14.07.2019 - 07:50 | Son Güncellenme:
ÖZLEM ÜLKÜ
İngiltere’de yaşayan tasarımcı Zeynep Kartal, adını sıklıkla duyduğumuz isimlerden. Hemen her defile öncesinde bir sosyal sorumluluk projesi veya Türkiye’yi tanıtan bir sergi düzenleyen tasarımcı, Manchester şehrinin ‘moda elçisi’ seçilen ilk Türk tasarımcısı. Kartal, şimdi eylül ayında yapılacak Londra Moda Haftası için yeni bir farkındalık projesinin peşinde. Bu projenin amacı kadınlarda kalp krizi riskinin bilinenin aksine daha yüksek olduğuna dikkat çekmek. Kırmızı tasarımlarıyla kalp sağlığına vurgu yapacak olan modacıyla, Nişantaşı’ndaki showroom’unda buluştuk. Projesini, çalışmalarını konuştuk. Sıra fotoğraf çekimine geldiğinde kendi tasarımı bir elbiseyle poz vermek ister miyim diye sordu. Yüzünden bir an olsun gülümsemesini eksik etmeyen Kartal’ı kırmak olmaz diyerek, onun seçimi bembeyaz bir elbiseyle baktım objektife...
- Cannes’da Türk Günü Resepsiyonu’ndaki defileniz büyük ses getirmişti...
Gerçekten çok güzel bir etkinlikti ve çok güzel mesajlar aldım. Bize özgü değerleri yansıttık. Bütün dünyanın gözü oradaydı. Sürdürülebilir kumaşlardan hazırladığım özel bir koleksiyonu tanıttım. Bizler uluslararası platformlarda söz sahibi insanlarız. Haliyle daha duyarlı olmalıyız.
- Bu bilinçle olsa gerek imzanızı attığınız çok sayıda sosyal sorumluluk projeniz var.
İngiltere’ye taşınınca insanların birbirlerine ne kadar sahip çıktıklarını gördüm. Bu durum beni de yardımlaşma işlerine yöneltti. Ben İngiliz vatandaşı olsam da Türküm. Güçlü ve zengin bir kültürden geliyorum. Şubatta Türkiye’de yaşayan Suriyeli sığınmacı kadınların işlemeleriyle hazırladığım tasarımları tanıtmıştım.
- Ve şimdi yeni bir projeyle Londra Moda Haftası’na hazırlanıyorsunuz. Detayları paylaşır mısınız?
Amerika’da kurulmuş bir platform olan “Go For Red Woman”ın Türkiye başkanı Prof. Dr. Nurgül Keser’in öncülüğünde bir çalışma hazırlıyoruz. Benim kadınlarla ilgili sosyal sorumluluklara değer verdiğimi duyduklarını ve farkındalık yaratmak için destek istediklerini söylediler. Biz de “Kalbimiz Her Şeyimiz” adlı bir proje yapmaya karar verdik. Düşünün, dünyada kadınlar en çok kalp krizinden ölüyormuş ama bu yeterince bilinen bir durum değil. Üstelik dakikada iki kadın hayatını kalp krizinden kaybediyor. Bu oranın erkeklerde daha yüksek olduğu sanılıyor oysa. Ben de 2020 yaz koleksiyonumla buna dikkat çekeceğim.
- Nasıl tasarımlar olacak peki?
30 parçadan oluşan kırmızı bir koleksiyon olacak. Detayların sürpriz olmasını istiyorum ama şunu söyleyebilirim; kadınlardan ve sevgi dolu kalplerinden ilham aldım. Biraz da geçmişe gittim. Bir çiçekten, izlediğim bir filmden de ilham alırım. Sonuçta hayatı yansıtmaya çalışıyorum.
“Hayaller ve hedefler bitmez”
- Bu projeyle 10. kez Londra Moda Haftası kapsamında özel bir sunum yapmış olacaksınız. Sizin için bir gelenek durumuna mı geliyor bu projeler artık?
Benim dünyada gezmediğim, görmediğim ülke kalmamıştır ama en çok Türkiye’yi seviyorum. Katkısı olan işler yapmaya özen gösteriyorum. Geçen yıl Londra Moda Haftası’nda basından yaklaşık 34 bin kişi vardı. Mesajımızı daha büyük kitlelere duyurabilmek adına doğru bir yer olacağını düşündüm. Ben de başladığı ilk gün, çok güzel tarihi bir binada sunum yapacağım.
- Lady Gaga’nın Türk tasarımcısı olarak da anılıyorsunuz. Başka kimlerle çalışıyorsunuz?
Jessie J, Bebe Rexha, Pixie Lott ile hem arkadaşım, hem çalışıyorum. Anne Marie, Kylie Minogue, Cheryl Cole, Tess Daly, Rebecca Adlington, Amanda Holden, Michelle Keegan, Rochelle Humes, Whitney Port, Charley Webb, Emma Atkins, Billie Faires, Ferne McCann ve Christine Martin’i giydiriyorum.
- Kariyerinizle ilgili en büyük hedefiniz nedir?
Hayaller ve hedefler bitmez. Başarılı oldukça üzerine çıkmak istiyorsunuz. Ben Türk olarak bugün uluslararası platformda söz sahibiysem, ülkeme daha çok sahip çıkmalıyım. Chanel, Dior gibi bir Türk markası da uluslararası platformda söz sahibi olabilmeli diyerek çalışıyorum.
- 60, 70 ve 80’lerin moda dünyasına yeniden hakim olmasını nasıl yorumluyorsunuz?
Bir şey iyiyse, kaliteliyse modası geçmiyor. Geçmişi seviyoruz, özlüyoruz belki de... Annemin gelinliğinden ilham alarak hazırladığım koleksiyonum var. Benim için önemli olan çok abartı yerine giyilebilir olanlar. Cannes Film Festivali’nde 700 metrelik Türk filmleri şeridinden elbise yaptık. O bir şovdu, farkındalıktı. Ama normalde benim anahtar kelimem; giyilebilirlik.
- Türk kadınlarının tarzını nasıl buluyorsunuz?
Gerçekten ülkem için ayrıcalıklı baktığımdan değil, Türk kadınları çok güzel giyiniyor. Bizim Avrupa’dan hiçbir farkımız yok, hatta daha öndeyiz. Ben her zaman sadelikten yanayım. Fazla abartıyı sevmiyorum. Kadın önce bedenini tanımalı, moda diye her şeyi giymemeli.
“En büyük kamçım çocuklarım”
- Geçtiğimiz yıl Kraliçe II. Elizabeth’ten ‘Yüksek Onur Unvanı’ almıştınız. Bu sene de Manchester şehrinin ‘moda elçisi’ seçilen ilk Türk tasarımcısı oldunuz.
Bir Türk olarak yaşadığım şehirde modada öncü olarak görülmek çok kıymetli. Yanlış hatırlamıyorsam ekim ayında tekrar bir seçim var, elçilik görevim devam edebilir, çünkü benimle çok mutlular. Manchester Üniversitesi’ndeki öğrencilere konferanslar veriyorum. Workshop’lar düzenliyoruz, tezlerini hazırlarken danışmanlık veriyorum. Mezun olanlara iş bulmaları için aracı oluyorum. Türkiye’den de böyle davetler geliyor ama çok yoğun bir tempom var. İki çocuğum, eşim var; onlara da yetmeye çalışıyorum. Çünkü hayatımın önceliği işim değil ailem. İkiz oğullarım bana çok yardımcı oluyorlar. Zaten başarılı olmamda en büyük kamçım çocuklarımdır.