Pazar“Erkekler eskisi kadar sadık değil”

“Erkekler eskisi kadar sadık değil”

17.01.2010 - 01:00 | Son Güncellenme:

Salı günü Türk Böbrek Vakfı yararına bir defile düzenleyecek olan Cemil İpekçi: “Defilede Japon kadınlarından esinlendim. Ben de hep geyşa oldum. Binlerce defa aldatıldım ama ayakta kalmayı başardım”

“Erkekler eskisi kadar sadık değil”

Cemil İpekçi’nin Beyoğlu Cezayir Sokağı’ndaki atölyesinden içeri adımınızı attığınızda modacının yağlı boya bir portresiyle karşılaşıyorsunuz. Her yer rengarenk. Duvarlardan sallanan incik boncuk, prova mankenlerinin arasında dumanı tüten tütsüler, kumaşların üzerinde uyuklayan kediler ve elinde elbiselerle odadan odaya koşuşturan insanlar... Sanki birazdan arkanızdan Pedro Almodovar “Motor!” diye bağıracakmış gibi...
Modacı 19 Ocak Salı günü “Mösyö Butterfly Cemil İpekçi 2010” isimli bir defile düzenleyecek. Pascal Nouma, Hüsnü Şenlendirici ve Galatasaraylı futbolcu Mehmet Topal gibi isimlerin de podyuma çıkacağı organizasyonun geliri Türk Böbrek Vakfı’na bağışlanacak.
İpekçi bu defile hakkında “Pascal muazzam bir şovmen, Mehmet çok efendi, Hüsnü ise feci yetenekli. Onlarla çalışmak harikaydı. Bu benim yeniden doğuş defilem olacak. Bambaşka bir Cemil göreceksiniz” diyor.


“Mösyö Butterfly Cemil İpekçi 2010” isimli bir defile düzenleyeceksiniz. Puccini’nin “Madam Butterfly” operasından esinlenmişsiniz...
Evet. Bu defilede ilk defa Osmanlı hudutlarının dışına çıktım, harem kadınlarından ilham almadım. Çünkü anladım ki kadınlar dünyanın neresinde olurlarsa olsun aynı acıları çekiyor. Aldatılıyor, haksızlığa uğruyor ve hırpalanıyorlar. Osmanlı haremindeki cariyelerle Japonya’daki geyşalar aynı. Bu benim son iki senedir yaşadıklarımla da örtüşen bir tema. Hayatımda kadın tarafımla hep geyşa oldum. Binlerce defa aldatıldım ve ayakta kalmayı başardım. Bu nedenle defilenin adı Mösyö Butterfly.

Bu tema koleksiyondaki kumaşlara, modellere ve renklere nasıl yansıdı?
Japon giysi kültürü, Osmanlı kültürü ve kelebeklerin öpüştüğü bir koleksiyon hazırladım. Bundan önce hiç kullanmadığım kumaşlara yöneldim. Mesela saten ve jarse. 65 parçanın hepsinde bu iki kumaşı görebilirsiniz. Aklınıza çok rengarenk bir şey gelmesin. Kelebek motifleri renkli ama onun dışında sade kalmak istedim. Kırmızılarım, koyu morlarım, bej ve kahve tonlarım var. Bir de sponsor Swarovski olduğu için kıyafetler parıldıyor.

O gece Pascal Nouma, Hüsnü Şenlendirici ve Mehmet Topal da podyumda olacak...
Pascal podyumda yürümeyecek. Sonlara doğru koreografinin içinde yer alacak. Zaten defilenin finali en vurucu kısmı. Mehmet manken olarak üç kez podyum alacak, Hüsnü ise bir kez. O daha çok klarnetiyle klasik müzik ve Mercan Dede’nin üzerine doğaçlama yapacak.

Üçünü birer kelimeyle anlatmanızı istesem...
Hüsnü’yü önceden tanıyordum. İnsan olarak çok sevdiğim bir adam, feci yetenekli. Pascal’ı sorarsan muazzam bir şovmen ve çok hoş bir deli. Futbolcu olmuş ama bence şovmen olmalıymış. Zaten o yolda da ilerliyor. Mehmet’e gelince; onda manken “allure”u var. Ayrıca çok efendi bir çocuk.


