23.01.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:
axpaz021.jpg Geçtiğimiz günlerde Yargıtay 2. Hukuk Dairesi kaynanaların gelinlerine baskı ve hakaretlerini, kocalarının da bu duruma sessiz kalmasını evlilik birliğinin devamına izin vermeyen davranış saydı. Antalyada kaynanası N.S. ile birlikte oturan A.S. adlı gelinin açtığı boşanma davasını reddeden mahkeme kararını geçersiz kılan Yargıtay kararına göre artık kaynana baskısı boşanma sebebi.Kim bilir belki "Gelinim Olur musun"dan önce bir kaynananın geline dört duvar arasında neler neler edebileceğini bilmeyen hukukçular, bu reality show ile "Hımm" dediler, "hakikaten neler çekiyormuş şu gelinler!"Oysa Türkiyede senelerdir birçok filmde, dizide Semra hanımın ipuçları gizliydi. Türkiyede sitcomun ilk örneklerinden biri kabul edilen, Nöri ve Nöriye Kantarların dünürleri Avrupai Tijenle çatışmasını anlatan dizinin adı neydi, hatırlayın: "Kaynanalar"! Ya eski Türk filmlerinde, diyelim Aliye Ronanın esas kız ile esas oğlanın arasını bozduğuna, geline iftira attığına az mı şahit olduk? Hülya Koçyiğiti, Türkan Şorayı defalarca "süründüren" kötü kaynana Aliye Rona -hadi o kadar geriye de gitmeyelim- "Berlin in Berlin"de de gelinini canlandıran Hülya Avşara da kötü davranmıyor muydu?Gelin-kaynana çatışmasını anlatan yerli TV dizisi sayısı da az değil, giderek de artıyor: "Kaynanalar"dan esinlenen "Ayrılsak da Beraberiz", artık sona ermiş olsa da yarattığı fırtına hala devam eden "Asmalı Konak" ve "Zerda"...Birtakım oyuncu değişikliklerinin ardından çareyi baba-oğul ve gelin-kaynana çatışmasında bulan ve hâlâ yayınlanmaya devam eden "En Son Babalar Duyar"da mesela ha bire gelinine karışan bir kayınvalide (Zerrin Etikmen) seyrediyoruz. Geçen yıldan beri ilgiyle izlenen "Bir İstanbul Masalı", bu sezon yeni başlayan "Büyük Yalan" ve nihayet bu yılın en çok izlenen dizileri olmaya aday "Aliye" ve "Haziran Gecesi"nde de kaynanalar boş durmuyor. Geçen haftalarda "Aliye"de hastane odasının kapısını kilitleyerek gelini ile torununun kavuşmasını engelleyen İkbal hanım (Ayten Uncuoğlu) izleyicilerin hem sinirlenmesine neden oldu hem de hüngür hüngür ağlamalarına. "Haziran Gecesi"nde Kumru hanımın (Nebahat Çehre) oğlunun sevgilisini sırf gelini olmasın diye ölmüş gibi göstermesi, "Büyük Yalan"da Rüksan hanımın çevirdiği entrikalar da oğlan analarının istemedikleri gelin adaylarına neler neler yapabildiklerinin, elbette ya da herhalde abartılı örnekleri..."Avrupa Yakası"nda Hümeyranın canlandırdığı İfo teyze de oğlunu (Ata Demirer) yere göğe sığdıramayıp hiçbir kızı ona layık görmeyen annelerden.Televizyon dizileri yani, evvel ezel, ama Semra hanımdan sonra belki biraz daha abartarak kötü kaynanalara bolca yer veriyor. Eski Türk filmlerinde, dizilerde, romanlarda, türkülerde, manilerde "kaynana" hep vardı. Ama her şey sanki Semra hanım ile başladı. "Gelinim Olur musun" evinde oğlu ile oğlunun aşık olduğu kızın arasına giren, gelin adayına etmediğini bırakmayan Semra hanım birdenbire binlerce yıllık gelin-kaynana çatışmasını yeniden