PazarHerkesin bir Pavarotti'si var!

Herkesin bir Pavarotti'si var!

16.09.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:

Müzikte başarının ölçüsü haline gelen Luciano Pavarotti kitlelerce kabul görmüş bir isimdi. Bu dünyadan göçerken arkasında birçok "Pavarotti" bıraktı. Türkiye'nin Pavarotti'si, Doğu'nun Pavarotti'si gibi...

Herkesin bir Pavarottisi var

Her çıkan yetenekli futbolcu ister istemez bir şeylerin, bir yerlerin Maradona'sı, Pele'si diye nitelendirilir. Hagi "Karpatların Maradona'sı"ydı, Zico için de "Beyaz Pele" denirdi.Müzikte de bunun en belirgin örneği Pavarotti. Pavarotti artık müzikte başarının ölçüsü haline geldi. Herkesin bir Pavarotti'si var. Bu "Pavarotti"lerin bir kısmı dünyaca ünlü, bazıları da küçük çevrelerinin yakıştırması sonucu böyle anılıyor. Geçtiğimiz günlerde kaybettiğimiz Luciano Pavarotti herhalde bugüne kadar tüm dünya tarafından en fazla benimsenen sanatçılardan biriydi. Kitlelere mal olmuş, yeteneği herkes tarafından kabul görmüştü. Seslendirdiği parçaları popülerleştirmeyi başardı. Bunun yanında görünümü de akıllara kazındı, taklitleri türedi. Türkiye'nin Pavarotti'si O uzun zamandır Türkiye'nin Pavarotti'si idi ama sokaktaki insan Hakan Aysev'i "Şarkı Söylemek Lazım" yarışması ile tanıdı. Aysev "İnsanlar bilmedikleri şeyden uzak duruyorlar. Ben operayı kurum içinde kalmadan yapma taraftarıyım. Her yerde, her şekilde yapmaya, insanlara tanıtmaya çalışıyorum" diyor.1968 Ankara'da doğumlu sanatçının ergenlik hayallerini basketbolcu olmak süslerken annesinin yönlendirmesiyle Aysev kendini Ankara Devlet Konservatuvarı'nda buldu. Sonraki yıllarda Viyana Devlet Operası'nın kadrolu sanatçısı oldu ve birçok operada rol aldı. Bu arada Pavarotti'nin de öğrencisi oldu. Bulutsuzluk Özlemi ile rock opera konseri gerçekleştirdi. Şarkıcı Nilüfer ile sahneye çıktı, ayrıca Tiflis Senfoni Orkestrası eşliğinde "Ağrı Dağı Efsanesi"nde "Memo" rolünü üstlendi. 2000-2002 yılları arasında İzmir Devlet Opera ve Balesi'nin müdürlüğünü ve genel sanat yönetmenliği yaptı.Aysev büyük popülarite yakaladığı "Şarkı Söylemek Lazım" yarışmasından sonra Ferda Anıl Yarkın, Metin Özülkü ve Mirkelam'la birlikte Penguenler adlı grubu kurdu. Televizyon şovuyla popüler oldu Laz müziğinin Pavarotti'si Yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olan Laz dili ve kültürü üzerine yapılabilecekler için kolları sıvayan kurtarıcılardan biri Erdal Bayrakoğlu. Meslek lisesi yıllarından beri müzikle uğraşıyor. Toplumun destanlarını, aşklarını, ağıtlarını ve horonlarını müzikseverlerle buluşturuyor. 2004'te Anadolu rock tarzında bir albüm repertuvarı hazırlasa da, albümü çıkarmaktan vazgeçti. Hem rock müzikten hem de kendi kültüründen izler taşıyacak bir çalışma yapmak istiyordu. Kendini "Zifona" adlı albümüne hazırlıyordu aslında. "Zifona" 2006'nın temmuz ayında müzikseverlerle buluştu ve Bayrakoğlu bu sayede müzik piyasasına hızlı bir giriş yaptı. Müzik piyasasına çok hızlı girdi Doğu'nun Pavarotti'si Batılı müzisyenler ona bayılıyordu Pakistanlı Nusret Fatih Ali Han 1997'de böbrek yetmezliğinden hayatını kaybetti. Müziğe adadığı ömrü boyunca Batılı müzisyenlerin ilgisiyle karşılaştı. 