktan, kuafördeki makinelerin altına girmekten pek hoşlanmam. Mümkün olduğu kadar kendi işimi kendi görürüm. Fön çekebiliyorum kendi kendime. Ancak saçımı boyatacaksam mecburen kuaförün yolunu tutarım. “Avrupa Yakası”ndan beri kızılım. Bu rengi bana çok yakıştırıyorlar. Halbuki asıl rengim koyu kahve.
“Suna Keskin’le oynama hayalim gerçek oldu”
Suzan Aksoy
-Shelby’nin annesi M’Lynn Eatenton rolündeyim. Kızıyla arasında kuşak çatışması yaşanıyor. Anne-kız arasında ufak sürtüşmeler çıkıyor. Benim rolüm hüzünlü, beni çok duygusallaştırıyor. Oyundaki karakterler hayata karşı çelik gibi durmaya çalışıyor ama içlerinde hüzünleri de yaraları barındırıyorlar aslında.
-Ben de bir çelik manolyayım. Oğlum bir yaşındayken eşimden boşandım. O zaman sadece tiyatrodan para kazanıyorduk. Televizyon kanalları yoktu. Ailemin de desteğiyle büyüttüm çocuğumu. Bir mücadeleyle geçti ömrüm. Hâlâ da devam ediyor o. Bir kadın olarak tek başıma, kimsenin desteği olmadan yaşıyorum şimdilerde. Evet, ben de çelik gibi kadınım!
-Bu oyunun benim için en büyük güzelliklerinden biri Suna Keskin’le ilk kez oynamak. Ona hayranım. Onunla karşılıklı oynama hayalim gerçek oldu.
-Kuaföre gitmekten pek hoşlanmam, kendi saçımı kendim yaparım. En son bu oyunda rahat edeyim diye saçımı kısa kestirmem gerekti. Bu yüzden aylar sonra kuaförün kapısını çaldım.
“Tiyatroda ilk başrolüm”
Saadet Işıl Aksoy
-Shelby kasabanın belki de geleceğe umutla bakan tek kadını. Aşka inancı tam. Çok iyimser. Sağlık probleminin pozitif yanlarını görmeye çalışıyor. Shelby de diğer tüm karakterler gibi başına gelen kötü olayları, omzuna binen yüklerden üstünkörü bahsediyor. İçten içe yaşadıkları hepsini çok yaralamış. Oysa hepsi bundan çok “light” şekilde bahsediyorlar.
-Ben Shelby gibi bir Pollyanna sayılmam. Bazen mutsuzluktan çok dibe vuruyorum sonra birden yüzeye çıkıyorum.
-Geçen yıl Dot’ta çok kısa bir rolüm vardı. İlk kez uzun bir oyunda baştan sona bir rolüm var. Bu da beni çok heyecanlandırıyor. Tiyatroda ilk başrolüm “Çelik Manolyalar”la gerçekleşiyor.
Mehmet Ergen bana Shelby rolünü teklif ettiğinde “Yapabilir miyim acaba?” dedim. Evet okulda tiyatroda rol aldım, Dot’ta denemem oldu ama bu daha büyük bir şeydi. Ergen beni cesaretlendirdi. Onun motivasyonuyla ekibe dahil oldum.
-Kadroda her yaştan kadın oyuncu var, en güzel tarafı bu galiba kadın kadına çalışmanın. Aslıhan ve bana bir anne, bir abla gibi davranıyorlar.
-Küçüklüğümden beri annemin kuaförüne gidiyorum. Benim saçımı hâlâ o keser. Bazen sırf onun muhabbetini sevdiğimden saçımı yaptırmasam da Ahmet abiyi görmeye kuaföre giderim. Bilmediğim kuaförlerde yabani davranıyorum galiba.
Hiç konuşmuyorum ve hemen kaçmak istiyorum ortamdan.