keşfetmemizi sağladı. Akademisyenler ne diyor? "Oğlu sayesinde statü elde eden anne onu paylaşmak istemiyor" Kaynanalı dizileri izleyen seyirciler ise o karakterlerle özdeşleşiyor. Çünkü birçok insan benzer sorunlar yaşıyor. Bu diziler toplumsal yansımalardan ibaret. Seyirci dizilerdeki kahramanları model alıyor. O karakter üzerinden kendi sorunlarını çözmeye çalışıyorlar. Bir çeşit terapi gibi. Türkiyede kadının gelir düzeyi, eğitim düzeyi düşük. Geleneksel ortamda yaşayan bir kadının statüsü de olmuyor. Bu durumda statüyü evlenerek elde ediyor. Daha sonra erkek çocuğu olduğu zaman statüsünde bir yükselme görülüyor. Erkek çocuğu psikolojik doyum ve sosyal güvence diye görüyor. Oğlu evleneceği zaman kendi açısından statüsü en üst düzeye çıkmış oluyor. Anne bu evliliğe müdahil olmak istiyor. Oğlunu paylaşacağı için de gelin adayını kıskanıyor. Gelir düzeyi, eğitimi yüksek ailelerde bile bu tür sorunlar görülebiliyor. Kaynanasından çeken kadın, gelinine de aynı sorunları yaşatıyor. Yani ezilmişliğin egoizmiyle bir başkasını ezmek istiyor. O yüzden eli maşalı, dediğim dedik kaynanalar çıkıyor. Prof. Nilüfer Narlı (Kadir Has Üniversitesi) "Gelini yeni aileye kaynana adapte ediyor" Türkiyedeki gelin-kaynana ilişkisi kadının rolüyle çok ilişkili. Kadın ailesinden çıkıp başka bir ailenin ferdi oluyor. Özellikle kırsal kesimde kadının, evlendikten sonra baba ocağına dönmesi mümkün değildir. Boşanma onaylanmaz, evlilik her halükarda sürdürülmelidir gibi bir ahlak anlayışı var. Kız baba ocağından kopar, erkek tarafının bir üyesi olur, erkek tarafının değer sistemi neyse ona adapte olmak zorundadır. Gelini yeni aileye kaynana adapte ediyor. Kaynana, kocadan daha çok aracı rolü üstleniyor. Türkiyede kadınlar tarafından inşa edilen bir birliktelik var. Gelin-kaynana ilişkisinin kadınlara ait olan dünya ile çok ilişkili olduğunu düşünüyorum. O dünyada kocanın, erkeğin yeri yok. Bu bir gerçek Türkiyede. Bu gerçekliği yaşayanlar aynı şeyi ekranlarda görünce doğal olarak ilgi gösteriyor. Yard. Doç. Dr. Uğur Kömeçoğlu (Bilgi Üniversitesi) "TVdeki kaynanaya Bıktım artık diyebilirsiniz" Kamusal alan dediğimiz, hepimizin hayatını ortaklaşa ilgilendiren hava kirliliğinden iktidarın uygulamalarına kadar her şey 12 Eylül ile tartışılmaz hale geldi. Kamusal alan tasfiye edildi. Gazetelerin üçüncü sayfa haberleri veya magazin haberleri birinci sayfaya çıktı. Özel olan alan iptal edilen kamusal alanın yerine oturdu. İnsanlar yanı başındaki insanı izlemeye başladı. Bu görüntüler kendi hayatımıza, kendi çevremize dışımızdaymış gibi bakmanın rahatlığını sağladığı için müthiş bir cazibesi var. Elinize de Semra hanım gibi iyi bir malzeme gelirse o zaman iş tadından yenmez hale geliyor. Doğal halleriyle ortaya çıkan insanları görenlere, kendilerini onlarla mukayese etme imkanı cazip geliyor. Bu anlamda gerek reality showları gerekse dizilerdeki olayları seyretmek pornografik bir seyir. Büyük iktidarla boğuşamadığınız zaman küçük iktidarla uğraşırsınız. Patronunuza değil ama TVdeki kaynanaya "Bıktım artık senden" diyebilirsiniz. Cazibesi, ilgi görmesi bu yüzden. Zeki Coşkun (Mimar Sinan Üniversitesi-Radikal yazarı) Kaynanalar kendilerini anlatıyor Ayten Uncuoğlu: "Kızını göstermediği sahne beni de üzdü" "Aliye"de oğlu ve gelini ile birlikte oturmakta ısrar eden ama gelinine pek iyi davranmayan, bilakis aşağılayan, onu ailesine uygun bulmayan taşralı zengin bir kayınvalideyi canlandırıyor Ayten Uncuoğlu."