Pazar'Evde kalmak vatan savunmasının bir başka çeşidi'

'Evde kalmak vatan savunmasının bir başka çeşidi'

12.04.2020 - 03:07 | Son Güncellenme:

Dr. Kürşat Demir: “Ülkemiz zorlu bir süreçten geçiyor. Bir yandan sağlık çalışanları mücadele verirken, diğer yandan askerimiz cephede canını ortaya koyarak görev yapmakta. Böylesi zor süreçte karantinada olan vatandaşımızın da üzerine düşen mümkün olduğunca evde kalmak. Bu da vatan savunmasının bir başka çeşidi”

Evde kalmak vatan savunmasının bir başka çeşidi

 

Artık gündemimiz koronavirüs. Başka hiçbir şey konuşamaz olduk. Neyse ki alınan önlemler sayesinde iyileşenlerin de haberlerini yapabiliyoruz. Koronavirüsü yenenlerden biri Ankara Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eğitim Araştırma Hastanesi’nin doktorlarından Kürşat Reşat Demir. Demir aynı zamanda bu virüsün tedavi sürecinde destekleyici olarak kullanılan plazma tedavisinin de ilk bağışçısı. Ortopedi ve Travmatoloji doktoru Kürşat Demir’le koronavirüsü nasıl yendiğini ve tedavi sürecini konuştuk. Demir hastalıkla mücadele edenlere morallerini yüksek tutmaya çalışmalarını, karantina veya yatış aşamasında sevdikleri ile irtibatta olmalarını ve geleceğe umutla bakmaya çalışmalarını öneriyor. Şunu aklımızdan çıkarmayalım; bu hastalık zaman zaman olumsuz seyretse de çoğunlukla düzeliyor. İstatistikler de hastalıktan iyileşenlerin sayısının fazlalığını gözler önüne seriyor. Hepinize iyi pazarlar ve sağlıklı haftalar...

Haberin Devamı

-Koronaya yakalanıp bunu atlatmış bir doktorsunuz. Bu hastalığa yakalanma sürecinizi anlatabilir misiniz? İlk vakalardan biri olduğunuzu düşünüyorum. Sizdeki bulgular neydi?

Tabii ki. Söyle anlatayım başımdan geçen süreci. Hekim olarak diğer sağlık çalışanları gibi sahada aktif bir şekilde çalışıyorken bir hafta sonu üşüme halsizlik vücutta kırgınlık ve kas ağrısı gibi şikayetlerim başladı. Tabii bu semptomlarla öncelikle basit bir gribe yakalandığımı düşündüm. Böyle düşünmemde ülkemizde vaka sayısının henüz 50’nin altında olmasının büyük etkisi vardı. Nihayetinde akşamında semptomlara ateş eklendi. Ateşin 38,5 dereceyi geçmeyen ve basit bir ateş düşürücü ile giderilebilen nitelikte olduğunu söyleyebilirim. Daha sonraki gün klinik tabloya tekrarlayan kuru öksürük de eklenince hemen covid açısından başvuruda bulundum. Çekilen bilgisayarlı tomografide, covid ile uyumlu odaklar izlenince derhal geçici karantina odasına alındım. PCR için boğaz sürüntü örneği gönderildi. O da pozitif çıkınca, bakanlığımızın covid merkezi olarak belirlediği bir hastaneye sevk edildim. Takip ve tedavi sürecim başlamış oldu.

Haberin Devamı

-Hastanede mi yattınız? Evde mi karantinaya girdiniz?

Covid (+) olduğum an itibariyle ve belirgin semptomların olması nedeniyle takibim hastanede karantina altında devam etti. Tabii hastanedeki süreç tamamlandıktan sonra ciddi önlemler alarak evde karantina sürecini devam ettirdim.

-İyileşme süreci nasıl oldu? Sizi çok zorlayan bir süreç miydi? Ne kadar sürede iyileştiniz?

Hastanedeki dönemde ilk günler bulgular ateş, nabız, tansiyon stabildi. Yani ateşim bile olmuyordu. Tabii pozitif olduğum andan itibaren ilaç tedavisi başlanmıştı. Yalnız öksürük devam ediyordu. Hastanedeki 4. gün beni en zorlayan gün diyebilirim. Gündüz oldukça rahatken gece öksürük sıklığı arttı. Nefes darlığı belirginleşti. Uyumama engel olacak şiddete ulaştı. Hava açlığı oldu ve oksijen maskesi ihtiyaç duydum. Yatağın baş kısmını kaldırarak oturur pozisyonda bir miktar rahat edebildim.