“Geçtiğimiz iki yıl beni çok değiştirdi, büyüdüm”

“2010’da yeniden doğacağım” dediniz.
Geçtiğimiz iki yıl benim için çok zordu. Sekiz yıllık sevgilim Bekir Coşar’dan ayrıldım. Evlendi. Sonrasında da eşiyle tatsız olaylar yaşadık. Sonunda da kalp krizi geçirdim. Bunlar kendimle yüzleşmeme neden oldu. Bir insanın sizi bir çırpıda harcayabileceğini anladım.

Bekir Coşar’ın karısı kocasını zorla alıkoyduğunuzu söylemişti.
“Ölüyorum beni kurtar” diye bana gelen Bekir’in kendisiydi. Normalde sigara bile içmez, uyuşturucu almış halde geldi. Hastaneye zor yetiştik, hayatını kurtardım ama bedelini suçlanarak ödedim.

Bekir Coşar’dan sonraki sevgiliniz Ender Polat’tan da ayrıldınız...
Ender’le ilişkim yılbaşında bitti. Sinirli değilim. Ayrılık acısı da çekmiyorum. Artık hayata da ilişkilere de farklı bakıyorum. Büyüdüm. İlişkilerin de bir ömrü vardır ve bitmeleri gerekiyorsa biterler.

“Etrafımdaki kadınlara bakıyorum hepsi mutsuz”

Aldatıldığınız için mi ayrıldınız?
Evet. Bana “Anneme gidiyorum” dediği gece bir kulüpte kadınlarla görülmüş. Sordum soruşturdum, doğru olduğunu öğrendim. Fazla da kurcalamadım, bu kadarı yetti. Yılbaşı gece yarısını beraber geçirdikten sonra da ayrıldım. “Yeni yıla mutlu girelim” bari dedim. Bundan önce de aldatıldığım oldu. Ama bu durumun gay’lere has olduğunu düşünmüyorum. Etrafımdaki kadınlara bakıyorum, hepsi erkeklerinden
mutsuz. Hayal ettikleri adamı arıyorlar, buldukları zaman da boynuzlanıyorlar. Bunun nedeni de erkeklerin son yıllarda çok değişmiş olması.

Ne değişti erkeklerde? Eskiden nasıllardı?
Erkekler eskisi kadar sadık değiller. Bence erkeklerin değişmesinin nedeni kadınlardaki sertleşme. Eskiden kadın daha nazlı, korunmaya ve sahiplenilmeye muhtaçtı. Şimdi öyle mi? Kendi hesabını ödüyor, evinden almana gerek yok, her yere geliyor, canı isterse ilk geceden birlikte oluyor... Hal böyle olunca erkekler kadınları takmamaya başladı. Çünkü kadının gizemi ortadan kalktı.


“Semra Özal, ‘Semoş’um, en yakın arkadaşımdı. Yalakalık yapsam ona yapardım”
AKP’yi desteklediğiniz biliniyor. Ancak hükümetin türban konusunda çok yavaş hareket ettiğini söylediniz...
AKP ile Türkiye’de büyük bir değişim yaşandı. Bunu kabul etmek lazım. “Kadın ve insan haklarında geriye gidiyoruz” diyenler bir daha düşünmeli. Ne gerisi yahu! Ülkede artık her konuda her şey söylenebiliyor. Asker de hükümet de rahatlıkla eleştirilebiliyor. Eskiden asker hakkında ya da Başbakan hakkında bir kelime söylesen tepende yirmi cellat biterdi.

