25.08.2019 - 07:50 | Son Güncellenme:
SEYHAN AKINCI
Ahmet Emre Yıldır, henüz 25 yaşında kendini boşluğa saldığında bir bahar akşamı hiç rastlamak istemeyeceği şeyin koynuna bırakıvermişti kendini. Ölümün. Resmi kayıtlarda Emre’nin ölüm tarihi 29 Nisan olarak geçecek ama Emre o yekpare anda ölmedi. Tacize maruz kalmaya başladığı dokuz yaşında başladı her şey ya da bitti. Emre Yıldır’ın ölümü sonrası taciz iddialarının odağındaki isim Vedat Tarhan tutuklandı ve ilk duruşmada 8 Ağustos günü tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Ailenin yakın akrabası da olan sanık Tarhan’ın serbest bırakılması sonrası Yıldır’ın ablalarının sosyal medyada #EmreyeNasılKıydınız başlığıyla haykırışları milyonlara ulaştı. Oluşan kamuoyu baskısıyla hızla dönmeye başlayan adalet çarkları sonucu sanık, aile avukatının itirazları ve Edirne Başsavcısı’nın itirazı üzerine yeniden cezaevine kondu. Emre’nin yaşadığı yer olan Çorlu’da tam da Emre’nin yaşadıklarını ablaları Derya Gür ve Aslı Kaynar’a anlattığı pastanede aileyle buluştuk. Bu yıllar boyu süren taciz sonrası Emre artık aramızda değil ama ailenin Emreler, Ayşeler için söylemek istediği çok şey var.
Emre çok duygusal, hayat dolu bir çocuktu diye anlatmaya başlıyor abla Derya Gür kaybettiği kardeşini. Marmara Üniversitesi İktisat Bölümü’nden mezun olduktan sonra yaptığı iş başvuruları sonrası sürekli askerlik şartının önüne çıkması nedeniyle Emre Yıldır, “Askere gidip geleyim önümden bu engel kalksın” deyip askere gidiyor. Ailenin, Emre’nin 2003-2011 yılları boyunca maruz kaldığı tacizden haberdar olması da kardeşlerinin 14 Şubat 2019 günü bir el şakası sonrası geçirdiği sinir krizi sonrası Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’ne yatırılmasıyla başlıyor. Aslı Kaynar, “14 Şubat’ta komutanı babamı arıyor. O gün annem anjiyo olduğu için babam çok stresli. İşitme güçlüğü de olduğundan telefonu bana vererek ‘Galiba Emre hastaneye yatmış’ dedi. Komutanıyla konuştuğumuzda, ‘Emre bir sinir krizi geçirdi Bakırköy’e yatırdık bilginiz olsun’ dedi ve biz ertesi sabah Bakırköy’e gittik. Emre’yi orada gördüğümüzde şok geçirdik. Emre de şokun etkisindeydi. Doktorlarıyla konuştuğumuzda Emre’nin tacize maruz kaldığını bilip bilmediğimizi sordular. Biz bilmediğimizi söyledik. Emre yaşadıkları yüzünden erken terhis edildi. 15-20 günlük bir nekahet dönemi geçirdi. Nekahet döneminden iki gün sonra anneme kendisine bunu kimin yaptığını söylüyor” sözleriyle anlatıyor süreci.
“Yüzleşmek istedi”
Aile sinir kriziyle ortaya çıkan taciz olayından öncesinde hiçbir şekilde şüphelenmediklerini, Emre’nin davranışlarında bir anormallik olmadığını söylüyor. Hatta üniversite sınavına hazırlandığı dönemde stresle başa çıkabilsin diye Emre’nin psikolojik yardım aldığının, o dönemde bile yaşadıklarını anlatmadığının altını çiziyor. Abla Gür, Emre’nin yaşadıklarını son iki üç yıldır bazı arkadaşlarıyla paylaştığını ama sanığın “Ablalarına da aynısını yaparım, yaptırırım” tehtidleri nedeniyle ailesini korumak için onlarla bu durumu paylaşmadığını ifade ediyor. Abla Aslı Kaynar da Emre’nin ağlayarak “Benim hayatım kararmıştı sizi de yakamazdım” dediğini anlatıyor. Aileyle oturduğumuz yerde ablalarına yaşadığı karanlıktan çıkma isteğini anlatışını abla Kaynar şu sözlerle aktarıyor: “Biz oturup konuştuğumuzda Emre bize ‘Artık yeni bir sayfa açmak istediğini, içindeki her şeyi haykırıp bu sapığı adalete teslim ederek rahatlayabileceğini’ söyledi. Biz de ne istiyorsan yapalım dedik. Emre, tacizciyle yüzleşmek istediğini söyledi. Emre’nin kafasını en çok yoran şey şuydu ‘Neden ben?’ Bir gün hep beraber Edirne’ye gittik. Emre adamı aradı, randevulaştılar.” O buluşmada Emre kendisini 9 yaşından 17 yaşına kadar taciz eden akrabasıyla yüzleşerek bir ses kaydı almayı başarmış. Emre’nin yeniden doğmuş gibi hissettiği o anları ablası Derya Gür şöyle anlatıyor: “Emre’nin o anki ruh hali omuzlarından bir yükün kalktığıydı. Kendini o kadar hafiflemiş hissediyordu ki! Kurtulmuştu o yükten. ‘Oh’ dedi ‘Kurtuldum, özgürüm.’ Ben bu cümleleri unutamıyorum. ‘Ben artık özgürüm’dedi, ‘Kurtuldum bu yükten’ dedi. Emre iç dünyasında bu yaşadıklarını o kadar bastırmış ki sanki esaretinden kurtulmuş gibiydi...”
