Pazar“Bu bir protesto değil, bir tercih”

“Bu bir protesto değil, bir tercih”

25.01.2015 - 02:30 | Son Güncellenme:

Oyuncu Teoman Kumbaracıbaşı, 2.5 aydır perşembe ve cuma günleri pazarda, kendi eliyle yaptığı süt reçellerini satıyor. Bunun bir dizi sektörü protestosu olduğunu söyleyen haberlere ise tepkili: “Ben zevk aldığım için bunu yapıyorum”

“Bu bir protesto değil, bir tercih”

Salı günü internet sitelerinde bir haber: “Dizi sektörünü protesto eden oyuncu Teoman Kumbaracıbaşı, pazarda süt reçeli satmaya başladı.”
“Yazı Tura”nın, “Made in Europe”un, “Signora Enrica ile İtalyan Olmak”ın ödüllü oyuncusu, “Eyyvah Eyvah”ların İspanyol’u Kumbaracıbaşı, Kadıköy’de 22 metrekarelik bir evde yaşıyor, gelen dizi tekliflerini de “düşünmeden” geri çeviriyordu, habere göre.
Merak ettim, bir hayal kırıklığının sonucunda mı böyle bir karar almıştı?
Buna mecbur mu kalmıştı? Ne olmuştu? Ayrıca “süt reçeli” neydi?
Hemen aradım, ertesi gün için sözleştik. O bütün gün evde reçel yapıyor olacaktı. Ben de tam tazecik (ve gerçekten nefis) süt reçelleri ılık ılık kavanozlarına dolarken Kumbaracıbaşı’nın mütevazı “krallığına” konuk oldum. Hepsinin kapağını tek tek kapattığı süt reçellerinin logosu bile kendi elinden çıkmaydı: Küpesi kaşıktan dünya güzeli bir siyahi kadın yüzü... “Resim de mi yapıyorsun?” diye sordum, “Son derece kabiliyetsizim” oldu cevabı, “Ama on bin kere aynı şeyi çizersen oluyor”. “El Rey de Dulce de Leche” yazıyordu üstünde gene kendi el yazısıyla. Yani? İspanyolca’da “Süt reçelinin kralı. Kimse elime su dökemez.”
Anlattığı hiç öyle yılgınlık, bıkkınlık yaşayan değil, kalbinden geçeni yapan mutlu bir adamın hikayesiydi. Nasıl 38 yaşında müzik yapmaya başlamış, Acaipademler diye bir grup kurmuşsa, şimdi de canı istediği için süt reçeli yapıyordu. Dizi sektörünü protesto etmek için reçel satmak mı? Bu kadar saçma bir şey duymamıştı...

Haberin Devamı

Bu bir protesto mu sahiden?

Olamaz. Çünkü ben süt reçelini yeni yapmaya başlamadım, sadece yeni satmaya başladım. Benim annem Arjantinli; “dulce de leche”, süt tatlısı anlamına gelir İspanyolca. Annem küçüklüğümden beri yapar, benim oğlum olunca ben de ona yapmaya başladım. Sonra baktım bayağı kazan kaynatıyorum, bir gün öyle bir fırsat oldu, “Hadi ben de pazara gideyim” dedim, bundan 10 hafta önce. Aklımda hiç öyle bir şeyi protesto diye bir fikir yoktu. Şu anda süt reçeli yapmaktan, pazarda insanlarla birlikte olmaktan, yaptığım şeyin beğenilmesinden, çocukların özellikle içinde hiç katkı maddesi olmayan bir şey yemesinden çok zevk alıyorum. Pazarda gerçek bir hayat var. O gerçek hayatın içinde bana da yer verdikleri için çok müteşekkirim.

Haberin Devamı

“Hadi ben pazara gideyim” deyince olmuyor herhalde?

Olmuyor. Orada oturmuş bir düzen var, kendinizi var etmeniz ve ispat etmeniz gerekir. Sadece sattığınız ürünle değil, insanlığınızla. Ben pazarda çok şey öğreniyorum ve geliştiriyorum kendimi. Süt reçelimin tadını evrensel bir yere ulaştırmak için gece gündüz çalışıyorum. Bu bana şu anda çok zevk veriyor.
Ne oyunculuk protestosu ne başka
bir şey, alakası bile yok.

“Sen hangi ehliyetle benim adıma konuşuyorsun?”

Nereden çıktı bu haber o zaman?

Ülkede önce haber yapılıyor,
sonra kaynağına soruluyor. Yazan nereden esinlendiyse öyle bir yorumda bulunmuş. Tamamen şahsi yorumu.
O haberdekilerin hiçbiri benim ağzımdan çıkmış cümleler değil. Sen hangi ehliyetle benim adıma konuşuyorsun? Facebook’ta bir fotoğraf görmüş ve aklına bu gelmiş.

