15.04.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:
Yaklaşık 14 yıldır TRT, Show TV, Atv gibi birçok medya kuruluşunda görev yapan Şirin Payzın 1999'dan beri çalıştığı CNN TÜRK'te iki haftadır 19.00 ana haber bültenini sunuyor. Şu ana kadar birçok program hazırlayıp sunan Payzın, Libya Devlet Başkanı Muammer Kaddafi ile yaptığı röportaj ve "Hepsi Birer Güldünya" adlı belgeseliyle ödül de aldı. Payzın'ın bugünlerde ünlü isimlerle yaptığı bayram sohbetlerini bir araya getirdiği "Oradan Bakınca Öyle mi Görünüyor?" adlı bir kitabı çıktı. Televizyonda rekabetin çok fazla olduğunu ve canlı yayında haber spikerliği yapan kişilerin yolunun mutlaka Ankara'dan ve muhabirlikten geçtiğini belirten Payzın, "Sadece iyi yapılmış işleri rakip olarak görüyorum. Televizyon rekabete açık, egoların çok önde olduğu bir ortam. Bazen bir gecede meşhur olabiliyorsunuz. Güzel olmanız bir yere kadar" diyor. Televizyonun dili çok farklı. Ben görüntünün gücüne fazlasıyla inanan biriyim. Gazeteler hâlâ analiz ve olayın bütününü anlatma konusunda çok önemli. Ama televizyonda gösterdiğiniz bir kare, olayın kaderini değiştirebileceği gibi çok geniş bir kitleye hitap ettiğinden geniş ufuklar da açıyor. Türkiye'de televizyon haberciliği bence yeni oturmuş durumda. Dünya standartlarında, hatta bazen üstünde habercilik yapılıyor. Gazetecilik yerine televizyon haberciliğini tercih etmenizin nedeni neydi? Babam hiçbir zaman gazeteci olmamı istemedi. Zaten gazeteci olduğumu da göremedi. Ben çok meraklı bir insanım. Bütün yazılanları, söylenenleri, olanları merak ederim. New York Üniversitesi'nde okurken Bosna Savaşı yaşanıyordu. O dönem bu işin içine girdim. Bunun dışında çocukluk anılarımdan hatırladığım şey şu: Her hafta pazar günleri farklı konularda topladığım haberleri resimleriyle kesip bir dergi hazırlardım. Bu dergiyi babam ve anneme satıp harçlığımı çıkarırdım. Yıllar sonra CNN TÜRK'te sunduğum "Yeni Gün Hafta Sonu"nda bir baktım o derginin aynısını yapıyorum. Babanız Hürriyet gazetesinde ve TRT'de uzun yıllar görev yapmıştı. Sizi bu mesleğe yönelten o muydu? Aksilik hiç bitmiyor ki. Telefondaki kişi hattan düşüyor, konuk trafikten dolayı gelemiyor. Uydu ve bağlantı problemleri oluyor. Canlı yayında bir aksilik çıktığında işin sırrı seyirciye "Bu kadın ne diyor?" dedirtmeden hiçbir şey olmamış gibi devam etmek. Zaten kamera karşısında duygu ve sinirleriniz alınıyor. Gerginlikleri, komiklikleri görmezden geliyorsunuz. Örneğin, sinagog patlamalarında dokuz saat boyunca program yaptım. Sürekli yeni bilgiler geliyor, karmaşa had safhada. Ama siz büyük bir sakinlik içinde işinizi yapıyorsunuz. Televizyon haberciliği, canlı yayından kaynaklanabilecek sorunlar nedeniyle insana birçok heyecan yaşatabiliyor. Şu ana kadar canlı yayında karşılaştığınız en büyük aksilik neydi? "Kaddafi'den sonra hiçbir söyleşi beni heyecanlandırmadı" Kaddafi röportajıydı. Onunla röportaj yapabilmek için 10 gün kapısının önünde yattım. Ondan sonra yaptığım tüm röportajlar rutine bindi. Şimdi beni kim heyecanlandırır diye düşünüyorum da hiçbir isim aklıma gelmiyor. Saddam Hüseyin, Hümeyni ve Kaddafi gibi devlet adamlarının etrafında efsaneler yaratılır. Ben kafamda kocaman, çok zeki