İkbal hanım Gelinimi kendi toprağımdan kendim seçmek isterdim diyor. Aliye ile çatışması da orada başlıyor zaten. Gelinini kendi seçmemiş, oğlu kendi seçtiği kızı eve getirmiş. Edirnede zengin bir ailenin, eşi öldükten sonra tek egemen, erk sahibi kişisi. İkbal hanım da eşini kendi seçmemiş. Kızının da sevdiğiyle olmasını istemiyor. Kızının Edirnenin iyi bir ailesinin oğluyla evlenmesini istiyor. Bu kızıma yakışır diyeceği bir damat arıyor. Her şey kendi bildiği gibi olsun istiyor. Dünyanın değiştiğini, egemenliğinin elinden kaydığını kabullenmiyor. Bu yüzden hırçınlaşıyor. Artık yalnız kalmaya doğru gidiyor. Oysa tek arzusu, kendisinin de söylediği gibi ailesinin dağılmaması, çocuklarının ve torunlarının gözünün önünde olması. Aliyeye hastanedeki kızını göstermediği sahne beni de bir oyuncu olarak çok üzdü. Yine de orada İkbal hanımın niye öyle yaptığını anlıyorum. Çünkü oğlu Aliyeye Hayır göremezsin kızımızı demişti. İkbal hanım oğlunun yanında yer almak için kapıyı kilitledi. Yine de bir anneye çocuğunu göstermemesi çok acıydı." Ayten Uncuoğlu (İkbal hanım / "Aliye") Selda Alkor: "Sümbül hanım anne olarak da, kayınvalide olarak da sempatik bir karakterdi" Tüm iktidarına, oğulları üzerindeki etkisine rağmen nispeten iyi bir kaynanaydı Sümbül Sultan. Gelini Baharın (Nurgül Yeşilçay) onunla yaşadığı en önemli sorun evin gençleri hep birlikte gece dışarı çıktıkları zamanlarda Sümbül hanımın da peşlerine takılmasıydı. E bu kadar kaynanalığı da her kaynana yapar herhalde. Ama Sümbül hanım küçük oğlunun karısına biraz daha fazla kaynanalık etti. Oğlunun apar topar evlenmesini hazmedemeyerek küçük geline karşı daima mesafeli davrandı. Ona nispeten kıymetsiz mücevherler takarak da hıncını aldı."Sümbül hanım Orta Anadoluda yaşayan Cumhuriyetçi bir kadın. Asla bağnaz değil. Eşini kaybetmiş ama kuvvetli bir kadın. Gelenek ve göreneklerine son derece düşkün ama aynı zamanda ileri görüşlü. Herkesin Ah keşke benim de böyle bir kayınvalidem olsa diyeceği biri. Kötülük yapmıyor. Kimse onu nefretle hatırlamıyor. Türkiyeye anne olarak da kayınvalide olarak da sempatik gelen bir karakterdi. Her zaman gelinini korudu, ona arka çıktı. Aile yapısını ayakta tutmak için elinden geleni yapıyordu." Selda Alkor (Sümbül Sultan / "Asmalı Konak") Nebahat Çehre: "Kumru tipik bir kaynana gibi oğlunun eşini kıskanmıyor. Havin eskort kız olduğu için aralarına giriyor" "Haziran Gecesi"nin Kumru hanımı sadece zengin değil, aynı zamanda eğitimli ve modern bir kadın. Ama oğlunun evlenmek istediği kızı ailesine yakıştıramayınca, entrikalar çevirmekten çekinmiyor, neredeyse Semra hanım kadar hırçınlaşıyor. Tabii