12.12.2021 - 03:00 | Son Güncellenme:
Ceyda Ulukaya - Kovid-19’un yaşamlarımızı en temellerinden sarstığı bir gerçek. Pandeminin yarattığı olumsuzluklardan herkes payına düşeni alsa da, en büyük pay tüm dünyada başta çocuk ve gençler olmak üzere en kırılgan gruplara düşüyor. Üstelik onlara, hiçbir katkıları olmadığı halde, iklim kriziyle baş başa bir gelecek vaat ediyoruz. Bu ağır tablo ise onların hayata güven ve umutla başlamasının önündeki en büyük engel. Tam da bu nedenle, çocukların geleceğini güvence altına almak için 191’i aşkın ülke ve bölgede 75 yıldır çalışan, Nobel Barış Ödülü sahibi bir kurum UNICEF.Geçen yıl göreve başlayan Türkiye Temsilcisi Regina de Dominicis’le, içinde bulunduğumuz bu kritik dönemde çocuk ve gençleri merkeze almanın yollarını konuştuk.
UNICEF Türkiye Temsilcisi olarak geçen yıl göreve başladınız ancak önceki daha önce de Türkiye’de Temsilci Yardımcısı olarak görev yapmıştınız. Bu iki göreviniz kapsamında Türkiye’de çocukların durumunda ne gibi değişiklikler gözlemlediniz?
Güzel ülkenizde iki kez görev yapma şerefine nail oldum; ilk görevlendirmem 2009-2013 arasındaydı. O sırada Türkiye 2008/09 küresel mali krizinden iyi şekilde toparlanmıştı, kamu hizmetlerine erişimi önemli ölçüde genişletmişti ve pek çok kanun ve yönetmeliği AB standartlarıyla uyumlaştırma çabalarına devam ediyordu. Bu bağlamda, çocuk hakları gündemi önem kazanmış ve anne ve çocuk sağlığından çocuk korumanın geliştirilmesine kadar pek çok alanda ilerleme kaydedilmişti.
Ben ayrıldığımda Türkiye Suriye’den gelen mülteci akınına bir yanıt vermeye henüz başlamıştı ve insani yardıma ihtiyaç duyan çocuk sayısı nispeten düşüktü. Şu anda Türkiye dünyada en fazla sığınmacıya ev sahipliği yapan ülke ve sığınmacıların yaklaşık yarısını çocuklar oluşturuyor. Hem sığınmacılar ve göçmenler hem de ev sahibi topluluklarda ve kırılgan hane halklarında yaşayan Türk çocukları için ihtiyaçlar daha büyük. Son zamanlarda, artan ekonomik kırılganlıklar ve dış ortamın daha zorlu hâle gelmesi, çocuk hakları gündemindeki bazı başarıları baltalamakla tehdit ediyor.
Kovid-19 krizi, toplumsal cinsiyet ayrımını derinleştirdi, genç işsizliği ve yoksulluk oranını artırdı. Eşitsizlik riski de artıyor. Erken bakım ve eğitime erişim ve bunların kalitesinden, çocukların korunması ve gençlerin, özellikle de kızların, becerilerinin geliştirilmesine kadar, çocukların haklarını gerçekleştirmek ve bugüne kadar kaydedilen ilerlemenin bir kısmının tersine çevrilmesini önlemek için reformların hızlandırılması gerekiyor. Daha fazla dayanışma göstermenin ve yükü birlikte sırtlanmanın önemi açık.
Pandeminin zorlu koşullarında göreve başlamak neleri önceliklendirmeyi gerektirdi?
Sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada kovid salgını çocukları ve ailelerini derinden etkiledi. Pandemi sırasında okulların kapanması, artan kırılganlık, ruh sağlığı üzerindeki etkileri, arkadaşlardan uzak kalma ve özellikle kırılgan durumdaki nüfusların sağlık ve koruma hizmetlerine erişimlerini kaybetmesi, çocukların yüzleşmek zorunda kaldığı en büyük zorluklardan bazıları oldu. Bu zorlu dönemde Türkiye’deki ortaklarımızla üzerinde mutabık kalınan öncelikler, ağırlıklı olarak çocuklara yönelik eğitimin, psiko-sosyal ve sosyal koruma hizmetlerinin sürekliliğinin sağlanması oldu.
“Fırsat eşitsizliği ana sorun”
Sizce pandemiden bağımsız olarak Türkiye’de çocukların ve gençlerin karşı karşıya olduğu en önemli sorun nedir?
Fırsat eşitsizliği, Türkiye’deki en kırılgan durumdaki çocuklar ve gençler için ana sorun. Bazı çocuklar çocuk işçiliği ile karşı karşıya. TÜİK 2020 verilerine göre Türkiye’de çocukların yüzde 32’si yoksul hanelerde yaşıyor ve yüzde 34’ü çeşitli maddi yoksunluklar deneyimliyor. Örneğin, yıllar içinde kaydedilen büyük ilerlemeye rağmen, okula gitmeyen yaklaşık 400 bin sığınmacı çocuk, dışlanma riski altında. İlerlemeye rağmen, Türkiye’de 5-17 yaş arası çocukların yüzde 4.4’ü hâlâ çocuk işçi.
