27.04.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:
7 Kasım 1999da sürpriz bir alanda dünya rekortmeni genç bir kadınla tanıştı. Serbest dalışta en derine inen kadın olmayı başaran Yasemin Dalkılıç, hem yaşı hem de güzelliğiyle aniden Türk medyasının da ilgi odağı haline geldi. Dalkılıç ailesinde sürprizler, Yasemin ile sınırlı değildi. Avrupa ülkelerinde Türk bestecilerini yorumladığı konserleriyle piyanist Hande Dalkılıç da müzik dünyasında gündeme oturdu... 1974 doğumlu abla Hande, 1979lu küçük kardeş Yasemin ve anneleri Şeyma ile sohbet ettik. Halter, güreş gibi sporlarda dünya rekorlarına alışık olan Türkiye, "Yasemin de piyano çalar" İkiniz de Türkiyeyi temsil ediyorsunuz. Küçükken hedefleriniz neydi? Hande Dalkılıç: Yasemin de iyi piyano çalar. Müzik derslerimizi birlikte almaya başladık. Annemiz denizle arası çok iyi olan bir insan. Sürekli deniz dibine palet ve maskeyle dalardı. Bizi de yüzmeye teşvik etti ve ikimiz de dalmaya başladık. Ancak zamanla ben piyano ve beraberinde klasik müziğe yöneldim. Yasemin ise gitgide suyla haşır neşir oldu. Ben eğitimimi Bilkent Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesinde sürdürmeyi tercih ettim. Mezun olduktan sonra fakültemde öğretim görevlisi oldum. Adnan Saygun, Muammer Sun gibi Türk bestecilerin çizgisinden gitmeyi seviyorum. Onları yorumladığım üç albüm yaptım ve konserlerimde de Türk bestecilerini tanıtmayı misyon edindim. Yasemin Dalkılıç: Ortak özelliğimiz ikimizin de kendimize büyük hedefler koymamız. Küçükken Akdeniz Olimpiyatlarını izlerken, sürekli "Ben de madalya istiyorum" diye konuşurmuşum. Peki bugünlerde Yaseminin müzikle, sizin suyla aranız nasıl? Y.D.: "Derinlik Tutkusu" diye 50 dakikalık bir belgesel hazırladım. Çocukluğumdan başlıyor. Mısırda tehlikeli anlar yaşadığım, 105 metreye indiğim dalışı anlatıyor. Şeyma Dalkılıç: Bir şey eklemek istiyorum. Aslında piyanoyu da, dalışı da amatör olarak yapacaklarını bekliyorduk. Büyürken bilimden, sanattan, spordan zevk alsınlar diye düşündük. Ama onlar hobilerini hayatları yaptılar. H.D.: Yasemin yeni bir belgesel hazırladı. Müziklerini tümüyle kendisi yaptı. Caz çaldı ve New Age tarzı müzikle birleştirdi. Birlikte "su müziği" gibi ortak bir çalışma yapmayı düşünüyoruz. Ben bir müzisyen olarak kulaklarımdan dolayı eskisi gibi dalamıyorum. "Adrenalin yüklüyüz" Küçükken ortak özelliklerinize karşın farklı olduğunuz noktalar neydi? Y.D.: Ben ise tam tersi çok sakinim. Bazen bu yüzden ablam bana kızar. Biraz da evin oğlu gibi olduğum için bana "Yaseddin" derler.H.D.: Yasemin beni de sakinleştiriyor. Azim gibi ortak bir noktamız var. Hedefler belirliyor ve bunun için çalışırken dünyayı görmüyoruz. İşimize konsantre olduğumuzda hedefe ulaşana kadar çalışıyoruz.Y.D.: Ben özellikle beyinsel çalışma anlamında ablamdan öğütler alıyorum. Mesela dalışta bayılmalar yaşanması normal ancak başarılı dalış olması için ayık kalmam şart. Bu nedenle kendimi ayık kalmak için beyinsel olarak motive etmeye çabalıyorum. H.D.: Açıkçası biraz heyecanlı, pek iş yapmayı sevmeyen, sürekli zariflikten yana biriyim. Piyanist olmam da bunu gösteriyor. Bu nedenle bana aile içinde "Kontes" derler. Yaşı birbirine çok yakın olan iki kız kardeş olarak küçükken neleri paylaşıyordunuz? Y.D.: Ben genelde geceleri çalışmayı severim. Ablam ise gündüz piyano çalıp gece uyumak istiyordu.Ş.D.: Odalarını ayırmaktan nefret etmişlerdi ama başka çare yoktu. Çünkü birlikte yaşamaları zorlaşmıştı. Ama hâlâ odaları ayrıldığı için bize kızıyorlar. Abla- kardeş ilişkileri, artı ile eksi birlikteliği gibi. Zıt yönleri var ama ayrılamıyorlar. H.D.: Küçükken aynı odayı paylaşmakla yetinmemiş, yataklarımızı da yan yana getirmiştik. Zamanla benim sürekli piyano çalmam, Yaseminin üniversite sınavlarına hazırlık nedeniyle geceleri ders çalışması birlikteliğimizi güçleştirdi. Odalarımızı ayırdık. Benim için hazırlanan ahşapla izole edilmiş odaya geçtim. Size Avrupa konserlerinizde Yasemin ile ilgili "Akrabanız mı?" diye soruluyor mu? H.D.: Evet, oluyor. Bir keresinde abisi dalgıç olan yabancı bir müzisyenle tanışmıştık. Sohbet ederken, Yasemini sordu. "Kardeşim" deyince sohbet de uzadı. Son soru annenize. Biri müzikte diğeri dalışta Türkiyeyi tanıtan iki genç kadını yetiştirmek nasıl bir duygu? Ş.D.: Adrenalin seviyesi çok yüksek bir aileyiz. Elbette gurur duyuyorum.