70'ler ve 80'lerde Nusret'in müziği Hint ve Pakistan film endüstrisi ile eşanlamlı hale geldi. Peter Gabriel'in Nusret'in müziğine duyduğu hayranlık onu derleme albümlere, festivallerde boy göstermeye ve daha sonra da Virgin / Real World Records etiketli kişisel albümlere yöneltti. "Mustt Mustt" albümünde deneysel besteci Michael Brook'la sesini Batı müziğine uydurmayı amaçlayan çalışmalar yaptı. Geleneksel şarkılar Batı ritimleri çevresinde hazırlanmış vokallerle yer değiştirdi. Massive Attack tarafından yapılan bir remiks İngiltere'de hit oldu. Nusret "Shahbaaz" albümüyle kökenlerine geri döndükten sonra da Real World serisinden albümlere devam etti. Kürtlerin Pavarotti'si Dünyaca ünlü Kürt sanatçı Şivan Perwer 1955'te Viranşehir'de doğdu. Aslen Mardin'in Midyat ilçesine bağlı Perwer'in ailesi kan davası nedeniyle Şanlıurfa'ya göç etmişti. Perwer'in babası orta halli bir çiftçiydi. Dindar olan baba, oğlunu devlet okullarına göndermek istemiyordu. Ama sonuçta kabul etti. Perwer okulu sınıf birincisi olarak bitirdi. Annesi onun Urfa'da tahsiline devam etmesinde ısrar etti. Konserlerini gözaltı ve tutuklama izledi Perwer eğitiminin devamı için 13 yaşlarında lokantalarda ve fabrikalarda çalıştı. Daha sonra Ankara'da matematik ve jeoloji öğrenimine başladı. İlk konserlerini bu arada verdi. Şarkılarını yasak olan Kürtçe dilinde söylüyordu. Konserleri tutuklamalar ve gözaltılar izledi. Perwer 1976'da Almanya'ya gitti. Köln'e yerleşti ve evlendi. Orada konserler verdi ve müzik yaptı. Müzik eğitimi gördü. Perwer kendi çağdaşları arasında en fazla tanınan sanatçı. Birçok albümle ödüllendirilen sanatçı son albümü "Min Beriya Te Kiriye" ile Fransa'da Charles Cros Akademisi tarafından 57'ncisi verilen müzik ödülleri kapsamında, "En İyi Yabancı Müzik Albümü" ödülüne layık görüldü. Fransa'dan büyük ödül Halk müziğinin Pavarotti'si Memurdu, müzisyen oldu Saçı da sakalı da Pavarotti'ninkinden uzun ama aynen Pavarotti gibi sevenleri çok.Yedi yıl devlet memurluğu yaptıktan sonra istifa edip müziğe yönelen Mustafa Özarslan'ın bu yolu seçmesinde doğduğu bölge kültürünün türküler üzerindeki hakimiyetinin etkisi büyük. Doğaçlamayı ve türkülerin aslını bozmadan caz, rock ve blues gibi farklı müzikal formları türküler içinde kullandı. Yavuz Bingöl, Umuda Ezgi, Nurettin Rençber, Seza Kırgız, Grup Yol Arkadaşları, Abidin, Mehmet Özcan ve Tayfun Talipoğlu gibi birçok sanatçının ve grubun albümlerinde solo ve vokal olarak destek verdi.Yaptığı halay derlemeleri birçok sanatçı ve grup tarafından seslendirildi. Salsa müziğin Pavarotti'si Esas adı Humberto Nieves ama herkes onu "Tito" diye tanıyor. Porto Riko'da doğan sanatçı New York'ta büyüdü ve küçük yaşlardan itibaren "Tito" lakabıyla anılmaya başladı. Latin Grammy adaylığı var "Salsanın Pavarotti'si" die anılmasının nedeni fazla kiloları olduğu kadar, etkileyici sesi de...Stevie Wonder, Jose Jose ve Marlon Brando gibi efsane isimlerle çalışma imkanı buldu. Müziğin en büyük tutkusu olduğunu söyleyen Tito "Tropikal müziğin gelişimine, salsa devleriyle birlikte katkıda bulunabileceğim bir dönemde doğduğum için çok şanslıyım" diyor. Latin Grammy adaylığı olan sanatçı 1980 ve 90'lı yıllarda salsa müziğin öncü figürlerinden biri haline geldi. İngilizce salsa söyleyerek fark yarattı. 1994'te "Yılın Şarkıcısı", 1996'da "No Me Vuelvo Enamorar" şarkısının klibi ile "En İyi Video" ve 1997'de "New York'lu En İyi Sanatçı" ödüllerini aldı. "Clase Aparte" isimli albümü ile Billboard dergisi ödülüne aday gösterildi.