Dernek kuracaklar
Emre Yıldır, askerden terhis olduktan sonra Çorlu Başsavcılığı’na taciz iddiasıyla ilgili şikayette bulunuyor fakat geçen zaman boyunca herhangi bir işlemin yapılmaması Emre’nin umutsuzluğunu artırıyor. Abla Aslı Kaynar, Emre’nin “Abla her şey çok kötü. Baksana ne işe girebiliyorum ne bir şeye adapte olabiliyorum. Kafamda tek bir soru, her şeyi yaptım ama savcı beni ifadeye bile çağırmadı. Acaba hiç mi hayata başlayamayacağım? Hiç mi sokağa çıkamayacağım?” sözlerini aktarıyor. Emre’nin intiharı sonrası olay yeri savcısına yapılan itirazla birlikte dosyalar birleştiriliyor ve sanık tutuklanıyor. Yoğun itirazların ardından ses kaydı çözümleniyor. Aile acılarıyla birlikte adaletin ağır çarklarıyla da mücadele etmek zorunda kalmış bu süreçte. Emre’nin ölümü sonrası davaya bakan avukatları Süleyman Özen’in sanığın tutuksuz yargılanmasına karşı itiraz haklarının olmadığını söylemesine isyan ediyorlar. Abla Derya Gür Çorlu’da cinsel istismarla mücadele eden bir derneğin olmadığını ve davanın yeni Avukatı Merve Uçanok ile birlikte böyle bir dernek kurarak hem Emre’nin adını yaşatacaklarını hem de istismar ve şiddet mağdurlarına yardım etmek istediklerini söylüyor. Gencecik bir ölüm, kıymetlisini yitirmiş bir ailenin haykırışından aklıma kazınan baba Aydın Yıldır’ın gözyaşlarına hakim olamayan anne Hülya Yıldır’ın omzuna elini koyup “Topla kendini, bu acının ilacı yok” sözleri oldu. Babanın söylediği gibi “Emre gitti. Bizim mücadelemiz Emreler için.”
“Adalet savaşı vermekten çekinmeyeceğiz”
Ailenin avukatı Merve Uçanok dava sürecinde yaşananlarla ilgili sorularımızı yanıtladı.
Sanık nasıl oldu da ilk duruşmada serbest bırakıldı, yasal boşluklar mı var?
Dosyada sanığın suçunu kabul ettiği kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren bir ses kaydı mevcut. Ayrıca Emre’nin konu hakkında bilgisi olan tanıklık edebilecek arkadaşları vardı. Tahliye kararı verilmeden önce bu delillerin iyice değerlendirilmesi çok önemliydi. Ses kaydı ve dinlenmesi gereken tanıklar gibi somut deliller bulunmasına rağmen, ağırlaştırılmış müebbet hapis istemiyle yargılanan sanık ilk duruşmada hukuka uygun olmadığı kanaatinde olduğumuz bir tahliye kararıyla serbest bırakıldı. Kuvvetli suç şüphesine rağmen, sanığın kısa bir süre tutuklu kaldıktan sonra serbest bırakılmış olması ve tüm deliller toplanmadan tahliye kararı verilmesi yargılamanın önemli ölçüde eksik yapılmış olduğunu göstermektedir. Ayrıca sanık evini satmak üzere bir ilan vermiş ve tarafımızca basında yapılan açıklamalardan sonra bu ilanı kaldırmıştır. Bu durum sanığın kaçma şüphesi olduğunu gösteriyor. Bu şartlarda sanık hakkında tahliye kararı verilmesi kesinlikle hukuka aykırıdır. Tahliye kararına tarafımızca ve Edirne Cumhuriyet Başsavcılığı’nca itiraz edildi. Yoğun bir kamuoyu baskısının da oluşmasıyla birlikte bu itirazlarımız dikkate alındı ve Edirne 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından sanığın tekrar tutuklanmasına karar verildi.
İtirazlar sonrası ne değişti de tutuklama kararı çıktı?
Kamuoyu baskısının oluşması adaletin tecelli etmesine önemli ölçüde yardımcı oldu. Dilerdik ki kamuoyu baskısına gerek olmaksızın yargı gerektiği gibi işlesin, son dönemlerde popüler olan “sosyal medya adaleti” ne başvurmak durumunda kalmayalım. Yargılama gereği gibi yapılmış olsa belki Emre hâlâ aramızda olacaktı. Emre’yi intihara sürükleyen en önemli etkenin geciken soruşturma süreci olduğunu düşünüyorum. Ailesinin de bu fikrimi doğrular nitelikte ifadeleri mevcut.
Dava bundan sonra nasıl ilerleyecek?
Savcının hem görevi gereği hem de adalet vicdanına sahip bir yargı mensubu olması gereği 52 gün boyunca konu hakkında işlem yapmamış olması inanılmaz. Neyse ki şu anda sanık tutuklu bulunmakta. Davanın 5 Aralık’taki ikinci duruşmasında yargı mensuplarının daha hassas ve dikkatli davranacaklarına inanıyorum. Soruşturma ve kovuşturma sürecinde bugüne kadar yapılan ihmallerin bir daha tekrarlanmaması için hukuki mücadelemizi veriyor olacağız. Bundan sonraki süreçte amacımız; hem Emre rahat uyusun diye hayattayken tamamlayamadığı adalet savaşının üstesinden gelmek hem de böyle ihmallerle başka hayatların ışığı sönmesin diye çalışmak olacak. Adalet savaşını vermekten çekinmeyeceğiz.