20.03.2022 - 03:00 | Son Güncellenme:
Özlem Ülkü - Bağımsız olmayı, kendi ayaklarının üzerinde durabilmeyi kim istemez? Okula gitmek, sosyalleşmek, çalışma hayatında olmak... Çoğumuz için hayatın rutini bu. Peki ya, artı bir farkla dünyaya gelenler için? 46 yerine fazladan bir kromozomla down sendromlu olarak dünyaya gelenler için alınacak çok yol var. Dünyada 6 milyon Türkiye’de ise tam sayı bilinmese de 80 binin üzerinde down sendromlunun olduğu tahmin ediliyor. Toplum içerisindeki bilinirliği oldukça az. Buna dikkat çekmek adına 21 Mart Down Sondromu Farkındalık Günü olarak kabul ediliyor.
Ne kadar eğitim alınırsa o kadar hayatın içinde olma şansları artıyor. Türkiye Down Sendromu Derneği’ne yaptığımız ziyarette bunu da canlı canlı görmüş olduk. Derneğin iş koçu destekli istihdam programıyla çalışma fırsatı bulan Şule İnan, Öykü Alsancak ve Halis Güney ile tanıştık. Görüşme yapacağımız odaya adımımızı attığımızda, kendini tanıtmak için önceden aldığı notlarına bakan Şule’nin heyecanına, Öykü’nün mahcup duruşu, Halis’in ise özgüveni ve gülümsemesi eşlik ediyordu.
İş hayatına üç yıl önce başlayan Öykü Alsancak ofis asistanı olarak çalışıyor. İşini, “Excel’de tablo yapıyorum, personel dosyalarını alfabetik sıraya göre düzenliyorum. Bir de ofis işlerini yapıyorum, iş yerimi çok seviyorum” diye anlatan Alsancak, iş arkadaşlarını, yardım etmeyi çok sevdiğini söylüyor ve sık sık tekrarlıyor: “İşe gitmek güzel”. Evde kaldığı zamanlarda annesine yardım eden; bulaşıkları makineye koymaktan kendi odasını toplamaya kadar birçok sorumluluğu olduğunu söyleyen 24 yaşındaki Alsancak, 8 yıldır Tan Sağtürk Dans Akademisi’nde dans ettiğini, her sene gösterilerde yer aldığını söylüyor. Hatta dansa başladığı yılı hatırlamakta zorlanıp, hep dans ettiğini söylüyor.
Satış danışmanlığı yapıyor
Öykü’nün ardından Şule İnan’la konuşuyoruz. İki yıldır büyük bir ayakkabı mağazasında satış danışmanlığı yapıyor. Ürünlere alarm taktığını, temizlik yaptığını söyleyen İnan, müşterilerin en çok “İndirim var mı?” diye sorduklarını anlatıyor: “Bana hep bunu soruyorlar. En çok arkadaşlarımla molaya çıkmak güzel. İşe başlayınca ailem çok sevindi. Artık kendi ihtiyaçlarımı alabiliyorum. İstediğim kıyafetleri alıyorum bir de seyahat edebiliyorum. Yurt dışına da çıktım.” Çok sayıda hobisi olduğunu söyleyen İnan, bunun sosyal ilişkilerine de katkısının çok olduğunu anlatıyor: “Basketbol oynamayı müzik dinlemeyi dans etmeyi seviyorum. Ama en çok keman çalmayı çok seviyorum. Meslek lisesindeki müzik dersimizde kemanı sevdiğimi fark ettim. Öğretmenim de yönlendirince kursa gittim. Bazen üniversitede, kültür merkezlerinde sahneye çıkıyorum. En son sokak hayvanlar yararına bir yerde çaldım. Çok arkadaşım vardır. Keman kursundan, ortaokuldaki arkadaşlarıma herkesle görüşürüm.”
Ailesine destek oluyor
İş hayatı konusunda ekibin en tecrübelisi 26 yaşındaki Halis Güney. 2018’den beri büyük bir otelin lobisinde servis elemanı olarak çalışan Güney, işe girince kendine olan güveni artmış: “İlk maaşımla bilgisayar aldım. Sonra telefon aldım. Şimdi aileme destek oluyorum. Onlara yardım ediyorum. O yüzden çok mutlu oluyorum. Annem de bana, ‘İyi ki varsın, seni çok seviyoruz’ diyor. Ben güçlü biriyim. Hep öyleydim, işe gidince de daha çok güçlü oldum.” Güney, boş zamanlarını spor yaparak, bağlama çalarak ve Bremen Mızıkacıları isimli bir grupta Afrika davulu (djembe) çalarak değerlendirdiğini söylüyor. Güney’in en büyük hayali ise evlenmek: “Çalışınca, iyi ki işim var dedim. Bazen arkadaşlarımla kahve içmeye gidiyoruz; onlara ben ısmarlıyorum. Bu hayatta isteklerim önce ev almak, sonra da evlenmek. Annemle babama söyledim, hayırlısı dediler.”
“Down sendromlunun en büyük silahı eğitim”
Türkiye Down Sendromu Derneği’nin “Bağımsızım Çünkü Çalışıyorum: İş Koçu Destekli İstihdam Programı” ile hayata tutunan gençlerden yalnızca üçü Halis, Öykü ve Şule. 6 bin ailenin üye olduğu derneğin kurucu başkanı, şimdilerde genel sekreterlik görevini üstlenen Fulya Ekmen, down sendromlu bireylerin en büyük ihtiyaçlarının eğitim hakkına tam anlamıyla erişebilmek olduğunu söylüyor: “Çocuklar da aileler de çok emek harcıyor. Down sendromlunun elindeki en büyük silah eğitimdir. Herkesle birlikte öğrenim hakkı ve çalışma fırsatı vermeliyiz. Bu toplum olarak bizim de alışabilmemiz için gerekli. Bizde bu anlamda bir ayrıştırma var. Araştırmalara göre engelli, farklılığı olan öğrencilerle normal öğrenciler bir arada okudukları zaman asıl onlar daha büyük kazanım elde ediyor. Zaten küçük çocuklar ayrımcılık yapmaz, oldukları gibi kabul eder.” Eğitimin ardından sosyalleşebilecekleri tek ortamın iş olduğunu vurgulayan Ekmen, kendini değerli hissetmeleri ve yarar sağlayabilmeleri için daha fazla iş olanağına ihtiyaç olduğunu anlatıyor: “İşverenlerin farkındalığının yüksek olması gerek. Bizim gençlerimiz çok çalışkan. Ki, derneğimiz görüşmeleri ayarlıyor ve iş koçlarımız aracılığıyla o işle ilgili eğitimler veriyor, iş yerinin kurallarını anlatıyoruz. Çalıştıkları süre boyunca taraflara destek veriyor, bir sorun olursa devreye giriyoruz. Çalışan gençlerimizden çevresinde maddi desteğe ihtiyacı olan öğrenciye destek veren, abisinin üniversite parasını ödeyenler de var. Beraber yaşamaya, okumaya, çalışmaya alışmak herkes için faydalı.”