26.10.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:
Zeynep Atalay Aksu o dönemde hiç konuşmadı. İsmet Sezginin karısı Saadet Sezgin bile onu savundu, Sezginin kızı Seynan Levent o fotoğraf çekilirken orada olduğunu söyledi... Ama o sustu. Suçlamalara basın kanalıyla cevap verip polemiğe girmek yerine Başbakanlık Teftiş Kurulunun soruşturmasının ve boşanma davasının sonuçlanmasını bekledi. Soruşturmadan aklandı, kocasından boşandı, açtığı tüm tazminat davalarını kazandı. Şimdi gazeteci Elif Ergunun kaleme aldığı "Vedia" adlı kitapla cevap hakkını kullanıyor."Vedia" öncelikle bir kadının hikayesi. Evliliğinin daha ilk ayında aldatılan, evdeki mutsuzluğunu kendini iş hayatına vererek unutmaya çalışan, çocuk sahibi olmak için her yolu deneyen, boşanmaması için kocası tarafından "silahla tehdit edilen", "iftiraya" uğrayan, basit bir boşanma davası yüzünden teftiş geçiren, bu sıkıntılar yüzünden saçları dökülen, meme kanserine yakalanan, kanseri yenen, 21 yıllık evliliğini nihayet bitiren, "Bir daha asla evlenmem" derken aşık olan, evlenen, şimdi çok mutlu bir kadının hikayesi. "Vedia", Zeynep Aksu olarak doğan, evlenip Zeynep Atalay olan, bugün "Ben artık İbrahim Atalay diye birini hatırlamıyorum. Ben artık Zeynep Atalay değilim. Lütfen yeni soyadımı, yeni kocamın soyadını kullanın. Ben artık Zeynep Göksuyum" diyen bir kadının hikayesi... Ama hepsi bu kadar değil. Bugün kullanmayı tercih ettiği isimle Zeynep Göksu, 60 ihtilalinde Yassıadada yargılanan, Demokrat Parti ve Adalet Partisi geleneğinin önemli isimlerinden eski vali ve milletvekili Cenap Aksu ile geçen yıl yaşamını yitiren Türk Anneler Birliği Başkanı ve aynı zamanda DYPnin Kurucular Kurulundaki tek kadın olan Türkan Aksunun kızı. "Onu babam gibi severdim. Yaşasaydı, beni oğluna karşı en başta o korurdu" dediği CHPli ünlü siyasetçi Sırrı Atalayın gelini. İşte bu yüzden Demirel onun Süleyman amcası... Çünkü o, babası Cenap Aksunun Demirele "vedia"sı, yani emaneti... "Vedia" aynı zamanda Demirelin sürgün edildiği Zincirbozanda onu ziyaret edip DYPnin kuruluş planlarını gizlice buradan çıkaran, daha sonra Demirelin başbakanlığı döneminde özel kaleminde çalışan, Sezginin Milli Savunma Bakanlığı döneminde onun özel kalem müdürlüğünü üstlenen, tüm bu görevleri sırasında Susurluk skandalından Turgut Özalın ölümüne, Tansu Çillerin DYPye genel başkan oluşuna kadar pek çok olaya tanıklık eden bir kadının da hikayesi... Türkiye, Zeynep Atalay Aksu adını ilk kez 1999 yılında Star gazetesinin manşetindeki "İşte size yeni bir İSKİ skandalı" haberinde gördü. Boşanma davası açtığı kocası İbrahim Atalay, Başbakanlık Müşaviri Zeynep Atalay Aksunun görevini kötüye kullanarak 300 milyar kazanç elde ettiğini iddia ediyordu. İbrahim Atalay eşinin kendisini eski bakanlardan, politikacı İsmet Sezginle aldattığını da söylüyordu. Bu aşkın delili olarak da karısı ile Sezginin el ele fotoğraflarını