Pazar“Attila üretmek için çıldıranlar senfonisinden”

“Attila üretmek için çıldıranlar senfonisinden”

16.08.2020 - 03:04 | Son Güncellenme:

4 yıl önce aramızdan ayrılan Attila Özdemiroğlu’nun bestelerinin 2020’ye selam çaktığı albümün hikayesini, eşi Hepgül Özdemiroğlu’ndan dinledik

“Attila üretmek için çıldıranlar senfonisinden”

Attila Özdemiroğlu, Türkiye’de pop müziği yoktan var eden isimlerden. 42 film
müziği, 14 müzikal, 200’ün üzerinde hit şarkıda imzası olan, bilinçaltımızdaki şarkıların büyük bestecisi. Aramızdan ayrılışının dördüncü yılında, başta eşi Hepgül Özdemiroğlu olmak üzere tüm ailesinin katkısıyla bir saygı albümü ortaya çıktı: “Attila Özdemiroğlu Besteleri”. Arda Müzik etiketiyle çıkan 30 eserlik bu albüm, onun “Merak eden yok olmaz” şiarının da bir kanıtı adeta. Sezen Aksu’dan Teoman’a, Nükhet Duru’dan Kenan Doğulu’ya, Gripin’den Ceylan Ertem’e, Halil Sezai’den Fettah Can’a, İpek Açar’a, Pamela’ya; Özdemiroğlu için söyleyen müzisyen listesinin uzayıp gittiği bu manevi miras albümünün hikayesini Hepgül Özdemiroğlu’ndan dinledik.

Haberin Devamı

Albüm fikri nasıl ortaya çıktı?

Attila aslında saygı albümü, jübile gibi fikirleri seven biri değildi. Çünkü hep “Sonsuza kadar çalışacağım ve bunun bir jübilesi olmayacak” gözüyle bakardı. Fakat tedavi döneminde bir şekilde olabilir dedi. O sırada listede çok daha az eser vardı. Zaman geçtikçe ve icracı arkadaşlarla konuştukça sayı arttı. Sonra Attila’yı kaybedince bir süre ara verdik tabii ama sonuçta onun isteklerinin yüzde 80’ini tutturduğumuz bir albüm oldu.

Albümde, farklı kuşaklardan çok sayıda isim var. Attila Bey’in isimlerle ilgili tercihi olmuş muydu?

Tabii; çünkü ancak bir müzisyenin karar vermesi gereken bir şey, hele de o şarkının bestecisiyse daha doğru bir eşleşme olur. O anlamda albümde olamayan isimler de var: Tarkan’ı çok istemiştik mesela, Attila’yla da konuştular ama olamadı. Ajda Pekkan sanırım yapımcı düzeyinde bir karar sonucu yer alamadı. Sertap Erener’e ilk liste gitti ama onun da çok yoğun bir dönemiydi. Derken bazı şarkılar, şarkıyı söyleyenler arasında değişebildi. Ve en önemlisi, Attila’nın da albüm için ilk şartıydı, her icracının kendi aranjörüyle çalışmasını sağladık.

Haberin Devamı

Albümde Attila Özdemiroğlu’nun çok bilinen şarkılarının yanı sıra film müzikleri, müzikallerden eserleri de var. Seçkide nasıl bir denge gözettiniz?

Aslına bakarsanız Attila bir film müzikçisi. 42 tane film müziği, 14 müzikali var ve bunlar büyük eserler. O yüzden, her alanı gözettik. “Yedi Kocalı Hürmüz”den “Tanrım”ı aldık. “Muhsin Bey” filmi, benim Attila’yla çok özdeşleştirdiğim bir hikayedir, filmin anatemasına yer vermemek olmazdı. “Bir Vurgun Bu Sevda” zaten “Ağır Roman”la hafızamızda yer edinen bir şarkı...

“Muhsin Bey”le ne açıdan benzerlik kurardınız?

Çünkü Attila da hep idealleriyle yaşamış bir insandı. İnanmadığı hiçbir müziği icra etmedi. Şarkıcılığına inanmadığı kimse için çalışmadı. Bunlardan biri de Türkan Şoray’dır. Çok da sevdiği ve deli hayranı olduğu halde, Türkan Hanım’a albüm çalışması için geldiklerinde ona dönüp “Türkancım, bu şahane kariyerin içinde seni mutsuz edecek çentiği atan kişi ben olmak istemiyorum” diyebilmiştir. Benzer şekilde Okan Bayülgen...

Haberin Devamı

Ona da mı hayır dedi?