onun yöntemi bağırmak da değil, öldürmek de... Kızı "ölmüş gibi" gösterip oğlunun aileye yakışan bir doktorla evlenmesini sağlıyor."Kumru ailesine, özellikle de oğlu Barana düşkün. Çünkü Baran gençliğinde uyuşturucu kullanmış. Oğlunu hayata döndürense Kumru olmuş. Bütün aileyi bir araya toplayacak kadar kuvvetli, geleceği gören bir kadın. Ailenin üzerinde hakimiyeti var. Kumru bazı kaynanalar gibi oğlunu karısından kıskanmıyor. Karşı koyduğu tek kişi oğlunun aşık olduğu kız Havin. Bunun nedeni de onun eskort kız olması. Kaza geçiren Havine yeni bir hayat sağlıyor. Tabii oğlunun hayatından çıkması şartıyla. Kumrunun Barana söylediği gibi Havinin mazisini ne kadar süre görmezden gelebilirdin? Kumrunun Havini istememesi doğal. Herkesin göstereceği reaksiyonları verdi. Hiçbir normal aile Havin gibi bir gelin istemez. Yine de Havini ölü göstermesi çok yanlıştı. Uzaklaştırması yeterliydi veya yapılması gerekenleri oğluna bırakması gerekirdi." Nebahat Çehre (Kumru hanım / "Haziran Gecesi") Biri Antepli biri İstanbullu Gaziantepin ileri gelenlerinden Eroğlu ailesinin direği, geleneklerine bağlı, dediğim dedik bir kadın Sultan Ana. Oğlu Şahinin (Yavuz Bingöl) üzerindeki etkisi çok büyük. O kadar ki oğlu ile dul gelinini zorla evlendiriyor. "Oğlum sen aşık değilsin, aşık olduğun zaman ben sana söylerim" diyen Semra hanım gibi Sultan Ana da oğlu Şahinin Zerdaya (Ece Uslu) aşkını görmezden geliyor. Şahinin aşık olduğu Zerdaya resmi nikah kıymaması için "Ya ben ya o" diye oğlunu bir seçime zorluyor. Üstelik oğlunun üçüncü bir kadına imam nikahı kıydırmasını da sağlıyor. Sultan Ana (Güven Hokna / "Zerda") İstanbullu, zengin Arhan ailesinin kentli, medeni hanımı Behiye Arhan geçen sezon küçük oğlu Demir (Ozan Güven) ile karısı Binnura (Esra Ronabar) hiç kaynanalık yapmamıştı. Aksine oğluna karşı gelinini kolluyordu. Ancak bu yıl büyük oğlu Selimin (Mehmet Aslantuğ), şoförlerinin kızı Esma (Ahu Türkpençe) ile evlenmesinin ardından ufak ufak kaynanalık yapmaya da başladı. Eski Türk filmlerinden aşina olduğumuz "O kız ailemize yakışmaz!" repliğini, tam böyle değilse de, farklı farklı biçimlerde defalarca söyleyen Behiye Arhan şu sıralar, hazır araları da bozulmuşken Esma ile Selimi birbirlerinden uzak tutmak için elinden geleni yapıyor. Behiye Arhan (Arsen Gürzap / "Bir İstanbul Masalı") Kaynanalar edebiyatta da var. Hüseyin Rahmi Gürpınarın "Kaynanam Nasıl Kudurdu" adlı romanı ilk olarak 1927de basıldı, 1971de Mustafa Nihat Özön tarafından bugünün diline aktarıldı. Mehmet Emin Kazcının "Ceberrut Kaynana"sı ise kaynana-damat çekişmesini anlatan bir oyun.Son günlerdeki kaynana rüzgarını ardına alarak Gülşah Özdemir tarafından hazırlanan "Kaynana Kullanma Kılavuzu" ise "Kötü kaynana yoktur, kullanma kılavuzu olmayan kaynana vardır" diyor. Araştırma, test, analiz, fıkra gibi yazıların bir araya getirilmesinden oluşan kitap "Kaynana kullanma prospektüsünü kapınıza, pencerenize" asmanızı öneriyor "ki herkes kaynananızı ne çok sevdiğinizi görsün!" Her eve lazım: "Kaynana kullanma prospektüsü"