Cesur açıklamalar yapan marjinal birisiniz. Muhafazakar bir partiyi desteklediğiniz için tepki aldınız mı?
Biz millet olarak etiket koymayı seviyoruz. Marjinal de benim üzerime yapıştırılmış bir etiket. Desteğimden ötürü AKP’den hiçbir tepki almadım. Tam tersine son derece saygı gösterdiler çünkü yatak odasında yaptıklarımla değil ürettiklerimle ilgileniyorlar. Bu çok önemli bir şey. Bugüne kadar hiçbir partide böyle bir bakış açısı yoktu. İnsanları yatak odalarına göre yargıladılar, “Bu modacı anlamaz, politika yapamaz”, “O şarkıcı açık saçık giyinir, bundan bizim partiye destek olmaz” dediler. AKP’yi destekliyorum diye halktan da tepki almadım. Zaten ben bu partiyi desteklediğimi söylediğimde insanlar kendilerine “Cemil İpekçi şimdiye kadar hangi partiye yalakalık yapmış?” sorusunu sormalıydılar. En samimi olduğum politikacı Özal’dı. Semra Özal,

“Semoş”um en yakın arkadaşımdı. Yapsam ona yapardım.

Türban meselesine gelelim...
Orada yanlış anlaşılan bir şey var. Cemil İpekçi “Türban yasağı kalkmadan defile yapmam dedi” diye bir haber çıktı. Yok böyle bir şey. Ben “Yasak kalkmadan türban defilesi yapmam” dedim. Kadınlar bu özgürlüklerine kavuşsunlar, onlara türban nasıl takılır, türbanla da ne kadar şık olunabilir göstermek istiyorum. Şimdi yaparsam politikaya girer. Yanlış anlaşılır. Ayrıca türban meselesinin bu kadar uzamasının bir nedeni de bunun bir şekilde kadın haklarıyla bağdaştırılması. İki şeyle uğraşamazsınız: Biri kadın, diğeri inanç. Türbanda bu ikisi birleşmiş.

“Serbest olsa türbanlılar iki yılda üçte iki azalır”

Mesele erkeklerle ilgili olsaydı bu kadar büyümez miydi?
Türban hem Allah’la kadını bir araya getirdi hem de türbanla feminizm protestosunu birleştirdi. Kadınlar türbanla “Erkekler bana karışamaz. Ben bireyim” dediler. Serbest bırakılsa türbanlılar iki yılda üçte iki oranında azalır.

Modacı gözüyle türbanlı kadınları estetik buluyor musunuz?
Hayır, bulmuyorum. Eşarpların renkleri dışında her şey aynı. Eğer türban fikri saçı saklamaksa bunun başka birçok yolu olabilir. Mesela bere ya da şapka kullanabilirler. Osmanlı kültüründe yüzlerce baş bağlama stili var. Onlara yönelebilirler.


“İmza atmak ilişkimi farklı bir boyuta taşımaz”
“Ülkemizdeki insanlar her konuda özgür olmalı” dediniz. Eşcinsel evlilikler de yasallaştırılmalı mı?
Bence iki erkeğin evlenmesi kadar saçma bir şey olamaz. Bu iş Avrupa ve Hollanda’da serbest çünkü oraların kanunlarına göre evli çiftler daha az vergi ödüyorlar. Bizde böyle bir kanun da olmadığına göre böyle bir şeyin yasallaşması da saçma. Ben evlilik kurumuna inanmıyorum. Allah
huzurunda söz vermeyi tercih ediyorum, belediyenin görevlendirdiği bir adamın önünde imza atmak benim ilişkimi farklı
bir boyuta taşıyamaz.


“Aynaya bakıp ‘Cemil seni çok seviyorum’ der, kremlenirim”
“Ölürken hayatınız gözünüzün önünden film şeridi gibi geçer’ derler ya. Ben onu kalp krizinde yaşadım. Çok huzurluydu. Yaşlanmak güzel ama kendimi salmış durumda da değilim. Yediğime, içtiğime dikkat ediyorum. Bakım yapıyorum. Zaten
18 yaşından beri bu ritüelimdir. Aynaya
bakıp ‘Cemil seni çok seviyorum’ der kremlenirim. Ellerime ayaklarıma peeling yaparım. Sabahları ilk iş sürmemi çekerim.”