20.05.2012 - 02:30 | Son Güncellenme:
Pelin Çini/pelin.cini@milliyet.com.tr
‘Keşke yanımıza top alabilsek, derbiyi uzaya taşırdık’
Bugün Fenerbahçe’de genel kurul var. Kulübün unutulmaz başkanı Ali Şen, hâlâ adaylığını bekleyenler olsa da bambaşka bir konuyla gündemde. Türkiye’nin ikinci uzay turisti olacağı, Fenerbahçe bayrağıyla boşlukta yürüyeceği günü bekliyor. “Ahu hanım ile aynı rokette olacağız. Malum eski eşi Galatasaray başkanı. Mümkün olsa yukarıda onunla maç yapardık” diyor
Uzaya turist olarak gitmek için oldukça yüksek bir miktarı gözden çıkarıp bilet alan ikinci Türk belli oldu: Fenerbahçe’nin unutulmaz başkanlarından Ali Şen.
Ne yalan söyleyeyim, onun uzaya gideceğini duyduğum zaman epey şaşırmış, “Bu yaştan sonra olacak iş mi?” demiştim. Ancak kendisiyle Bodrum’da bir gün geçirdikten ve köpekbalıklarını elleriyle beslediği kısa belgeseli izledikten sonra kararım değişti.
Hani nüfus cüzdanında yazan rakama inat her yıl gençleşen, ‘Benjamin Button sendromlu’ insanlar var ya, Şen de onlardan biri.
En büyük tutkusu hayal kurmak. Bir hayal kuruyor ve gerçekleştirmek için elinden gelen her şeyi yapıyor. Hele birileri “Yapamazsın” derse vay haline. Daha da inatla sarılıyor, sınır tanımıyor. “Uzaya gidip geldiniz diyelim. Ondan sonra ne olacak? Daha heyecanlı ne kaldı?” diyorum. “Sen dur, ben bir uzayı görüp geleyim. Sonra uslu çocuk olacağım, Bodrum’dan burnumun ucunu çıkarmayacağım” diyor. Daha cümlesini bitirmeden atmaya başladığı kocaman kahkahadan ve yüzündeki hınzır ifadeden biliyorum ki beni kandırıyor, ‘uslanmaya’ niyeti yok!
* Geçtiğimiz hafta uzay yolculuğu için bilet aldığınızı açıkladınız. Ahu Aysal’ın ardından ikinci uzay turisti adayımızsınız. Nereden çıktı bu fikir?
Ben adrenaline çok düşkün bir insanım. Her zaman böyleydim. Su kayağı yapacaksam en hızlı ben olayım, akrobatik hareketler yapayım isterdim. Kayak mı kayacağım, tepelerden atlayayım, uçayım derdim. Yani en uç olan neyse illa ondaydı aklım. Uzay seyahatine de pat karar verdim. Baktım ki bu artık mümkün, fırsatı kaçırmayayım dedim.
“Dünyadaki adrenalinleri tükettim, sıra uzayda”
* Uzay seyahati hem roketle hem de balonla yapılabiliyor. Balon çok daha konforlu bir seçenek. Neden onu seçmediniz? Roket için sağlık kontrollerine gireceksiniz, üstelik epey de riskli geliyor kulağa...
Önce roketle gideyim, sonra balonla da giderim elbet. Çocukluğumdan beri risk almayı sevdim. Aklımda ne varsa onu söyledim hiçbir şeyden ve kimseden korkmadım. Roketi de daha zor olduğu için seçtim. Roket yolculuğunu yapabilmek için sağlığınızın yerinde olması gerek. Formunuz da önemli. Bu konuda da kendime çok güveniyorum. Doktor kontrollerim tamam, şu an 30 yaşındaki bir adamınkiyle aynı kondisyona sahibim. O yüzden sıkıntı yok. Uzaya gideceğim, o karanlık boşlukta tek başıma olacağım. Astronotlar ne yapıyorsa aynısını yapacağım. Hatta roketten çıkıp boşlukta bir-iki adım atmak istiyorum. Ahu hanım da roketi seçmiş. Demek ki o da benim gibi çılgın.
* Ahu hanımla konuştunuz mu?
Uzun uzun tartışmadık ama bu hafta aramayı düşünüyorum. Bir de birkaç televizyon programında bir araya geleceğiz sanırım. Malum, Ahu hanımın eski eşi şu an Galatasaray başkanı. Herhalde yanına bayrak alır. Benim de yanımda mutlaka Fenerbahçe bayrağı olacak. Keşke mümkün olsa bir de top alsak, yukarıda maç yapardık. Fenerbahçe-Galatasaray derbisini uzaya taşırdık fena mı? Bu arada sen benim uzaya gitmeme bu kadar şaşırma. Dünyadaki adrenalinleri tükettim ben. Daha geçenlerde Alaska’daydım. Bir sene önce de Bahamalar’da köpekbalıklarını ellerimle besledim. O uzaydan daha riskliydi. Uzayda en kötü roket patlar, yanar kül olursun. Köpekbalığının nereni koparacağını bilebilir misin?
