01.11.2015 - 02:30 | Son Güncellenme:
Fırat Karadeniz - firat.karadeniz@milliyet.com.tr
Manchester United dünyanın en büyük futbol kulüplerinden biri. Bu unvan sadece kaldırdığı kupalarla ilgili değil, dünya üzerinde kaç milyon taraftara sahip olduğuyla da ilgili... Ve Manchester United’ın 100 milyonlarca taraftarı var. Bu gücünü de Manchester United Vakfı üzerinden gençlere yatırım yapmak için kullanıyor. Kulübün sponsoru Aon’un düzenlediği “Riskli Sohbetler” etkinliği çerçevesinde Manchester United Vakfı Başkanı John Shiels geçtiğimiz hafta İstanbul’daydı. Biz de kendisiyle hem vakfın amaçlarını konuştuk hem de Manchester United’ın başarısının sırrını...
-Bize Manchester United Vakfı’ndan bahsedebilir misiniz? Vakfın amacı nedir?
Vakıf, Manchester United Futbol Kulübü’nün yardım kuruluşu. İlk önce sadece Manchester’da faaliyet gösteriyordu. Şimdi tüm dünyayı kapsayacak bir model oluşturmaya çalışıyoruz. Bir eğitim, gençlik vakfıyız. Daha çok Manchester’ın sosyo-ekonomik olarak dezavantajlı bölgelerine odaklanıyoruz. Çünkü Manchester, Roma gibi, İstanbul gibi, Sidney gibi bir şehir olabilir. Biz buna inanıyoruz. Şehrin merkezindeki büyük iş merkezlerinin çevresinde çok büyük bir yoksulluk var. Bu yoksullukla mücadele edenler de genç insanlar. Biz yoksulluk döngüsünü kırmak istiyoruz. Özet olarak vakfımız bu yoksul bölgelere giderek şimdiye kadar destek görmemiş, sistemden kopuk çocuklar için çalışıyor. Bunu da Manchester United Futbol Kulübü ve futbolla birlikte başarıyoruz. Onlara yetenekler kazandırıyoruz ki zamanı geldiğinde bu yeteneklerini paraya dönüştürsünler. Bir kere para kazanmaya başladıklarında hayatları değişiyor.
“Yanlış zamanda, yanlış evde doğmak suç değil”
-Genç insanlardan kastınız nedir? Vakfın odaklandığı bir yaş aralığı var mı?
5-18 yaş arasındaki çocuk ve gençlerin hepsi... Biz bu yaştaki çocukları yoksulluk kıskacından çıkarabileceğimize inanıyoruz. Ve bir çocuğu bu kıskaçtan kurtardığımız zaman onlar büyüyüp anne-baba olduklarında tüm aile fotoğrafları değişecektir. Asıl amacımız bu gençlerin hayatlarındaki en destekleyici yetişkin olmak. Hayatlarındaki bu büyük boşluğu doldurmak istiyoruz. Onların ailelerine kimse yardım etmemiş çünkü. Yanlış zamanda, yanlış evde doğmak bu çocukların suçu olamaz.
-Tüm sosyal medya hesaplarınızda kendinizi “Manchester United’ın gücünü kullanarak genç insanlara yeni fırsatlar yaratma konusunda tutkulu” diye tanımlamışsınız... Bu genç insanlar için Manchester United’ın anlamı nedir?
Manchester’daki hatta tüm dünyadaki çocuklar her şeyi bildiklerini düşünüyor. Yetişkinlerle anlaşamıyor, çabucak çok zengin olmak istiyor, şan-şöhret arzuluyorlar. Biz ne yapıyoruz? Biz bu genç insanlara “Bizim futbolcularımız sizin istediğiniz her şeye sahip” diyoruz: “Fakat bunlara elde etmek sandığınız kadar kolay değil.” Ne demek istediğimizi anlıyorlar. Futbolcular fedakarlık yaptı, kendilerini disipline sokturlar. Risk almaları gereken zamanı biliyorlardı. Doğru kararları verdiler çünkü doğru insanlarla birliktelerdi. Arkadaşlıklarınız başarıya giden yolda önemli bir anahtardır. Çocuklara doğruları söyleyecek biri lazım. “Pazartesi sınavın varsa hafta sonu dışarı çıkamazsın” diyecek biri. Ronaldo’yu, Beckham’ı, Rooney’i örnek veriyoruz bu çocuklara. Çünkü dünyanın en iyi futbolcuları olsalar da antrenmanları bittikten sonra sahada kalıp ekstra çalışmalar yaparlardı. Hayallerinize ulaşmak için seçimler yapmalısınız. Bu seçimler de hiçbir zaman kolay yol olmaz.