Gece 2 sularında uykuya dalabilmişim. En kötü gün buydu diyebilirim. Ertesi gün şikâyetlerim biraz daha azaldı. Ve sonraki gün de neredeyse hiç kalmadı. Yani klinik tablo hızlı gelişti, tepe noktası oldukça zorlayıcı idi ve sonrasında da hızla düzeldi. İlaç tedavisi de birkaç gün sonra sona erdi. Ve sonrasında da hiçbir şikâyetimin olmadığı 1 haftalık takip dönemi oldu hastanede. Hastanedeki 2 haftanın sonunda yapılan testlerin negatif çıkması üzerine evde karantina dönemi başladı. Ve bu süreç de bittiğinde eskisi kadar iyi hissettiğimi söyleyebilirim.

Haberin Devamı

“BU SALGINDA ANAHTAR KELİME İŞBİRLİĞİ”

-Hem doktor hem de bu savaşı kazanmış biri olarak ne gibi tavsiyeleriniz olur?

Öncelikle şunu belirtmek gerekir, koronavirüs tüm dünyanın hakkında az şey bildiği ve sinsice yayılan bir hastalık etkeniydi. Hastalık ilk başladığında yani Çin’den haberler geldiğinde ülkemizde bile bu hastalıkla ilgili bugünden farklı söylemler oldu. Basit, mevsimsel bir soğuk algınlığı olduğu, bizi daha az etkileyeceği gibi. Fakat zaman içinde, yapılan araştırmalarla ve tedavi tecrübelerimizle gördük ki bu hastalık sanıldığından daha farklı ve ciddi. Çok şükür ki biz ülke olarak diğer birçok dünya ülkelerinden daha evvel bu ciddiyeti anladık ve birçok önlemi erken dönemde aldık.

Haberin Devamı

Ben halkımıza en başta bu hastalığı ciddiye almalarını öneririm. Her şeyden önce hepimiz birer potansiyel taşıyıcı olarak davranmalı ve önlemlerimizi almalıyız. Sosyal mesafe, bakanlığımızın ilan ettiği 14 temel kural bu konuda çok önemli. Salgın geçinceye kadar istisnasız şekilde bu önlemlere uymalıyız. Bence bu salgında anahtar kelime “işbirliği”. Yani toplum olarak iş birliği içinde olup 14 kurala uymalı ve her birimiz bir diğerinin hasta olma ihtimalinin sorumluluğunu üstlenmeliyiz.

-Hastalığı taşıdığını öğrenenlerde panik çok oluyor. Şu an koronavirüsüyle savaşan insanlara ne söylemek istersiniz?

Hastalık tanısı alındıysa çok daha dikkatli olmalı ve hekimlerin önerilerine uymalılar. Salgında her adım kılavuza ve kurala göre atılıyor. Tanı aldıysak veya hekim tanısal anlamda şüphelendiyse gerekli adımları atacaktır. İlla ki test yaptırmak veya testten kaçmak; hastaneye yatışı istemek veya yatarken ısrarlı şekilde taburculuğu istemek bu dönemde uygun olmaz. Hastalara hekimlerin tavsiyelerine harfiyen uymalarını öneririm. Bunun yanında bu hastalığı atlatmış biri olarak da şu anda hastalıkla mücadele eden vatandaşlara morallerini yüksek tutmaya çalışmalarını, karantina veya yatış aşamasında sevdikleriyle irtibatta olmalarını ve geleceğe umutla bakmaya çalışmalarını tavsiye ederim. Çünkü bu hastalık zaman zaman olumsuz seyretse de çoğunlukla düzelmekte bunu biliyoruz. Hasta olarak takibi devam ederken sadece yetkili kişileri dinlemeliler.

Haberin Devamı

-Evde karantinada olan bu hastalığa yakalanmaktan korkan insanlar için bir mesajınız var mı?

Ülkemiz zorlu bir süreçten geçiyor. Bir yandan sağlık çalışanları mücadele verirken, diğer yandan askerimiz cephede canını ortaya koyarak görev yapmakta. Böylesi zor süreçte karantinada olan vatandaşımızın da üzerine düşen mümkün olduğunca evde kalmak. Bu da vatan savunmasının bir başka çeşidi. Tabii ki sürekli evde olmak insanı bir süre sonra sıkabilir ve yapacak bir şey bulmakta zorlanabilirler. Hatta zaman zaman dışarıya çıkmak ve eski hayatlarına dönmek isteyebilirler. Fakat bunları uzmanların tavsiyeleri doğrultusunda yapmalılar.

-Siz normal hayatınıza döndünüz mü?