Sosyo-ekonomik durumundan bağımsız olarak, aynı zamanda, dünyanın her yerinde olduğu gibi Türkiye’de de gençlerin, özellikle kızların, çevrim içi şiddet de dâhil olmak üzere, şiddete maruz kalma hakkındaki endişelerinin arttığını görüyoruz. Bununla birlikte, umutlarını koruyorlar, eski nesillerden çok daha küresel düşünüyorlar ve dünyayı daha iyi bir yer haline getirmeye kararlılar.
UNICEF II. Dünya Savaşı’nın ertesinde çocukların en temel haklarını korumak için kuruldu. Bu 75 yıllık tarihten çıkarılan dersler, UNICEF’in gelecek vizyonunu nasıl şekillendiriyor?
UNICEF olarak; her an aktif, ihtiyaçlara cevap vermede hızlı, çözüm bulmada esnek, çocuklar için hayata geçirilen ortaklıkları en verimli hale getirmekte yenilikçi, her çocuğa her yerde ulaşabilmek için tarafsız ve ihtiyaç duyulan her an hazır olmak için sürekli öğrenmeyi hiç ihmal etmedik. Kovid-19 döneminde çocuklar, karantinaların yükünü omuzladı. Ve şimdi, uzun süreli mali durgunluğun, azalan sosyal harcamaların ve artan insani ihtiyaçların etkileriyle karşı karşıyalar. UNICEF, dünya genelinde yoksul hanelerde yaşayan toplam çocuk sayısının 725 milyonu aşabileceğini tahmin ediyor.
Bu kritik noktada, çocuklarımız için istediğimiz geleceği güvence altına almak için acilen birlikte ve daha fazla çalışmamız gerekiyor. Dünyada herkes için aşı sağlamalı, öğrenmede devrim yaratmalı, ruh sağlığına yatırım yapmalı, ayrımcılık sona erdirmeli ve iklim krizi ivedilikle ele almalıdır. Bunu başarmak için, tüm bunları “nasıl” yapacağımız konusunda ise daha bilinçli olmamız şart. Çünkü çocuklar için elde edilen onlarca yıllık ilerlemeyi baltalamaktan kaçınmak için benzeri görülmemiş bir hızda hareket etmemiz gerekiyor. 75. yıl dönümümüzü kritik bir dönemeçte kutluyoruz. Yaptığımız işin aciliyeti ve ona duyulan ihtiyaç hiç bu kadar büyük olmamıştı.
“Kızları 21. yüzyıl becerileriyle donatmalıyız”
UNICEF Türkiye Temsilcisi Regina de Dominicis, “Salgın bize böylesi zorlu zamanlarda cinsiyet eşitsizlikleri de dahil olmak üzere eşitsizliklerin derinleştiğini gösterdi. Bunlar yoksulluk, kaynak yetersizliği ve sosyal normlarla kesiştiğinde kadınların ve kızların haklarından tam olarak yararlanmaları daha da zorlaşıyor” diyor: “Bunun için gençleri, özellikle kızları 21. yüzyıla uygun becerilerle donatmalıyız. Bunlar sadece dijital becerileri değil, aynı zamanda iş birliği, problem çözme ve eleştirel düşünme için sosyal becerileri de içerir.”
“Gençler doğal müttefiklerimiz”
UNICEF, iklim krizinin aynı zamanda bir çocuk hakları krizi olduğuna vurgu yapıyor. Türkiye de dahil dünyadaki iklim eylemlerinin başlıca aktörleri de çocuk ve gençler. Sizce iklim politikalarına etkide bulunabiliyorlar mı?
Küresel olarak, tüm çocukların yüzde 99’undan fazlası en az bir iklim ve çevresel şoka ve strese maruz kalıyor. Yaklaşık bir milyar çocuk iklim değişikliğinin etkileri nedeniyle son derece yüksek risk altında. İklim değişikliğinin etkileri hızlandıkça bu tehlikelerin şiddeti de artacak. Ancak dünyanın her yerindeki gençler, pasif kurbanlar olmak yerine, daha önce görülmemiş ölçekte mücadele etmeye başladılar. Kendilerini etkileyen bu karar alma süreçlerine katılmak onların hakkı ve etki sahibi olma potansiyelleri var. İklim değişikliği politikalarının geliştirilmesi ve uygulanmasında gerçek katılım için platformlar yaratmalı ve kesinlikle onları daha çok dinlemeliyiz. UNICEF olarak bu çabalara destek vermeye hazırız. Gallup iş birliğiyle hazırladığımız yeni bir ankete göre, gençlerin her yeni nesille dünyanın daha iyi bir yer haline geldiğine inanma olasılıkları yaşlılara göre neredeyse yüzde 50 daha fazla. Onlar bizim doğal müttefiklerimiz: Gezegen ve gelecek için endişeleri var ama kendilerini çözümün bir parçası olarak görüyorlar.