13.10.2024 - 02:00 | Son Güncellenme:
SEYHAN AKINCI - Son bir haftada birçoğumuzun hiç bilmediği kavramlar ve sosyal medya platformları ile karşı karşıya kaldık. Genellikle internet forumlarında ve sosyal medya platformlarında bir araya gelerek, reddedilme deneyimlerini anlatan erkekleri ifade eden incel ve şiddet dolu birçok paylaşımın yapıldığı ve Ankara 1. Sulh ceza hakimliği kararıyla erişime kapatılan Discord öne çıkanlar. Bağımlılık ülkemizde giderek daha yaygın hâle gelen bir sorun. Tam da bu sebeple alanda çalışan uzmanların daha sık karşısına çıkıyor. Uzman psikolog Melike Şimşek ve Prof. Dr. Kültegin Ögel buradan yola çıkarak “Uzmanlar İçin Bağımlılığa Pratik Yaklaşım” kitabına imza attılar. Akademisyen Kitabevi etiketiyle yayımlanan çalışma uzmanlar için değerli bir kaynak oluştururken bağımlılıkla ilgili farkındalığını artırmak isteyenler için de önemli bir başucu kitabı. Biz de ülkemizde 1995’ten bu yana bağımlılık konusunda çalışan Prof. Dr. Kültegin Ögel ve uzman psikolog Melike Şimşek ile “Uzmanlar İçin Bağımlılığa Pratik Yaklaşım” kitabını ve ülkemizde bağımlılıkla ilgili nasıl bir tabloyla karşı karşıya olduğumuzu konuştuk.
- “Uzmanlar İçin Bağımlılığa Pratik Yaklaşım” kitabını hazırlamaktaki motivasyonunuz neydi? Nasıl bir ihtiyaca karşılık geliyor?
Melike Şimşek: Kitabı yazmaktaki motivasyonumuz, yıllardır bağımlılık alanında çalışırken karşılaştığımız zorluklar ve bu zorluklara yönelik çözüm arayışlarımız oldu. Bağımlılık artık sadece ruh sağlığı profesyoneli olup bu alanda özelleşen kişilerin değil alanda çalışan tüm uzmanların karşılaştığı ve temel müdahaleleri bilmesi gereken bir sorun hâline geldi. Kitapta uygulamayı kolaylaştıracak yol haritaları, şemalar ve ölçekler yer alıyor. Bağımlılığı kimyasal ve davranışsal olarak iki ayrı kategoride ele almak yerine tüm bağımlılık türlerine yer vermeyi ve bütüncül bir bakış açısıyla bağımlılık kavramını ele almayı tercih ettik. Dolayısıyla uyuşturucu madde bağımlılığından alkol bağımlılığına, sigara bağımlılığından kumar ve internet bağımlılığına uzanan bir çerçevede tüm bağımlılık türlerini ve bunlara yönelik müdahaleyi anlattık. Bu hâliyle bağımlılık tedavisinde ve müdahalesinde çalışan uzmanlara, karşılaştıkları karmaşık durumları daha etkili bir şekilde yönetebilmeleri için pratik bir rehber sunduk diyebilirim.
“İşi bağımlılık olan insan kaynağı artırılmalı”
- Ülkemizde uzmanların bağımlılık konusunda kendini geliştirmesi için Sağlık Bakanlığı öncülüğünde özel bir çabaya ihtiyaç var mı?
Kültegin Ögel: Eskiden eğitimlerimize çok az uzman katılırdı. Şimdi eğitim talebi arttı. Hem de çok farklı meslekten insanlar bağımlılık konusunda bilgilenmek istiyorlar. Bu da artık sorunun büyüdüğünü gösteriyor. Sağlık Bakanlığı’nın bu konuda birçok eğitimi var. Çoğunlukla bu eğitimlere biz de katkı veriyoruz. Ancak asıl önemli olan, işi bağımlılık olan insan kaynağının artırılması olacaktır.
- Bağımlılık alanında çalışan iş gücünün artırılması gerektiğini ifade ediyorsunuz. Bu neden önemli ve bunun için neler yapılabilir?
Kültegin Ö.: Bağımlılık alanında çalışan uzmanlar sürekli yer değiştiriyorlar. Bunun sonucu kişi tam bağımlılığı öğreniyor, başka bir yerde görevlendiriliyor. Bu nedenle bağımlılığın bir üst bilim dalı olarak kabul edilmesi gerekli.
“İnternet bağımlılığı gençlerin sorunu olmaya devam ediyor”
- Ülkemizde bağımlılıkla ilgili nasıl bir tablo var?
Kültegin Ö.: Alkol her sınıftan insanda gözleniyor. Son yıllarda kadınlarda büyük artış gösterdi alkol kullanımı. Gençlerde ise tek eğlence aracı olarak alkol yer bulmaya başladı. Gençler için gidilecek yer çok az. Zaman da sadece AVM’lerde geçmiyor…
Sigara bağımlılığında da elektronik sigara hızla artıyor. Bu konuda aileler bilgilenmeli. Elektronik sigara yasak ama serbest! Dolayasıyla bir politika da oluşturulamıyor. Öte yandan geçtiğimiz yıllarda kapalı mekânlarda sigara içmek çok iyi denetleniyordu. Ancak artık denetim yok. Sigarasız kafe bulmak çok zor. Bu durum klasik sigara kullanımını da normalleştiriyor. İnternet bağımlılığı, pandemi döneminde yetişkinlerde artış göstermişti ancak şimdi yine ergenlerin sorunu olmaya devam ediyor.
“Her iki Türk kadınından biri eş bağımlı”
- Çalışmada bağımlılığın bir sistem sorunu olduğunu ve ailenin tedaviye dahil edilmesi gerektiğini söylüyorsunuz...
