19.08.2001 - 00:00 | Son Güncellenme:
LEZZET Sanırım önce şunu söylemek gerek: Alchera, alışık olduğumuz kafe-restoranlara pek benzemiyor. Çünkü ne içeride masa-sandalye dolu bir salon var, ne de bir kafe düzeni. Mekan, birbirinden bağımsız ve eğlenceli birtakım odalardan oluşuyor. Mesela, film izlemek isteyenler için sinema; puzzle, scrabble, sessiz sinema oynamak isteyenler için oyun; kitap okumak isteyenler için ise kitap odası bulunuyor. Bağdat Caddesi üzerinde, minderleri, nar ağaçları, ahşap masalarıyla bir bahçe... Ardında da erken Cumhuriyet dönemi mimarisinin izlerini taşıyan üç katlı bir ev. Daha doğrusu, restoranı, kafesi, yetişkinler için oyun odası ve kitaplığıyla bir keyif mekanı. Adı; Alchera... Yani (Aborjin mitolojisindeki karşılığıyla) düş zamanı... Her odanın mönüsü farklı Alcherayı tiyatro kökenli bir üçlü (Esra Akkaya, Kerem-Meltem Deren) işletiyor. (Esra Akkayıyı Mahallenin Muhtarları dizisindeki "Şirin" tiplemesiyle tanıyoruz.) Tabii sahipleri tiyatrocu olunca, müşterileri bazı sürprizler de bekliyor bazen. Mesela, siz bahçede minderler üzerinde atıştırırken, bir dans topluluğu yanı başınızda prova yapabiliyor. Ayrıca evin ikinci katındaki performans salonunda -aylık 50 milyon lira karşılığı- oyunculuk ve beden kullanımı kursları veriliyor. Yemekler ise siz neredeyseniz oraya geliyor. Yani Alcheranın odalarında hem dilediğiniz aktiviteleri gerçekleştirme olanağı buluyor, hem de Fransadan Karayiplere, Çinden İtalyaya kadar dünya mutfağından birçok yemeğe ulaşabiliyorsunuz. Tabii, odalara özel mönüler de var: Mesela eğer kütüphanedeyseniz, kitabınızı konyak, şampanya ve havyar eşliğinde okuyabiliyorsunuz. (Unutmadan, internet tutkunları için kitap odasında bilgisayar da bulunuyor.) Yemekler dünya mutfağından Alcheranın karnı tok müşterilerine gelince... Onları da "üzerinde çikolata yüzen kahve"den ballı buzlu kahveye, şeker şurubundan romlara, vermutlara kadar birçok seçenek bekliyor. Tabii, browniler, kekler, sufleler ve pastalar eşliğinde. Eğer canınız biraz sıkılıyor ve bir restorandan yemekten daha eğlenceli şeyler de bekliyorsanız, önemle duyurulur. Tel: (0216) 414 62 20 Alcheranın mutfağından Ercüment Türkoğlu sorumlu. Mönü hem çeşit hem de damak tadı açısından oldukça geniş. İsteyene salatalar, omletler, krepler; isteyene sepette tavuktan Şatobriyan soslu ızgara bonfileye, Karayip tarzı piliçten deniz mahsullerine kadar et yemekleri, isteyene de vejetaryen mönü. Yani damak tadınız ne olursa olsun, Alcheradan doymadan ayrılmanız pek mümkün değil. Fiyatlar ise, Bağdat Caddesi ölçülerine nazaran gayet makul. Mesela, krepler 5 milyon 750 bin, makarnalar 5 buçuk, Yeni Dünya Soslu Somon Balığı ise 8 milyon 750 bin lira. KİM NEREDE NE YEDİ? "Domuz Adasında portakallı ördek yedim" Yıldırım Mayruk (Modacı) En son Belma Simavinin Göcek, Domuz Adasındaki evinde portakallı ördek yedim. Mekan en natürel haliyle bir bahçeydi. Neredeyse Türkiyenin bütün "creme de la creme"i oradaydı. Bu konuklar arasında Guggenheimin torunu, Bulgarinin Avrupa müdürü, İtalyan sefiri ve sefiresi, Rahmi Koç, Yüksel Behlil, Çiğdem Simavi, Vitali Hakko ve Eşref Fulya Cerrahoğlu da vardı. Ördek çok lezzetliydi. Diğer tüm yemekler de... Portakallı Ördekin yanında Sezar Salatası da yedim. Tüm yemekler çok nefisti. "Acı soslu patates harikaydı" Sema Şimşek (Manken) En son ablam Banunun doğum yaptığı hastanede patates kızartması yedim. Ablam Kadıköy Şifa Hastanesinde doğum yaptı ve bir oğlu oldu, adını da Ekin koydular. Ama restoran olarak soruyorsanız en son Düsseldorfta, Louisiana adında bir restoranda arkadaşlarımla yemek yedim. Aslında ben patates kızartmasını çok severim. Çok güzel bir yerdi. Tex-mex benzeri bir yerdi. Hot chili yani acı soslu patates yedik. Yemekte Ceylan Saner ve Hakan Kültür de vardı.