“Olsa olsa protestodur” mu demiş?

Aynen. Ama dizi setlerinde yaşanan sıkıntılar yok mudur? Vardır. Bunlara karşı bir protestom olmuş mudur? Olmuştur. Haksızlıkların üzerine gidebilirsiniz, bunu da ancak o işin içinde olarak yapabilirsiniz. Sektörü alıp çöpe atamazsınız. Bunu bu şekilde ifade etmek ucuz, basit, basiretsiz, derinliksiz bir yaklaşım olur. Süt reçeli yaparak diziyi protesto etmek kadar saçma bir şeyi gazetede okuyunca gördüm. Saçmalık o haberi yapan ve onu sorgulamadan kopyalayan muhabir arkadaşlara gidebilir. Bir ararsın, dersin ki “Teo’cum, gel seninle bir haber yapalım”. “Tabii, yapalım.” Ben inanmadığım bir şey yapmıyorum ki, kalben inandığım bir şey yapıyorum. Etikete de yazıyorum: “Bunun içinde şeker, süt, emek, özen, iyi niyet var”. Yaptığım her işte bunlar var, süt ve şeker yok bir tek. Dizi tekliflerini düşünmeden reddediyormuşum. Ya, kime sormuş? Arkadaşım, ben 15 tane sinema filmi çektim, 40 tane tiyatro oyunu oynadım, iki tane albüm yaptım, sen bunların hiçbirinin haberini yapmak istememişsin, şimdi bu çocuk iki tane süt reçeli satıyor diye, hem de pazarı aşağılayarak haber yapacaksın. Bu bir varoluş mücadelesi değil, bir protesto değil, ben tercih ettiğim için bunu yapıyorum. Bunu yaptığım için de kendimi çok iyi hissediyorum.

Haberin Devamı

Pazarda reçel satmak acınacak bir şey gibi mi algılanıyor sence?

Öyle bir şey olabilir mi? Orada binlerce insan çocuklarına ekmek götürüyor. Ben de aynı şeyi yapıyorum. Oyuncu, pazardaki esnaftan nasıl üstün bir şey olabilir ki? Aynı toprağa basan ve aynı gökyüzüne bakan insanlar arasında seviye farkı olmaz, statü olmaz.

Haberin Devamı

“Ne yaptığınız değil, nasıl yaptığınız önemli”

Oyunculukla ilişkin ne durumda?

İçime sinen bir şey olursa çalışırım.

Düşünmeden reddetmiyorsun...

Öyle bir şey yok, yazın çalışacağım proje belli ama söylemek istemiyorum. Ben yapacağım değil yaptığım şeyleri konuşmayı tercih ediyorum. Ama şimdi bir arkadaşımız bir kuyuya bir taş attı, onu temizlemeye çalışıyorum. Sadece
süt reçelinden bahsetmek isterdim.
Tabii ki bir duruşum var hayatta, bunda bir şüphe yok. Şu anda yaptığım şeyden de hiç şüphem yok; bir şeye saplanmamaya, bir şeyin içinde hırslı olmamaya, orada bir kariyer planlaması yapmamaya özen gösteriyorum. Hoşuma giden, kalbimden geçen şeyi yapıyorum. Bu bütünlüklü bir şey, dizi çekerkende aynı şeyi hissediyorum, tiyatroda oynarken de, müziğimi çalarken de... Ne yaptığınızın bir önemi yok ki, nasıl yaptığınızın önemi var. Siz oyuncu olarak da insanları kandırabilirsiniz, esnaf olarak da. Bu insanın kendi vicdan terazisiyle karar vereceği bir şeydir.

Haberin Devamı

Oğlun seviyor mu süt reçelini?

Uçuyor. Ben de ona şöyle bir miras bırakıyorum: Oğlum, mesleklerin bir önemi yok, hangi mesleği yaparsan yap, senin adaletli, vicdanlı olman önemli. Para kazanma demiyorum, kazan, bende kazanayım ama iyi bir şey yapıyorsam. İyi bir şey yapmıyorsam gerçekten istemiyorum. Bu konuda şanslıyım çünkü hep tercihlerimi yaşadım.
38 yaşında müziğe başladım, iki albüm yaptım, çok sıklıkla da konser veriyorum. O da çok emek istiyor, aynen süt reçeli gibi, oyunculuk gibi... Yaşım ilerledikçe küçük yaşamayı öğrenmeye başladım. Görüyorsun, küçücük bir evde yaşıyorum ama bu evde her şeye yer var. Sohbet de edebiliriz, bir şeyler de üretebiliriz, küçücük bir mutfaktan bir iş kurabiliriz. Umutsuzluğa yer yok, umutsuz olmak için sebebimiz yok. Elimiz ayağımız tutuyorsa, gözümüz görüyorsa, kafamız çalışıyorsa umutsuzluğa düşmemeliyiz.