Kültegin Ö.: Bağımlılık bir aile hastalığı hâline gelebiliyor. O nedenle herkesin değişmesi lazım. Hatta sadece anne-baba değil; amca, dayı, teyze, hala gibi diğer kişilerin de bu sistem içinde yer alması gerekiyor. Eş bağımlılık diye bir durum var. Genelde aileden birisi, bağımlının bağımlılığını besler.
- Eş bağımlılık özel çalışma alanınız. Bu alanda ülkemizde nasıl bir tablo var?
Melike Ş.: Eş bağımlılık, bağımlılık sorunu söz konusu olduğunda daha çok kendini gösteren ama aslında birçok ilişkide sinsi bir şekilde gelişen davranış biçimi diyebiliriz. Bu sinsi ilerleyiş, yaşadığımız ilişkinin bekası ya da sevdiğimiz kişinin (eşimiz, sevgilimiz, çocuğumuz ) ihtiyaçlarını karşılayabilmek için kendi isteklerimizi, ihtiyaçlarımızı ve benliğimizi bir kenara atmamızla başlıyor. Ülkemizde “Senin için saçımı süpürge ettim,” kültürü maalesef özellikle kadınlarda çok yaygın. Kadınların kolayca eş bağımlı davranış biçimi geliştirdiğini görüyoruz. Yaptığımız araştırmalarla da bu gözlemlerimiz desteklenmiş oldu. Maalesef her 2 Türk kadınından biri eş bağımlı… Sorunlu bir ilişkide ses çıkarmama, partneri ya da çocuğu için aşırı kaygı duyma, sorunla yüzleşmekten kaçınma, suçluluk ve utanç gibi duygu ve davranışlara kolaylıkla girebiliyorlar. Karşı tarafın mutluluğu için kendi mutluluğumuzdan vazgeçmeye bu kadar hazır olmak bizi suiistimale açık hâle getiriyor. Özellikle eşlerden birinde bağımlılık gibi bir sorun varsa, eş bağımlılık geliştirmiş olan taraf, bağımlı olan kişinin tüm isteklerini karşılayarak, normalde kabul etmeyeceği şeylere tablo kötüye gitmesin diye ses çıkarmayarak ya da onu kaybetmekten yoğun kaygı duyduğu için bazı durumları görmezden gelerek bağımlı partnerin hastalığının farkında olmadan ilerlemesine katkıda bulunuyor. Madde bağımlılığında kadın partnerlerin bu davranışı çok sık sergilediğini, yardım etmek isterken sınırların kaybolmasından bağımlılığın şiddetlendiğini gözlemlediğimiz onlarca örnek mevcut.
“Dijital yerliler olarak tanımlıyorlar”
- Sosyal medya ve telefon kullanımı çok yaygın. İnternet bağımlılığında gençler öne çıkıyor...
Melike Ş.: Bu önemli bir konu, özellikle gençler için dengeli bir teknoloji kullanımı sağlamak gerekiyor. Akıllı telefonlar ve sosyal medya; gençlerin sosyal bağlarını güçlendirmesi, bilgiye hızlı erişim sağlaması ve kendilerini ifade etmeleri için harika araçlar sunuyor. Ancak, bu teknolojilerin bilinçli ve dengeli bir şekilde kullanılması da son derece önemli. Bu denge kurulamadığında tıpkı diğer bağımlılık yapan maddelerde ve davranışlarda olduğu gibi bağımlılık gelişiyor. Günümüzde teknolojiyle bu kadar içli dışlı olan gençler kendilerini ‘dijital yerliler’ olarak tanımlıyorlar. Onların dilinden anlamadıklarını düşündükleri nesilleri ise ‘dijital göçmenler’ diye isimlendiriyorlar. Dolayısıyla onların ihtiyaçlarını anlamak ve dijital göçmen olmaktan kaçınmak gerekli.
“Sınırlar belirlenmeli ve korunmalı”
- Gençlerin hem çağı yakalamaları hem de çağa hapsolmamaları adına akıllı telefon kullanımında nelere dikkat etmelerini önerirsiniz?
Melike Ş.: Zaman yönetimi telefon kullanımında en önemli noktaların başında geliyor. Gençler teknolojiyi sadece eğlence için değil, aynı zamanda öğrenme ve kişisel gelişim için kullanmaları konusunda motive edilmeli. Son yıllarda yüz yüze sosyal etkileşimler yerini büyük oranda sanal dünyaya bırakmış durumda. Bu durum sosyal fobi gibi birçok ruhsal sorunu daha kötüleştirdiği gibi gençlerin iletişim becerilerini geliştirmesine de engel. Dolayısıyla reel dünyadaki sosyal etkileşimlerin, gençlerin duygusal ve sosyal gelişimi için kritik öneme sahip olduğu anlatılmalı. Sanal dünyadaki bir diğer tehlike, bilinmezlik ve karşılaşılan içeriklerin her zaman gerçeği yansıtmaması. Bu platformlarda karşılaştıkları bilgilere ve personalara eleştirel bir gözle bakmaları gerektiğini bilmeleri önemli. Dijital okuryazarlık, bu süreçte büyük bir rol oynuyor. İnternet bağımlılığında kapsamlı önleme çalışmaları yapmak aslında bağımlılık geliştikten sonra müdahale etmekten çok daha etkilidir. O nedenle ailenin küçük yaşlardan itibaren rol model olması, hem aile içinde hem de bireysel olarak teknolojinin kullanımına dair sağlıklı sınırlar belirlemeleri ve bu sınırları korumaları gençlerin teknolojiyle sağlıklı bir ilişki kurmalarını sağlar.