ve ilginç yanıtlar alacağım bir adamla karşılaşmayı bekliyordum. Oysa benim Kaddafi'de gördüğüm etrafında yarattığı efsanenin içini dolduramamasıydı. Peki en çok kimin karşısında aşırı derecede heyecanlandınız? "Beni en çok Mahsun Kırmızıgül etkiledi" Amacımız ünlü simalarla klasik bir bayram sohbeti yapmak değildi. Konu olarak özgürlüğü seçtik. Çünkü o dönemde Türk Ceza Kanunu'nda değişiklikler yapılıyordu. Ama doğrudan özgürlüğü konuşmak yerine bu insanların ürettikleriyle özgür düşünceye olan bağlılıklarını ortaya koyduk. Çok güzel bir sonuç elde ettik. Genelde biz televizyoncular bu güzel anları dakikalara sığdırmak zorunda kalıyoruz. Sonra hepsi uçup gidiyor. Zaten televizyoncuların kitapları çok eleştirilir, "Röportajları bir araya getirerek kitap mı yazılır?" denir. Ama bence Türkiye gibi hafızası zayıf olan ülkeler için bu önemli bir şey. CNN TÜRK'te "Bayram Sohbetleri" programınızdan yola çıkarak "Oradan Bakınca Öyle mi Görünüyor?" adlı bir kitap yazdınız. Bu sohbetleri bir araya getirmeye nasıl karar verdiniz? Beni en çok şaşırtan Mahsun Kırmızıgül'dü. Çünkü ilk kez müzik haricinde konuşarak kendi ailesi içinde yaşadığı töre cinayetlerinden ve Güneydoğu'daki kadınlardan bahsetti. Bunu anlatırken gözleri doldu. Kitapta Elif Şafak, Alev Alatlı, Meral Okay, Zülfü Livaneli ve Ara Güler gibi programınıza katılan birçok ünlü kişiyi görüyoruz. Bu sohbetler sırasında sizi en çok etkileyen kim oldu? "Yayından önceki iki saat kimseyle telefonda konuşmam" Sabahları mutlaka kanalın "Yeni Gün" programını seyrediyorum. İnternetten BBC, CNN International, Euronews ve TV5'i mutlaka takip ediyorum. Saat 10.00'da haber toplantısına geliyorum televizyona. Orada haberlerimizi belirliyoruz. 14.00'ten sonra işler artmaya başlıyor. Ama asıl koşuşturma saat 17.00'de. Çünkü bazen yayına bir dakika kala tüm yayın akışını ve manşetleri değiştirdiğimiz oluyor. Yayından önce mutlaka Passiflora içiyorum. Yayından iki saat önce en yakınım bile olsa, asla telefonla konuşmam. İki haftadır saat 19.00'da "Şirin Payzın'la 360 Derece" adıyla ana haber bültenini sunuyorsunuz. Canlı yayına nasıl hazırlanıyorsunuz? Hayır. Ben çok heyecanlı ve meraklıyımdır. Bu durum haberciliğime fazlasıyla yansıyor. Mesela "Çok fazla elini kolunu sallıyor, yerinde duramıyor" diye eleştiriliyorum. Ama ben buyum. TRT kıvamında sürekli "ciddi" bir duruş gösteremiyorum. O yüzden hafta sonu programı yaparken daha çok kendim oluyorum. Ama "360 Derece"de biraz daha haber odaklı bir tavırda oluyorum. Kamera karşısına geçtiğinizde farklı bir insan oluyor musunuz? İstanbul Film Festivali'ni hiç kaçırmıyor. Babylon'a gitmeyi çok seviyor. Beyoğlu'nda hangi grup moda, gençler ne dinliyor diye araştırıyor. Coldplay ve U2 favorilerinden. Gençliğinde ise Scorpions, Led Zeppelin ve Queen "hastasıymış". Yemek pişirmeye bayılıyor, bu yüzden evde yemek organizasyonları yapıyor. Gençliğinde bale yapmış, dans etmeyi seviyor. Geçen sene Afrika dansları kursuna gitmiş. Dedikodu, moda ve edebiyat dergilerini mutlaka takip ediyor. İleride yelkenle uğraşmak istiyor. İngilizce, Fransızca, İspanyolca ve İtalyanca konuşuyor ama en çok Fransızca konuşmayı seviyor. Coldplay ve U2 dinliyor, Afrika dansı biliyor