basına dağıttı. Elif Ergu: "Bu kitap üç yıldır hazır. Gebeliğim üç yıl sürdü" Aslında bu kitap üç yıldır hazır. Ama bunun bir aklama kitabı olmasını istemedik. Bu, Zeynepin hayatının hikayesi. Babasıyla ilişkisinden tanık olduğu politik olaylara, evliliğine kadar... Bu yüzden tüm davaların sonuçlanmasını bekledik. Neden şimdi böyle bir kitap? Skandal çok gerilerde kaldı, herkes unuttu. Niye şimdi? Zeynepi de Başbakanlıkta uzaktan görüyordum ama tanışmıyorduk. Star gazetesinin manşetinden sonra bana bu haberi araştırma görevi verildi. Röportaj istedim ama o sıralar hiçbir gazeteciyle konuşmuyordu. Bu arada ben eski kocası İbrahim Atalayla röportaj yaptım. Siz tanışıyor muydunuz, tüm bu olaylardan önce de? İlk karşılaştığımızda elimde fotoğraf makinem vardı. Onunla çok ilgilendi. Hatta benim fotoğrafımı çekmek istedi. İbrahim Atalayla görüşmeniz nasıl geçti? İltifatlar etti diyeyim. Her neyse... Açıkçası Zeynep ile İsmet Sezginin ilişkisi konusunda kafamda soru işareti vardı o sıralar. Ama el ele fotoğraflarından yola çıkarak bir ilişki iddia edilmesi saçma gelmişti bana. Çünkü İsmet Sezgini gazeteci olarak ben de tanıyordum. Benim de elimi tutar... Kadınca bir merak işte. Davaları takip etmeye başladım. Nasıl? Asıldı mı yani? Gazetecilikten çok, içimdeki dedektif iş başındaydı galiba. Tekrar Zeynepten röportaj istedim. Kabul etti. Zeynepi gördüğümde çok şaşırdım. O bakımlı kadın çökmüştü. Benim annem meme kanserinden öldü. Zeynep de meme kanseriydi. Ama o sırada 17 Ağustos depremi olmuş, bu haber gündemden düşmüştü. Niye takip ediyordunuz? Hayır. Sonra tekrar, bu kez sohbet etmek için buluştuk. Teyp olmayınca, çok farklı şeyler anlattı. Yaşadıkları hem bir kadının hikayesiydi hem de politik bir arka planı vardı. Sonra bir ay boyunca her gün görüştük. Ve kitap ortaya çıktı. O gün aklınıza geldi mi bu hikayenin kitap olabileceği? "Gebeliğim üç yıl sürdü" diyorum. Üç yıl bekledi kitap. Bu arada Zeynepin annesi öldü. O basılmış halde göremedi kitabı. Oysa çok istiyordu. Sonra Zeynep by pass geçirdi. O zaman nasıl korktuğumu anlatamam. Ameliyata girdi, ameliyat uzadı... O ameliyattayken ben korkudan ölecektim. Kitap hazırdı ama bekledi... Zeynep Atalay anlatıyor: "Çillerle tuvalette çoraplarımızı değiştirdik" Bir dönem kocamla beraber çalıştık. İnşaat şirketimiz vardı. 1986 yılında maddi sıkıntıya düştük. Borç içindeydik. Demirele gittim. Durumu anlattım. Çek defterini çıkardı. Tarihi yazdı, imzasını attı, bana uzattı. "Daha fazlasına ihtiyacın olabilir diye rakam yazmadım. Ne gerekiyorsa onu yaz" dedi. Demirel başbakan olduğu dönemde beni aradı. Özel kalem müdürlüğünde çalışmamı istiyordu. Hemen göreve başladım. Bu arada borcumu da unutmamıştım, onu ödemek istiyordum. Boş bir anında odasına girdim, "Sayın başbakanım" diye söze başladım. "Süleyman amcaya ne olmuş!" dedi. Ondan sonra yalnız olduğumuz zamanlarda ona hep Süleyman amca diye hitap