28.09.2008 - 01:00 | Son Güncellenme:
NEVSAL ELEVLİ
Londra’da bir süredir Roma İmparatoru Hadrian’la ilgili bir sergi gündemi meşgul ediyor. Üstelik bu serginin en müthiş objesi Türkiye’den: Geçen yıl Burdur yakınlarındaki Sagalassos antik kentinde ortaya çıkarılan İmparator Hadrian heykelinin başı, sandaletli bir ayağı ve bir bacağı. Henüz Türkiye’de bile sergilenmemiş bu heykel, müzenin girişinde ziyaretçileri karşılıyor.
“Hadrian Empire and Conflict” başlıklı sergide İtalya, İsrail, Türkiye ve Gürcistan’ın da içinde bulunduğu 28 ülkeden gelen 180 parça tarihi eser yer alıyor. Dünyanın her yerinden birçok ziyaretçinin akınına uğrayan bu sergide aslında Burdur adını görmek insana gurur veriyor ama “Anadolu’da pek çok eseri olan, Edirne’yi bile kuran Hadrian’la ilgili böyle bir sergi neden Türkiye’de açılmıyor?” sorusunu da akla getiriyor.
Roma İmparatoru Hadrian MS 117-138 yılları arasında İngiltere’yi, Kuzey Afrika’yı, İspanya’yı, Gürcistan’ı ve Asya’nın bir bölümünü kapsayan devasa bir imparatorluğa topu topu 21 yıl hükmetmesine rağmen etkileri hâlâ bu bölgelerde görülüyor.
Günün modasına uygun uzun, kıvırcık saçları vardı
İngilizler açısından Hadrian’ın özel bir anlamı var. Çünkü Hadrian’ın “Vahşi Kaledonyalılar”ın saldırılarını önlemek için yaptırdığı, İskoçya’yı İngiltere’den ayıran Hadrian Duvarı ülkenin önemli tarihi zenginliklerinden biri. İşte İngilizler bu sergiyle bu duvarı da hem kendi milletlerine hem de yabancılara tanıtıyor.
Beş bölümden oluşan bu sergiyi gezdikten sonra, yaklaşık 19 yüzyıl önce yaşayan bu adamın çarpıcı zekasına, askeri becerisine, büyük bir imparatorluğu idare edişine, ticari anlayışındaki pratikliğe, mimariye yaptığı katkılarda kendisini gösteren iç dünyasının giriftliğine hayran kalmamak mümkün değil.
İlk bölümde Hadrian’ın imparatorluğa yükselişi anlatılıyor. İşte serginin en çarpıcı eseri de bu bölümde yer alıyor: Türkiye’den gelen ve yüksekliği 5 metre olan mermer heykelin başı. Burada ayrıca Hadrian’ın, yaşadığı günün modasına uygun uzun, kıvırcık saçlı bir büstü de bulunuyor.
İkinci bölümde en çok ilgiyi çeken parçalar “Vindolanda Tabletleri” olarak bilinen tarihi eserler. Vindolanda şimdiki Chesterholm (İngiltere’nin Northumberland bölgesinde) şehrindeki Roma askerlerinin bulunduğu kale ve garnizon. Tabletler birkaç milimetre kalınlığında kesilmiş tahta parçaları.
Bazıları Romalı askerlerin ailelerine yazdıkları mektuplar. Akdeniz’in ılıman iklimine alışık Romalı askerler ailelerinden, üşüdükleri için yün, atkı, eldiven, çorap ve pelerin istiyor. Tahta mektupların birinde mektup sahibi, İngiliz erkeklerini anlatıyor ve onların doğru dürüst ata binemediklerini, savaşamadıklarını anlatarak alay ediyor.
Hadrian’ın insanlık tarihine en büyük katkısı olduğu bilinen mimari eserleri üçüncü bölümde yer alıyor. Antik dünyanın en önemli eserlerinden bir bölümü onun devrinde yapılmış. Roma’daki ünlü Pantheon, MS 120’de yapımına başlanan Tivoli’deki yazlık villası, Roma yakınlarındaki Mozoleum, biraz önce sözünü ettiğim Hadrian Duvarı bunlardan sadece birkaçını oluşturuyor.
Sergideki anforalar da çok ilginç. Ticareti ciddiye aldıkları, özellikle zeytin ve zeytinyağı ticaretinden büyük paralar kazandıkları anlaşılıyor. Amforaların üstündeki yazılar günümüzde ülkelerarası mal sevkıyatında kullanılanlardan pek farklı değil. Zeytinyağını kimin ürettiği ve nereye gideceği yazılı. Zeytinyağı ticareti daha ziyade imparator ailesi ve yakınları tarafından yapılıyor.
Ölen sevgilisine senato onayıyla tanrı sıfatı verdirdi
Hadrian’ın başlattığı mimari akımla yapılan çeşitli binalar sayesinde gelişen yapı malzemeleri endüstrisi de yine ailesi ve yakınlarının elinde. Günümüzde hükümet edenlerin aileleri de aynı imtiyazlardan faydalanmıyor mu? Anlaşılan binlerce yıldır fazla bir şey değişmemiş. Bal tutan parmağını yalıyor.
Serginin dördüncü bölümü Antinous ve Hadrian’ın aşklarına ayrılmış. Yunan kültürüne hayran olan Hadrian, tahta çıkışından bir süre sonra Antinous adlı bir Yunan gencini kendine sevgili edinir. Romalılar için eşcinsel ilişki, pasif partner ergen erkek yaşına gelmemiş olduğu sürece olağandı ve toplum tarafından yadırganmazdı.
MS 130’da Antinous, Hadrian ve ailesi Mısır’ı ziyaret ederken, şaibeli bir biçimde Nil Nehri’nde boğulur. Olay Hadrian’ı perişan eder. Ona, Senato’nun onayı ile tanrı sıfatı verdirir ve adına, Mısır Tanrısı Osiris’e bağlı olarak, yeni bir kült kurulmasını destekler.
Hadrian’ın karısı Sabina hakkında fazla bir şey bilinmiyor. Çiftin evliliği büyük olasılıkla siyasi sebeplere dayanıyordu.
Bu bölümde iki eser göz kamaştırıyor. Birincisi, erkek güzeli genç Antinous’un, devrin modasına uygun, omuzlarına kadar uzanan lüleli saçlarının yansıtıldığı mermer büstü. İkincisi, gümüşten yapılmış, üzeri erkek eşcinsel ilişki sahneleriyle bezenmiş bir şarap kasesi.
Son bölümde Hadrian’ın ölümünden önce Roma İmparatorluğu’nun devamı için yaptıkları anlatılıyor. Ölümünden sonra imparatorluk yönetiminin bir hükümdardan diğerine, taht kavgalarına sahne olmadan, yumuşak biçimde geçmesi özetleniyor burada.
Bu muhteşem sergi ekim ayının sonuna kadar devam edecek. Yolunuz düşerse mutlaka gezin.