* Fotoğrafınızı baş köşeye asmışsınız. Yüzünüzdeki korku ifadesi dikkatimden kaçmadı...
Gözlerim fal taşı gibi açık değil mi? Nasıl bir histi anlatamam sana. Yıllardır bu işi yapan dalgıç “Ben her sabah işe giderken karımla vedalaşırım, ne olur ne olmaz” dedi. Kollarını bacaklarına demir zırh giyiyorsun ama hayvan ısırdı mı şansın yok, koparır. Ama hiç korkmadım biliyor musun? Daha doğrusu gidene kadar tık yoktu. Hani insan önceden heyecanlanır uyuyamaz falan ya. Ben mışıl mışıl uyudum. Ancak daldıktan sonraki gün çok kötü oldum. “Ne halt ettim, deli miyim ben?” diye kendi kendimi yedim. Bana korku sonradan geliyor. O fotoğrafı dalış sonrası kızım Suzan’a da yollamıştım. “Baba önce fotoşop sandım ama yüzündeki ifadeyi görünce anladım ki bunu da yapmışsın” dedi.
* Anladığım kadarıyla köpekbalığı beslemek, uzaya gitmek gibi kararlarınızı ailenize danışmadan alıyorsunuz...
Bende demokrasi şöyle işler. Mesela ailemi toplarım “Ben bunu yapacağım” derim. Onlar itiraz eder, konuşuruz ve sonra yaparım. Bir dönem Fenerbahçe yönetiminde de bu durum vardı. Ben başkanken yönetim kurulundakilere sorarlarmış “Ali Şen için diktatör diyorlar ne diyorsunuz?” diye. Cevapları şu oluyormuş: “Ali bey demokratiktir. Gelir, hepimizin fikrini sorar sonra onun dediği olur” (gülüyor).
“Dediklerimi yapsalardı Aziz Yıldırım çoktan çıkmıştı”
* Eski ve unutulmaz bir başkan olarak, Fenerbahçe’nin bu sezon başına gelenler hakkında ne düşünüyorsunuz?
Türk sporuna 50 yıldır hizmet veren biri ve her şeyden önemlisi bir Fenerbahçeli olarak çok üzülüyorum. Aziz Yıldırım’ın hapse girmesiyle şok olduk. Önce bu durumun çabuk geçeceğini, düzeleceğini sandık. Hep, “Bir yanlışlık oldu galiba” denilmesini, özür dilenmesini bekledik. Ama olmadı. Bu, bütün Fenerbahçelilerde büyük hayal kırıklığına neden oldu. Ama ilk aylardaki şaşkınlık ve öfkenin geçmesiyle camiada büyük bir sahiplenme belirdi. Bugün Fenerbahçe ayaktaysa nedeni bu birlik duygusudur. Taraftar olarak başkana ve yönetim kurulu üyelerine kayıtsız şartsız destek olduk. Olmaya da devam ediyoruz. Bugün genel kurul var, başkan seçilecek. Ben Aziz Yıldırım’ın yeniden seçilecek olmasına çok mutluyum. Onun karşısına aday olarak kimsenin çıkmasını da istemedim. Bana gelip danışanlar, adaylığını koymak isteyenler de oldu. Engelledim çünkü Fenerbahçe’yi bu karışıklığın içine bu yönetim soktuysa yine bu yönetim çıkarmalı. Takım ve yönetim kenetlenmeli. Kaldı ki hapiste olan bir adamın karşısına aday olarak çıkmak ne kadar adil olabilir?
* Yine de bugünkü kongrede tekrar aday olmanızı bekleyenler çıkmıştır eminim ki...
Bu yıllardır duyduğum bir laf ama ben zaten on küsur yıldır fiilen görevim olmamasına rağmen Fenerbahçe için çalışıyorum. Bu süreçte de elimden geleni yaptım. Ali Koç ile sürekli iletişim halindeyiz. Mesela 25 Eylül’de Fenerbahçe’de genel kurul toplantısı yapıldı. O toplantıda bu durumdan en çabuk nasıl kurtulabileceğimize dair fikirlerimi anlattım. Yönetime tavsiyelerde bulundum. Aziz Yıldırım Platini’yi mahkemeye vermişti, “Geri alın davayı” dedim. Şenes Erzik ile birlikte Platini ile görüşecektik. Ama dinlemediler. Buna da alışığım gerçi. Türk sporunda dediklerimin önce kabul edilmeyip sonradan uygulandığı çok olmuştur. Bugün gelinen nokta ise ortada. İddia ediyorum ki o genel kurulda beni dinleselerdi Yıldırım çoktan serbest kalmıştı. Ayrıca muhalif olmama rağmen onu desteklememe şaşıranlar olmuşsa beni tanımıyorlardır. Ali Şen’in özünü bilenler mutlu oldu, Fenerbahçeliler gurur duydu.