İlk bulgulardan bugüne yaklaşık 1 aylık bir süre geçti. İki haftadan fazla süredir oldukça iyi hissediyorum. Herhangi bir semptomum kalmadı. Tabii aktif spor yapan biri iken, sürecin getirdiği hareketsiz dönem araya girince, akciğer kapasitesi açısından bir rehabilitasyona ihtiyacım oldu. Bunu da evde çeşitli egzersizler ile gideriyorum.

Önümüzdeki günlerde çalışma hayatıma da geri dönerek, sahada aktif olarak mücadele vermeye devam edeceğim.

“HEKİMLİK RİSKLİ BİR İŞTİR”

-Doktor olarak sahada insanları iyileştirirken böyle bir hastalığa yakalandınız. Bu durum size ne hissettirdi.

Bu soruda kendimden bahsetmeden önce, başta Sayın Bakanımız olmak üzere, bu hastalığa karşı, gece gündüz cephenin en ön safında canla başla savaşan, yeri gelip ailesinden günlerce uzak kalarak hizmet veren tüm sağlık çalışanlarına teşekkür etmek istiyorum. Hekimlik, riskli bir iştir. Her zaman tehlike ile karşı karşıya oluyorsunuz. Bir taraftan da insanı manevi yönden tatmin eden bir meslektir. Hasta size bir şikâyetle geliyor ve siz onun şifasına vesile oluyorsunuz. Hal böyle iken insan hekim olduğunda bazen hiç hastalanmayacakmış gibi hissedebiliyor. Başlangıçta ben de bu durumun sık karşılaşılan bir soğuk algınlığından ibaret olduğunu düşündüm. Fakat belirtiler ağırlaşınca durum beni biraz tedirgin etti ve meslektaşlarıma muayene olma ihtiyacı hissettim, hekim olsanız da kendinizi tarafsız olarak değerlendiremiyorsunuz.

-Hekimler en büyük risk grubunda günün sonunda bu da biraz diken üstü bir durum değil mi?

Hekim olarak bu hastalığa yakalandığımda biraz kaygının yanında gerek süreci bilmem gerekse meslektaşlarıma olan güven duygum sebebiyle aslında bir miktar rahatlık da vardı. Belki hekim olmayan bir kişi bu rahatlık duygusunu daha az hissedebilir ama bilmek de insana bir sorumluluk yükler. Hastalığın her ihtimalini biliyorsunuz ve ortaya çıkan her belirtide en kötü senaryoya kadar giden bir algoritma çıkarıyorsunuz. Bu da hekim olmayan tarafınızı tedirgin ediyor. Yani hekim olarak hastalanmak insanın arada kaldığı bir durum. Farklı duyguları, farklı şiddette aynı anda yaşıyorsunuz. Farklı bir yönü de şu ki, insanlara yardım edememenin huzursuzluğunu yaşıyorsunuz. Hastanenizde ameliyatlar devam ediyor siz katılamıyorsunuz. Örneğin poliklinikte muayene edip ameliyat günü verdiğiniz bir hastanızın ameliyatına girmiyorsunuz. Bu da farklı bir duygu.

“BİTMEYECEK GİBİ GELSE DE BU SALGININ BİR GÜN BİTECEĞİNİ BİLSİNLER”

-Bir doktor olarak evde kalanlara, sıkılanlara ne önerirsiniz?

Evdeyken günlük rutinlerini oluştursunlar. Karantina öncesi öğün saatlerine, aktivitelerine karantinada da aynen devam etsinler. Örneğin, gün boyu yatak kıyafetleriyle durmasınlar. Uzun süren hareketsizlikten kaçınsınlar. Ben ortopedi doktoruyum ve kas iskelet sistemiyle ilgileniyorum. Uzun süreli hareketsizlikler kaslarda tembellik ve güç kaybına, kilo alımına yol açabilir. Bu durum da hareketsizliği arttırabilir yani burada bir kısır döngü vardır. Bu sebepten muhakkak ev içi yapabilecekleri basit fiziksel hareketler planlasınlar. Bunlar basit gevşeme egzersizleri olabileceği gibi ilgilenenler için evde kardiyo egzersizleri gibi hepimizin arada yaptığı egzersizler olabilir.

Zaman zaman farklı etkinliklere ağırlık versinler. Hep aynı işlerle uğraşmasınlar. Önceden planladıkları ama yapamadıkları işleri düşünüp buna vakit ayırabilirler. Her ortamda gün boyu korona virüs haberleri var, tüm günlerini bunlarla geçirmesinler. Sosyal medyanın bilgi kirliliğine dikkat etsinler ve oradaki yanlış bilgilerle endişelenmesinler. En önemlisi de şu anda bitmeyecek gibi gelse de bu salgının bir gün biteceğini bilmeliler. O gün, biz önlemlere ne kadar dikkat edersek o kadar hızlı gelecektir.