“Benim Antarktika gibi egom var, dikkat et”

Evin 22 metrekare olmasının da altı çiziliyor haberlerde...

Tabii. Çünkü insanlar
100 metrekarenin altındaki evlere ev demiyorlar. Ama bunu konuşanlara bu ülkede insanların hangi şartlarda yaşadığını hatırlatmak isterim. Sizin çöpe attığınız şeyi bir başkası alamıyorsa, bunda sizin sorumluluğunuz vardır. İnsaflı tüket ya, ihtiyacı kadar tüketebilir insan. Biz daha büyük evler ve daha büyük arabalar için mücadele ederken bambaşka şeylere hizmet ettiğimizi unutuyoruz. Küçücük bir evim var ve burada başım dik, boynum kıldan ince yaşamaya çalışıyorum. Olay bu. Birileri diyor ki “Egosunu bu kadar arka plana alarak” filan, hiç alakası yok, benim Antarktika gibi egom var, dikkat et, üstünde yürüyor olabilirsin. Egom olmadan nasıl sahneye çıkacağım ben? Tabii ki kendime güvenim olacak, bunları hakikat ve zarafetle birleştirerek yapmak istiyorum.

Esnafla aran nasıl pazarda?

Çok iyi. Aslında orası gerçek bir sahne diyebilirim, çok renkli, festival gibi. Son derece de meşakkatli bir iş. Kendi tezgahımı kendim taşıyorum motora yükleyip. Zaten bellediler de beni, oraya motorla giden tek kişi benim. Aslında her hafta iki kez sahneye çıkıyorum, perşembe ve cumaları. Ve her hafta sahneye hazırlanıyorum çünkü tamamını sattığım için yeni ürün yapmam lazım.

Kaç kavanoz satıyorsun haftada?

Valla iki günde yanılmıyorsam 150’ye yakın kavanoz reçel satıyorum. Bunun arkasından limon reçeli gelecek, sonra acı portakal reçeli gelecek ve döneminde kaktüs reçeli gelecek. Az bilinen, zahmetli, başkasının yapmaktan imtina edeceği şeyleri yapmayı seviyorum.

“Bugüne kadar 1 ton süt kaynatmışımdır”

Annenin tarifi mi bu süt reçeli?

Değil. Anneminki çok farklı. Kimi az kaynatır, kimi çok kaynatır, kimininki daha kıvamlı olur, benim şansım şu oldu: İlk yaptığım süt reçeli çok prim yaptı arkadaşlarım arasında. Pazardaki insanların yorumlarıyla son derece geliştirdim, şu anda sanıyorum nihai noktaya yavaş yavaş geldi. Pazardan çıkıp bunu ürün olarak satacaksam, o zaman analizlerinin yapılıp Tarım Bakanlığı’ndan izinlerin alınması gerekir. Ama ben olayı tahta kaşıkla karıştırmaktan vazgeçmeyeceğim. Bunu fabrikasyon bir ürüne dönüştürmeyeceğim. Kavanoz kapağını ben kapatacağım, gözümle göreceğim onu.

Bunu kahvaltıda mı yerdiniz?

Kreple, kek üstünde, kahvenin içinde... Aslında suyu buharlaşmış süt ve karamelize olmuş şeker bu. Ama korkunç emek var. Dört-beş saat kaynıyor. Şimdiye kadar belki 1 ton süt kaynatmışımdır 2.5 ay içinde.

Sürekli karıştırıyor musun?

Sürekli. Bileğimin hakkı
dediğim o, burada saf bir bilek var. Hiçbir katkı yok işin içinde çünkü
bir başkası yok.

“Oyuncuyum, müzisyenim, reçelcibaşıyım”

Hayatı küçültme noktasına
nasıl geldin?

Bu sürecin müzikle başladığını söyleyebilirim. Bu toprakların çok iyi şairleri var. Bu çok büyük şairleri okuya okuya ve onları besteleyerek, aslında çok da şeye ihtiyacım olmadığını fark etmeye başladım. Zaten büyük bir hayat yaşamıyordum ama şimdi her hafta daha az şeyle yetinmeyi öğreniyorum. Pazar da aslında bu kişilik gelişimi konusunda bana çok önemli bilgiler sağladı. Bileğinin hakkıyla orada her şey.

Oyunculuktan bıkkınlık gelmiş olabilir mi?

Yok. Bıkkınlık gelmez ama ara vermek gerekebilir. Hep aynı işi yapmak istemeyebilir insan ve bu sizi yeniler. Başka alanlarda derinleşmek, sizi oyunculukta da, müzikte de besler. Şu anda bana “Mesleğin ne?” diye sorarsan, oyuncuyum, sonra müzisyenim, sonra da reçelcibaşıyım.