PazarFransızca şarkıların seksi sesi İstanbula geliyor

Fransızca şarkıların seksi sesi İstanbula geliyor

29.08.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:

Buğulu sesi ile dikkat çeken Patricia Kaas İstanbulda bir konser vermek üzere 11 Eylülde Türkiyeye geliyor. Kariyerinin başlangıcındayken "yeni Edith Piaf" olarak adlandırılan sanatçı 12 albüm ve 22 singleın sahibi

Fransızca şarkıların seksi sesi İstanbula geliyor

axpaz021.jpg enerji ve muhteşem sesiyle herkesi hipnotize etmişti. 11 Eylülde Harbiye Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosunda konser vermek üzere yeniden İstanbula gelecek olan sanatçı artık daha seksi, daha olgun. O, Fransada son 20 yıldır en popüler şarkıcılardan biri. İlk başta kendisinden "yeni Edith Piaf" olarak bahsedilen şarkıcı artık tek başına Patricia Kaas.Kaas 5 Aralık 1966da Fransada, bir maden kasabası olan Forbachta doğdu. Annesi Alman, babası bir Fransız madenciydi. Annesinin en büyük hayali aktris olmaktı. Bu yüzden kızına Monako Prensesi Grace Kellynin ikinci adı olan Patriciayı verdi. Kaasın sesindeki yeteneği babası erken yaşta fark etmiş ve yedi çocuğundan sadece onu şarkı söyleme konusunda cesaretlendirmişti. Şarkı söylemeye henüz sekiz yaşındayken yerel kulüplerde başladı. 13 yaşına geldiğinde, profesyonel olarak her cumartesi bir Alman kabaresinde şarkı söylemek üzere yedi yıllık bir anlaşmaya imza attı. Yıllar önce bir konser için İstanbula gelen Patricia Kaas sahneye hakimiyeti, şarkı söylerken yaydığı Bir gün onu dinleyen mimar Bernard Schwartz, sesinden ve sahnedeki karizmasından çok etkilendi. Kaası Paristeki bir plak şirketine götürdü, sesini kaydetti. Bir tesadüfler silsilesi sonucunda kaset besteci François Bernheimın, ardından da onun yakın arkadaşı olan ünlü aktör Gerard Depar-dieunün eline geçti. Aktör genç kızın sesini çok beğendi ve ilk singleını finanse etmeyi teklif etti. Böylece "Jalouse" adlı parça ortaya çıktı. Bu şarkı çok ses getirmedi ama önemli bir olaya sebep oldu. Kaas onu listelerin başına taşıyacak parçası "Mademoiselle Chante Le Blues"u yazacak olan Didier Barbelivien ile tanıştı. 1988 yılında, bu parçayla müzik piyasasında patladı.21 yaşındaki Kaas, artık Fransada adını duyurmaya başlamıştı. Ama bu başarının tadını çıkaramadan annesini kaybetti. O günden sonra annesine ait oyuncak ayıyı gittiği her yere (konser sırasında sahne dahil) yanında taşımaya başladı. Kendini çabuk toparladı ve "Mademoiselle Chante Le Blues" isimli albümünü çıkardı. 200 konserden oluşan 16 aylık dev bir turneden döndüğünde albümün satış rakamı çoktan bir milyona ulaşmıştı. İlk singleını ünlü aktör Gerard Depardieu finanse etti Bu sadece satış rakamları açısından bir başarı değildi. Fransız sanatçı müzik piyasasındaki Anglosakson egemenliğinı kırmış ve uluslararası alanda da tanınmıştı. Şarkıcının zarif edası, duygulu şarkı sözleri ve buğulu sesi belki bu başarıyı açıklayabilir. O artık eleştirmenlerin gözünde yeni Edith Piaftı. Rahat bir nefes alamadan hemen bir Avrupa turuna çıktı çünkü kendi deyişiyle "sadece ses olmadığını" göstermek istiyordu. O, sahnede dinleyicilerle beraber olmaktan büyük zevk alan sanatçılardan. İkinci albümü "Scene de Vie" ile Amerikaya açıldı ve orayı da fethetti. Time ve Vanity Fair dergilerinin kapaklarını süsledi. Fetih harekatı Rusyada devam etti. Şarkıcı orada üç stadyum konseri verdi ve 18 bin kişi onu dinlemeye geldi. Kaas kendini yenilemek ve daha seksi bir albüm yapmak istiyordu. "Je Te Dis Vous" ile isteğine kavuştu ve iki milyon sattı. 1996 yılında "Dans Ma Chair"i kaydederken bu sefer de babasını kaybetti. Bu Kaası yeniden değişmeye itti. Artık lolita havasından çıkıp olgun bir kadın gibi görünmek istiyordu. Bunun için saçlarını sarıya boyattı, daha seksi bir şekil verdi ve sofistike giysileri tercih etmeye başladı.Aşk hayatına gelince... Bu konuda konuşmaktan hoşlanmıyor ama bildiğimiz kadarıyla o yalnız bir kadın. Şarkıcı sürekli film teklifleri alıyor ama sinemada gözü olmadığı için hiçbirini kabul etmiyordu. Bu inadını 2001 yılında Jeremy Ironsla rol aldığı "Bir erkek... Bir Kadın... Ve..." kırdı. Filmde Fransız bir caz şarkıcısını canlandırdı. Bir ara Jeremy Ironsla arasında romantik bir ilişki olduğuna dair dedikodular da dönüyordu.Patricia Kaasın kendine has duruşu ona eşcinsel camiasından birçok hayran da kazandırdı. "Eşcinsel hayranlarım olduğu için çok mutluyum. Kolay kolay beğenmezler. Zevkleri özel ve sofistikedir. Bunun dışında birçok lezbiyen arkadaşım var ve çok eğlenceli insanlar olduklarını düşünüyorum" diyor konuyla ilgili olarak. Önce Timeın kapağında, sonra Rusyada stadyum konserinde Patricia Kaas en son 2003 yılında "Sexe Fort"u çıkardı. Rock ve bluesun kendini hissettirdiği albümde başka birçok müzik türünü de yakalayabilirsiniz. Pop, caz, blues, kabare şarkıları, senfonik denemeler Kaasın çok yönlü ve araştırmacı müziği hakkında ipucu veriyor. Zaten kendisi de bundan hoşlanıyor ve "Geniş caddelerde yürümektense ara caddelerde yürümeyi ve oralarda neler olduğunu görmeyi tercih ederim" diyor. İngiliz müzik marketlerinde Fransızcasıyla kazandığı başarı için "Fransız tarzı her zaman moda olmuştur ama Fransız müziği başka bir mesele. Dil Amerikalıların müziğimi beğenmeleri konusunda hep bir engel oldu" diye konuşuyor. Bu engeli ortadan kaldırmak için 2002 yılında eski Fransız klasiklerini İngilizce söylediği albüm olan "Piano Bar"ı çıkardı ve ünlü şarkı "If You Go Away"in coverını yaptı. Ama Fransızca şarkıları İngilizceye çevirmek onu pek memnun etmedi. Favorisi her zaman Fransızca çünkü "İngilizcede o romantizm yok" diyor. "İngilizcede o romantizm yok"