08.12.2002 - 00:00 | Son Güncellenme:
Ece Aksoy gerçek anlamıyla işini seven, müşterilerini mutlu etmeye çabalayan bir müteşebbis hanım. Kuruçeşmedeki Ece Barın mutfağından dekoruna, müziğinden içkisine her şeyi Ece hanımın elinden çıkma.Ecenin üst katı, büyük bir bar tezgahı olan kış bahçesi. Her yanı çiçeklerle, bitkilerle dolu, öndeki camlı bölümden Kuruçeşme Parkı ve ardından Boğaz görünüyor. Eski yıllarda bu bölümde canlı müzik vardı. Şimdilerde Ece sevilen plakları ve CDleri çalıyor. Ersin Salman eskiden Ada Reklam Ajansının kurucu ve yöneticilerindendi. Aklına estikçe, Eceyi tanıtmak için orijinal, şiirimsi ilan metinleri yazar. Bundan on yıl önce gazetede çıkan satırlarını hiç unutmam: "Eceye girmek kolay da, çıkması pek zor. Akşam içkisine diye gitmiştik. Bir tek atacaktık sadece, sabah aydınlığına doğru çıkabildik kapısından. Ecede, gece pek uzundu... Peki sarhoş muyduk? Hayır, sadece pek hoştuk! Geldiğimiz yeri unutmayalım diye, kapıdaki kahyaya sorduk, Burası neresi? Adresini verir misiniz lütfen? Dedi ki, Beyim siz sahiden pek hoşsunuz! Sanıyor musunuz ki, sadece güzel bir geceden çıktınız, aslında siz Eceden çıktınız." Yemekler bar tezgahında yeniyor Salon şefi Halil Karagül müşterileri mutlu etmek için çabalıyor. Ecenin üst katı yazar-çizer takımının bir çeşit buluşma mekanı. Sanat çevrelerinden, bilim çevrelerinden insanlar canları sıkıldıkça, bir dosta ve sohbete ihtiyaç duydukça Ecenin barına "takılıyor".Barın önündeki, yeşillikler ve çiçekler arasına dizilen masalarda akşam yemekleri pek zevkli oluyor.Ecenin üst katında, akşam yemeği için kişi başına yaklaşık 20 milyon lira ödeme yapılıyor.Bu yazının başında adı geçen Ersin Salman hâlâ Ecenin devamlı müşterisi. Hemen her gece bar tezgahının başında köftesini yerken Ersin Salmana rastlamak mümkün. Ama yanındaki iskemle şimdilerde boş. Çünkü o iskemlede oturan Kürşat Kutay bir süre önce öldü. Geniş bar tezgahı dostların buluşma ve sohbet mekanı. Çok kişi yemeklerini bu bar tezgahında yemeyi tercih ediyor. Ecenin mutfağı Ege ağırlıklı. Her türlü ota, sebzeye, doğal zeytinyağına dayalı bir mutfak. Ece mutfaktan çıkmıyor ama mutfakta Nurcan Savtaş ile Dilek Boltürk ona yardımcı oluyor. Pizza pide diye adlandırdığı ufacık pideler, kendi hazırladığı tuzsuz lakerda, Egeden getirdiği kırma zeytin, pazı dolması, soğan dolması, değişik Ege otları haşlaması, fasulyesi, börülcesi, favası, sahanda ve ızgarada hazırladığı köfteleri ile değişik börekleri Eceye özgü tat ve lezzette. Bir fotoğraf uğruna Kolombiyaya yolculuk Ersin Salman gene Ece Bara geliyor ama Kürşat Kutay artık yok. Acaba National Geographicte o fotoğrafı gördükten sonra, ertesi gün uçağa atlayarak, Cartagenaya kadar gitmeleri iyi mi olmuştu, yoksa gereksiz bir çılgınlık mıydı?Bir büyüğümden duyduğum sözü unutamam: İnsan ölürken pişmanlık duyarsa, yaptıklarına değil, yapamadıklarına pişmanlık duyarmış.Bu hikayeden sonra dönelim tekrar Eceye. Ecenin alt katındaki Aynalı Meyhanede cuma ve cumartesi geceleri gene Pakize Suda söylüyor. Diğer geceler Aynalı Meyhanede Ege Kumpanyası, Rembetiko ve Türk müziği ağırlıklı program yapılıyor. Aynalı Meyhanede Ece mutfağının farklı mezeleri ikram ediliyor. Kişi başı hafta içi 30 milyon lira, hafta sonu 50 milyon lira ödeme yapmak gerekiyor. Tel: (0212) 265 96 00 Ersin Salman ile Kürşat Kütayın Ecede başlayan, Kolombiyanın Cartagena şehrinde noktalanan bir hikayesi vardır ki, pek hoştur. Ersin Salman ve Kürşat Kutay bir gün Ecenin bar tezgahının üstünde National Geographic dergisinin bir sayısını bulurlar. Sohbet ederken sayfalarını çevirmeye başlarlar. Gördükleri bir bar fotoğrafı onları çok etkiler. Fotoğrafın altında barın La Vitrola barı olduğu yazılıdır. Fotoğrafta boş bir masa ve iki sandalye vardır. Birbirlerine sorarlar: "Bu masa, bu iki sandalye kimi bekliyor?" Sonra kendi sorularını kendileri cevaplar: "Bizi bekliyor." Ve ertesi gün ellerinde National Geographic dergisi, İstanbuldan uçağa biner, Frankfurt-Caracas-Bogota üzerinden Cartagena şehrine ulaşırlar. Doğru La Vitrola barına giderler. Fotoğrafta gördükleri masa ve sandalye doludur. Şefe, dergideki fotoğrafı gösterirler. "Biz bu masada oturmak için İstanbuldan geliyoruz. Masadakilere rica edin de bir başka masaya geçsinler. Biz o masaya oturalım" ricasında bulunurlar. Şef inanamaz, şaşırır ama isteklerini yerine getirir. İki arkadaş on gün Cartagenada kalırlar. On gün vakitlerini La Vitrola barında o masada geçirdikten sonra İstanbula dönerler.