ettim. Ona borcum olduğunu da kabul etmedi. "Demirel imzasını attı, tarih yazdı, çeki bana uzattı" Milletvekili lojmanlarını eski kocamın inşaat şirketi yaptı. Ben de orada çalışıyordum. Bir milletvekili karısı tuvalette sorun olduğu için çağırdı. Su gitmiyormuş. Herhalde bir tıkanıklık var diye düşündüm. Sifonu çektim; su gidiyor. Bir sorun göremediğimi söyleyince kadın sinirlendi, "Görmüyor musun oradaki suyu? Ben mi körüm, sen mi körsün?" dedi. Hayatında ilk kez alafranga tuvalet görüyordu. "Milletvekili eşi alafranga tuvalet hiç görmemişti" İsmet amca (Sezgin) herkesle el ele tutuşur. Askerlerin bile elini tutar. Birlikte olduğumuzu iddia eden haberlere karşı tazminat davaları açtım. Deliller göstermem lazım ya. İsmet amcalara gittim. Saadet teyzeyle döktük tüm fotoğrafları ortaya, İsmet amcanın kadınlarla el ele en az 50 fotoğrafını çıkardık. Yunan sefiresiyle bile el ele fotoğrafı var. Fakat asıl komik olan, İsmet amca o sırada Çeşmeye Tarkan konserine gidiyor. Beni aradı, "Ünlü oldum kızım" dedi. Kızlar sıraya girmiş onunla el ele fotoğraf çektirmek için.Saat gece yarısını geçmişti. İsmet Sezgin aradı. Evine gittim. Elinde bir zarfla beni bekliyordu. "Kızım bu çok gizli bir evrak. Başbakanlıka git, bu evraktan ikişer tane çoğalt. Takip edilmemeye dikkat et" dedi. Zarfı açtım, "Çok Gizli, Susurluk" yazıyordu. Hiçbir sayfaya bakmadan fotokopilerini çektim, teslim ettim. "Kızlar, Sezginle el ele fotoğraf için sıraya girdi" Benim dileklerim genellikle gerçekleşir. Bu yüzden bana "Zeynep beddua etme, mutlaka tutuyor" derler. Star gazetesine o haberler için çok beddua etmiştim. Onlar da bir sarsıntı yaşasın, başlarına bir skandal gelsin istedim. Bakın gün geldi, onların da başına neler geldi. Şimdi onlar skandal yaşıyor. "Star grubuna ahım tuttu" Tansu Çiller bir yurtdışı seyahati öncesi VIP salonundaydı. Biraz sonra uçağa geçilecekti. Kulağıma eğilip "Mahvoldum Zeynep, çorabım kaçtı. Bana çorap bulabilir misin?" diye sordu. Çorap bulmam imkansızdı. "Sayın Bakanım, isterseniz çoraplarımızı değiştirelim" dedim. Tuvalette çoraplarımızı değiştirdik. O geziden dönüşte bana altı tane Woolworth marka çorap gönderdi. MİT mensupları arada sırada başbakanla görüşürler. Çok önemli bir yabancı konuğun olmasının dışında bekletilmeden başbakanın odasına alınır. Onların söyledikleri devletin gizliliği nedeniyle evraka dökülmez. Ama Çiller herhalde bunu bilmiyordu. Bir gün onu ziyarete gelen MİT görevlisini iki saat bekletti. Sonra Çillerin yardımcısı "Başbakanım sık sık gelmemenizi, bilgilerinizi toplu olarak hafta sonunda getirmenizi söyledi" dedi. MİT görevlisi de "İsterseniz ben her hafta sonu gazeteleri toplayıp getireyim. Söyleyeceğim her şey, gerçekleştikten sonra gazetelere yansıyor zaten. Sayın Başbakan gecikmeli de olsa gazetelerden her şeyi öğrenir" dedi. Bir daha da Çilleri ziyaret etmedi. "MİT mensubu Çillere çok sert bir cevap verdi"