İçinden aşk geçen ülke

Sanem Özyürek Arman - Artık rutinin dışına çıktığımız, ruhumuzu asıl mutlu eden deneyimler belirliyor seyahat planlarımızı. Slovenya sürdürülebilirlik henüz bir trend hâline gelmemişken yeşil kalkınmayı destekleyen politikalarla zamanın ruhunu çoktan okumuş. 

Orta Avrupa ve Akdeniz cazibesinin birbirine karıştığı bu küçük ülke Yugoslavya’nın dağılmasıyla 1991’de bağımsızlığını kazandığından beri dünyaya kendini tanıtabilmenin yolunu ararken bir marka yarattı.  

Seyahat etmenin duyulara hitap eden bir deneyim olmasından yola çıkarak, ülkenin adındaki İngilizce ‘aşk’ anlamına gelen ‘love’a görsel vurgu yapılır ve “Slovenya’yı hissediyorum” derken arka planda “Aşkı hissediyorum” duygusunu yaratan marka doğar.  

Ve bu aşk karşılıksız değildir. Bugün Maribor yakınlarındaki Spicnik’te kalp şeklindeki patikanın turistler için bir çekim noktası olması bu tanıtım kampanyasının başarısının kanıtı. Ulusal marka kimliğini temsil etmek için seçilen yeşil, ülkeyi Orta Avrupa’da yeşil bir mücevher olarak gösteriyor.  

Biz de THY’nin basın davetiyle gittiğimiz Slovenya’da kendimizi yemyeşil bir hikâyenin içinde bulunca anladık. Doğası, outdoor aktiviteleri, gastronomi zenginliği ve wellness merkezleriyle Avrupa ve ABD’nin radarına giren Slovenya, Türk turistler için de bir cazibe merkezi olacağa benziyor. 

Özellikle yeni tatlara olan merak ve keşfetme isteğiyle yemek için seyahat günümüzün en büyük trendlerinden biri. Buna uygun pazarlama stratejisi rekabet gücünü artırıyor. 2021 Avrupa Gastronomi Bölgesi unvanını, 24 gastronomik ve üç bağcılık bölgesi ile Slovenya gurmeler için giderek daha cazip bir destinasyon hâline geliyor. Ülkede biri-iki yıldızlı olmak üzere 9 Michelin yıldızlı restoran olmasına şaşırmamalı. 

Ana Ros, dağlık bir bölge olan Soca Vadisi’ndeki 2 Michelin yıldızlı şef restoranı Hisa Franko ile Slovenya’yı bu alanda dünya haritasına yazdıran isim. Hisa Franko aynı zamanda Dünyanın En İyi 50 Restoranı arasında. Öyle ki Slovenya başbakanı Robert Golob, “Hisa Franko, bir mutfak destinasyonu olarak ülkemizin elçisidir” diye söz diyor. Geçtiğimiz günlerde New York Times’a verdiği röportajda “Bir ressamın renkleri gördüğü gibi, ben de tatları görüyorum” diyen şef malzemeleri uzakta aramıyor. Soca Nehri’nden gelen alabalık ve yakındaki ormandan gelen ‘porcini’ menüde karşınıza çıkıyor. Bir diğer Michelin yıldızlı restoran Slovenya’nın en çok ziyaret edilen turistik yeri olan Lübliyana Kalesi’nde.  Okçular Kulesi’ndeki Strelec adlı restoranda bir araya geldiğimiz Lübliyana Büyükelçimiz Aylin Taşhan’dan ülkenin bir AB ülkesi olarak inovasyon odaklı teknolojisi, coğrafi konumu ve lojistik altyapısıyla yatırımcılarımız açısından cazip bir merkez olduğunu öğreniyoruz.  Geçen yıl Türkiye’den gelen turist sayısı 17 bin 855. Kovid öncesi bu rakam 22 bini geçiyordu. 2022’de Türkiye’ye seyahat eden Slovenyalıların sayısı 48 bin civarında.  

2006 yılında Lübliyana’ya haftada sadece 3 seferle uçuşlara başlayan Türk Hava Yolları, şu anda Lübliyana ve İstanbul arasında sabah ve akşam olmak üzere günde çift uçuş gerçekleştiriyor. Uçuşlar ağırlıklı olarak modern Airbus A321 uçakları ile yapılıyor. 

Slovenya’nın ekonomik ve politik merkezi Lübliyana aynı zamanda bir üniversite şehri. Maribor, Doğu Slovenya’nın merkezi olarak kabul ediliyor. Hazirandan eylüle kadar devam edecek Lübliyana Festivali’nde müzik, tiyatro ve dans performanslarıyla başkent daha da renkleniyor. 1-2 Haziran’da Lübliyana’daki Ejderha Festivali’nde geçit töreni de dahil olmak üzere ejderha temalı etkinlikler bolca yer tutuyor.  Aile dostu yollardan zorlu dağ bisikleti rotalarına 9 bin km’den fazla bisiklet yolunun olduğu ülkede 14 -18 Haziran tarihleri arasında gerçekleşecek olan  “Tour of Slovenia” ilgi çeken etkinlikler arasında. 

Çikolata Köyü’nden Bled Gölü’ne...

Sadece huzurlu bir kaçış arıyorsanız istikamet Slovenya’nın kuzeybatı kesimindeki bir dağ gölü olan Bled. Pletna adı verilen geleneksel bir ahşap tekne ile Bled Gölü’nün ortasındaki küçük adayı. keşfedebilirsiniz. Gölün çevresinde keyifli bir yürüyüş sonrası soluklanabileceğiniz çok sayıda kafe ve restoran yer alıyor. Kano kiralanabilir ve biraz macera arayanlar paddleboarding’i deneyebilir. 

Chocolate Village için çikolata tadında bir köy demek yanlış olmaz. Sahipleri küçük ölçekli bir çikolata fabrikası işletiyor. Tüm konsept çikolata üzerine kurulu. Ağaç evlerde sabunundan, diş macununa her şey kakaodan yapılmış. Kuş sesleri arasında nehir manzarasıyla güne uyanmak, yazın küçük havuzda serinlemek, birkaç adım ötedeki Teta Frida’s Chocolate Cafe’de özel yapım çikolataların tadını çıkarmak buradaki bir günün özeti gibi.  

Ünlü şef Ana Ros geçen yıl Slovenya’nın Lübliyana’da Pekarna Ana adında bir fırın açtı. Pop up bistro Ana’nın sonbaharda kalıcı olarak şehirde açılacağını da duyuralım.

Bir sonraki durağımız 1929 yılından bu yana üretim yapan bir aile işletmesi...  Bugün Kocbek‘lerin 3. kuşağı Gorazd Kocbek geleneksel yöntemlerle balkabağı çekirdeklerinden ürettikleri aromatik yağı coğrafi işaretli bir marka ile geleceğe taşıyor. Daha çok salatalarda, çorbalarda kullanılan, aromasıyla öne çıkan ürünlerin yapım aşamalarına tanık olduktan sonra tadım atölyesinde lezzet keşiflerine hazır olun.   

Biraz da ağaç tepelerinde gezineyim derseniz o zaman 1517 metre yüksekliğindeki Rogla’da Pohorje dağlarının görkemli ormanları sizi bekliyor. Onlarca dev ağacı parmaklarınızın ucunda bulacaksınız. Kayak ve snowboard için tercih edilen bölgede rehberli yürüyüş turları yapabileceğinizi hatırlatalım. 

19-23 Haziran tarihlerinde Lübliyana’yı keşfederken Ana Desetnica Sokak Tiyatrosu Festivali’ndeki performanslara denk gelebilirsiniz.