-Biraz da kulübü sormak istiyorum. Tüm dünyadaki gençleri bu kadar etkileyen kulübün gücünün kaynağı nedir? Nasıl başardı bunu Manchester United?
Bunu başarmak çok uzun zaman aldı. Bence Manchester United’ın bu kadar taraftar toplamasının birkaç nedeni var. Manchester United’ın gençlere çok inanan bir teknik direktörü vardı: Matt Busby. Her zaman gençlere şans verdi. Gençlerin Avrupa sahnesinde mücadele etmesine olanak sağladı. Manchster United maçlarını izlemeye gelenler çok çalışan işçilerdi. Bizim kulübümüzde hep şu felsefe oldu: “Eğer bu insanlar bilet parasını ödüyorsa sahaya çıkıp en iyisini yapmalıyız.” Sir Alex Ferguson da buna inandı. O da gençlere ve yaratıcılığa inandı. Ayrıca Ferguson’ın görev yaptığı yıllarda bir iletişim devrimi yaşandı. Maçlarımız dünyanın her yerinden canlı yayımlanıyordu ve takım her kupayı kazanıyordu. Gençler kazananları sever. Bu sadece bir sezon şampiyon olmakla ilgili değil. 20 senede 13 şampiyonluk kazanmakla ilgili... Bu uzun bir yolculuk. Ve bu yolculuk bugün başlıyor. Tabii ki para da önemli bir faktör başarı söz konusu olunca. Fakat para mirası ve tarihi satın alamaz.
“Kalıcı olmak için gençlere yatırım yapmak gerekir”
-Kulüp yönetiminde nasıl bir felsefe var; her zaman gençlere yatırım yapmak üzerine mi kurulu planlarınız?
Günlük başarılar parayla satın alınabilir. Kalıcı olmak için gençlere yatırım yapmak gerekir. Biz dünyanın en iyi kulübü olmak için çalışıyoruz. Hep bunun için çalıştık. Sadece futbolcularla olmaz bu. Temizlik işçilerimiz en iyisi olmak için çalışıyor, valelerimiz en iyi olmak için çalışıyor. Vakfımız için de bu geçerli. Bobby Charlton’u tanıyorsunuzdur, kulübün yöneticilerinden... Ben uzun yıllardır onunla beraber çalışıyorum. Yıllık raporlarımı ona sunuyorum. Karıştırıyor, okuyor ve sonunda sadece bana şunu söylüyor. “Biz en iyisi olmalıyız.” Bunu başarmak benim görevim.
-Türk futbolunun üç büyüklerinin iyi bir geçmişi ve mirası var. Fakat Avrupa başarıları çok az. Siz futbol takımlarımız hakkında ne düşünüyorsunuz?
Futbol dünyası anında sonuç bekliyor. Fakat bu mümkün değil, zaman lazım. Yeni kurulan takımların, yeni hocaların zamana ihtiyacı var. Doğru koça sahip olduğunuzu düşünüyorsanız her kötü sonuçta onu sorgulamamalısınız. Bu bir risk ama o riski almanız lazım başarılı olmak için. Sir Alex Ferguson da ilk geldiği zaman “Beş seneye ihtiyacım var” demişti.
“Riskten korkan başarılı olamaz”
-İstanbul’a risk hakkında konuşmak için geldiniz. Neler anlatacaksınız?
Manchester United ve Aon çok iyi bir işbirliği içinde. İyi bir takım ya da bizim gibi en iyisi olmaya çalışan bir futbol takımıysanız riskler almanız gerekiyor. Aon bu konuda devreye giriyor. Hangi riskler alınabilir, hangileri alınmamalı... Maalesef bu dünyada hepimiz risk altındayız. Hastalanacak mıyız, kaza mı geçireceğiz bilemeyiz. Fakat bir iş yönetiyorsanız aldığınız riski de yönetebilmelisiniz. Riskten
ya da başarısızlıktan korkuyorsanız başarılı olamazsınız. Risk almalısınız. Ama aptalca riskler değil, hesaplanmış riskler. Bizi başarıya götüren aldığımız risklerdir.