PazarÇok tepeli ada: Manhattan

Çok tepeli ada: Manhattan

06.07.2008 - 01:00 | Son Güncellenme:

Manhattan’da bir süredir yeşermeye başlayan “yeni” merkez, küçük tabaklarda lor peynirli kabak çiçeği dolması gibi mezeler sunan, küçük kadehlerde gazozlu kırmızı şarap satan bir işçi barı

Çok tepeli ada: Manhattan

Sekiz köprü, dört tünelle Amerika’ya bağlı olmanın tek avantajı günün birinde bütün halatları koparıp başına buyruk okyanusa salınmak ya da 118 adalı, 400 köprülü Venedik misali yükselen suların altında kalıp denize gömülmek hülyasıdır. Ortaçağ ve Rönesans’ın en önemli merkezlerinden biri Venedik’le, 21’inci yüzyılın New York’unda kader ortaklığı böyle bir hayalin ürünü.
Uzak batının şarkı son aldığı saldırıyla birlikte bu hülyayı iyiden iyiye benimsedi. Vaktinin büyük kısmını dünyanın dört bir köşesini birkaç saatliğine sahiplenmekle geçiren günümüzün New York’lusu, 11 Eylül’den bu yana, “New York Venedik’tir ve Venedik kalacaktır” felsefesini -belki de ölmeyi öğrenmek niyetiyle- kabullendi. 1980’lerin ruj ve ojelerine bulanmış, İtalyan parlamenteri Ilona Staller, nam-ı diğer Cicciolina’nın ve eşi sanatçı Jeff Koons’un uğrak yeri Soho’da West Broadway üzerindeki Cipriani’yi turistlere bıraktı. Venedik gettosuna yakışan bir sadelik peşine düştü.
Vakti zamanın yamalı pantolonlu göçmenlerine kucak açan güneydoğu Manhattan’da bir süredir yeşermeye başlayan “yeni” merkez, küçük tabaklarında lor peynirli kabak çiçeği dolması gibi mezeler sunan, küçük kadehlerde gazozlu kırmızı şarap satan bir bacaro (işçi barı). Sahipleri Dulcinea ve kocası Frank.

Yeni kuşağın ruhu
Barın dekoru terk edilmiş bir tiyatrodan farksız. Hani repliklerin sabaha kadar fısıldandığı, seyircisini uykuya teslim etmiş, hüzünlü, iki kalas bir heves mekan. Mahallenin esas sahipleri Yahudi göçmenlerden kaynaklanan Yahudi mahallesi havası belki de bacaro’yu cezbeden şey. Barda kılık kıyafeti “Venedik Taciri”ne yakışan, aşk ve adaletin simgesi Portia’yı andıran genç kızlar. Ellerinde Shakespeare, Byron, Browning, Ruskin, James ve Kazanova. Bir yanı zindan bir yanı saray “Ah köprüsü”nü, ölümle oynayan aşkı konuşmakla meşgul.
İlhamını, yıllar boyu o diyar senin bu diyar benim diye dolaşarak binbir maceradan sonra nihayet gençliğinin şehrine geri dönen Kazanova’dan alan yeni kuşağın ruhu aynı o çapkın gibi; hem bonkör hem pinti, hem dürüst hem yalancı, hem saf hem kurnaz, hem rasyonel hem nazara inanan, ağzının tadını iyi bilen, dans eden, işadamı, diplomat, casus, politikacı, matematikçi, felsefeci, oyun ve hikaye yazarı. Hem dindar hem özgürlükçü, hem huzursuz hem barıştan yana.
Kitapçıları biyografileriyle dolduran böyle bir kuşağın çocukluk hatıralarına sahne oldu sokaklar. Otobüslerin ikinci katında turistler, 5’inci Cadde’de oturan zengin ve güçlülerin evlerinin önünden aynı Venedik’te Grand Canal’da sarayların önünden geçen motorlardaki gibi rehberleriyle geçerken. 

Görünmeyen maske
Minimalist lüks marka estetiğiyle, sessiz, derin, çoğu kez insanlara varlığını göstermeyen maskeli bir aşk oyunu peşinde New York. O yüzden, Howard Sokağı’nda yeni açılan Jil Sander dükkanında vitrinde ve birinci katta mal satılmıyor. Müşterilerini, kapıdan girer girmez alışverişe sürükleyen satıcılık anlayışının tersine, amaç düşünme fırsatı alanı yaratmak. Böylece servis, sadece çok kararlı müşteriler için ikinci katta. Canal Sokağı’nın kalabalığına, ucuz, tapon alışverişe başkaldıran, satış yerlerinin evrimine önem veren bir mimarın ürünü, aydınlık, nefes alıp veren bir mekan.
80’li yıllarda patenleriyle bebek arabalarını iten genç kızların yerine sokaklar köpeklerine kaykaylarını çektiren genç adamlarla dolu. Sanatçılar, şarkıcılar, terziler, aracılar, mali müşavirler, müzisyenler, bir yandan kulüplerde sabaha kadar dans edip kumarhaneleri doldurdukları gibi aynı zamanda kiliselerde vaaz verip kimi zaman çırılçıplak orjilere katılıyorlar.
Aslında son derece güvenli, düzgün süren bir hayatın lüksüne dayanan yarı dürüst bir serserilik gösterisi içinde çoğu. Venedikli Kazanova gibi yarı dürüst, zafiyetini, huzursuzluğunu ve hayal kırıklığını saklayan görünmeyen bir maske... Bir önceki kuşağı barlara iten depresyon, üzüntü, endişe, kendine kızgınlık, başarısızlık duygusu ve gelecek korkusu yerine, şimdi birbirine bakan gözlerde insan beynini bir türlü çözememenin telaşı, davranışın belki de asla anlaşılamayacağını görmenin tedirginliği kayıtlı.