* Yıldırım’ı ziyaret ettiniz mi hiç?
Ettim tabii. Çok duygusal anlar yaşadık. Ben zaten duygularını uçlarda yaşayan biriyim. Filmlerdeki gibiydi, aramızda cam vardı, telefonla konuştuk. Gözleri doldu, bense dokunsan ağlayacak gibiydim. Ne konuştuğumuzu detayıyla anlatmak istemem. O bana iltifat etti, desteğim için teşekkür etti. Ben de onun yanında olduğumu belirttim. Sonuçta şu bir gerçek ki ben dahil tüm Fenerbahçeliler Aziz Yıldırım’a vicdanen borçluyuz. Onun Fenerbahçe için yaptıkları apaçık ortadadır.
“Taraftar Aykut’u seviyordu ama başkanını daha çok seviyormuş”
* Biraz da derbiden bahsedelim. Malum, geçen haftanın en çok konuşulan konusu Fenerbahçe-Galatasaray maçıydı. Nerede izlediniz? Toteminiz var mı?
Evdeydim. Toteme moteme hiç inanmadım. Tek totemim o topun iki direğin ortasından geçmesi ve gol olmasıdır. Normalde özellikle Galatasaray maçlarında ekstra heyecanlanan ve hırslanan biriyim ama bu maçta sakindim. Öfkem yoktu. “Fenerbahçe elinden geleni yaptı” diyerek izledim. Bu strese rağmen işi ta son maça kadar getirebildikleri için onlar benim gözümde görevlerini yapmışlardı zaten.
* Bugünkü teknik direktör Aykut Kocaman sizin başkanlığınız döneminde futbolcuydu. Onu ve Oğuz Çetin’i bir anda Fenerbahçe’den yollamıştınız. Bu çok da tepki çekmişti. Şimdi Kocaman’ı antrenör olarak beğeniyor musunuz?
Oğuz’a imparator, Aykut’a kral derlerdi. İkisini de çok severdi taraftar ama demek ki başkanlarını daha çok seviyorlarmış ki kabul ettiler. Yoksa kulübü yakabilirlerdi. Aykut’u antrenör olarak beğeniyorum. Bence bu sezon çok başarılıydı. Benim tahminlerimin çok üzerindeydi. Takım çok zor günler geçirdi. Her gün gazetelerde yeni bir haber vardı, şok üzerine şok. Böyle bir durumda bile takımı bir arada tutabildi. O yüzden kimse onu eleştirmesin, kimse “Gitsin” falan demesin. Yanlış olur, Aykut devam etmeli.
* Emre Belözoğlu-Didier Zokora ile arasında yaşanan ırkçılık tartışması da çok konuşuldu. Siz başkan olsanız ne yapardınız?
Ben Emre’ye ‘Küçük dev adam’ diyorum. Aslında futbol için müsait bir yapısı yok. Benim başkan olduğum dönemde “Zeytinburnu’nda bir çocuk var, virtüöz gibi” demişlerdi ama yaşı küçük diye almamıştım. Kısmet değilmiş birlikte çalışmak. Şimdi beğenerek izliyorum. Ama kendine zarar veriyor bu tartışmalarla.
Bir yöneticinin ya da antrenörün doğru şekilde karşısına alıp konuşması gerek. Ben ne kavgacı, ne asabi futbolcular gördüm. Konuşarak çözülmeyecek problem yoktur. Futbolcunun psikolojisini anlamak önemlidir.
“Küfür bizim kültürümüze yerleşmiş. Koro halinde binlerce insandan küfür işitmiş biri olarak söylüyorum. Önüne geçemezsin”
* Sokakta beni gören Galatasaray, Beşiktaş ve Trabzonspor taraftarları bile “Yaptığınız her şey için sağ olun” der. Fotoğraf çektirmek isterler. Trabzon’dan peynirim, Rize’den çayım gelir. Yüzünü bile görmediğim insanlardır yollayanlar. Bu kadar sevilmek çok az insana nasip olmuştur, Allah’ın şanslı kuluyum.
* Küfür bizim dilimize, kültürümüze yerleşmiş bir şey. Koro halinde binlerce insandan küfür işitmiş biri olarak söylüyorum bunu. Önüne geçemezsin. Biz öyle bir milletiz ki askerlik arkadaşımızı görünce bile küfrederek sarılıyoruz.
* Zorunda olmadıkça İstanbul’a gelmek istemiyorum. Hatta düğünlere davet ediyorlar ona bile gitmiyorum. Birine gitsen ötekine ayıp oluyor. Bodrum’u ve denizi seviyorum. Bu sessizliği hiçbir şeye değişmem.
* Mütevazı olmayacağım, bugüne kadar bana gösterilen bağlılığın bir benzerini dünyada başka bir yerde göremezsin. Aradan 14 yıl geçmiş, hâlâ “Ali Şen başkan Fenerbahçe şampiyon” diyenler var. Zaten başkanlığı kendim bırakmasaydım karşımda kimse duramazdı.