“Ağır Roman” dönemiydi. Okan, “Resimdeki Gözyaşları” şarkısını çok söylemek istiyordu ama belli bir tarzda söylemek istiyor ve Okan’ın ses tonu da harikadır zaten, hepimiz bayılıyoruz. Ama Attila “Olmuyor” dedi. Gecenin ikisinde rahmetli Cem Karaca’yı çağırttı bana. Sabaha kadar çalıştılar. Hatta o sırada Goran Bregovic Türkiye’deydi, onun ekibinden kızlar geri vokal yaptılar. Ve zaten ortaya öyle bir şey çıktı ki, “Evet, bu şarkı Cem’den başkasına olmazmış” dedik.

Attila Bey’in evde adeta bir laboratuvar ortamında çalıştığı anlatılır. Bu şarkıların ortaya çıkış sürecini nasıl hatırlıyorsunuz?

Aslında bu eserlerin büyük çoğunluğu “terzi kırpığı” dediğimiz şarkılar. Attila’nın filmlerde kullanmadığı şarkıların Aysel ve Sezen tarafından alınıp ustalıkla şarkı yapılmış halleri. Sezen ve Aysel olmasaymış, tabii Şanar Yurdatapan bir de, bence Attila’nın bu kadar şarkısı olmazmış. Üretmek için çıldıranlar senfonisi diyorum ben o ekibe. Tabii çok özel bir dönem aynı zamanda. 

Haberin Devamı

Attila Bey’i müzisyen yönüyle biliyoruz ama kariyerinde pilotluk da var, ses mühendisliği tarafı var, hukuk, matematik, mimarlık eğitimi var. Çok yönlü demek bile yetersiz kalıyor...

Attila 7 enstrüman çalan bir insandı. 60 yaşında Moskova’da gördüğü bir çelloya aşık olup günde 11 saat çalışarak çello çalmayı öğrendi. Piyanoyu da 45’inde öğrenmiş. Aynı zamanda çok iyi bir bilgisayar mühendisiydi bence ama evde hızar makinesinde ahşap da keserdi, havuzun klor ölçümünü de yapardı. Onun öğrenmekle ilgili şiarı şuydu: Sabır, tekrar, ısrar. Öğrenmenin sistematiğini çözmüştü. Ama hepsinin temelinde ne vardı derseniz, merak. Merak et, merak eden yaşlanmaz, merak eden yok olmaz derdi. Bilimi merak et, sanatı merak et, insanı merak et… Bu, her şeyden beslenme, her şeyin matematiğini çözme ve kendinden bir şeyler katma arzusu. Bence sanatçılık da zaten böyle bir şey. Evrenin enerjisine ancak bu şekilde karışılıyor diye düşünüyorum. İlgi bilgiyi getiriyor, bilgi de mutlaka bir ürüne dönüşüyor.

Haberin Devamı

“Attila üretmek için çıldıranlar senfonisinden”

“Dünyanın en duygusal adamıyla evlendim sanıyordum”

 

Siz Attila Bey’i “Duyguların matematiğini çözmüş biri” diye tanımlıyorsunuz. Neden?

Biz Attila’yla tanıştıktan 22 gün sonra evlendik. Çok saçma ama olağanüstü günlerdi. Sonuçta tanımadan evlendim. Ama onun hakkındaki izlenimim; keman çalıp beste yapan, dünyanın en duygusal adamı şeklindeydi. Tabii 21 yaşındayım. Dizlerinin üzerine çöküp keman çalarak evlilik teklifi etmişti, Sezen’in evindeydik. Ben tabii kendimi kaybettim. Ve de 300 kere falan teklif ettirdim. Rezillik yani, oluyor. Evlendikten sonra da heyecanla bekliyorum, bir yaratım anına tanık olacağım çünkü. Bir gece uyandırdı beni. “Ağır Roman”ın film müziğini dinleteceğim sana dedi. Salonun yarısı stüdyo zaten. Davulla bir ritim çaldı. Ben hiçbir şey anlamadım tabii ki. “Bu, o kadar özel bir aksak ritim ki, filmin müziğini bunun üzerine kuracağız” dedi. “Harika” dedim ve derhal odama dönüp şunu düşündüm: Herhalde artık yeteneğini kaybetti.

Fikriniz nasıl değişti?

Aslında daha evlenmeden önce söylemişti bana; “Duyguyla müzik yapılmaz, müzik matematik işidir ve yüksek matematiktir” demişti, “Ben şimdi seni ağlatabilirim, kahkaha attırabilirim, çünkü bu makamlarla alakalıdır.” Tabii ben bunu, bana dinlettiği o ritmin neye dönüştüğünü görünce anlayabildim. Ve fikrim değişti.

Ama sonuçta size keman çalmış teklif ederken?

E uyanık. Çok zeki.

Neyi çalmıştı?

“Yara”yı çalmıştı. Vefatından önce de bu şarkıyı Lara’nın (Özdemiroğlu) okumasını çok istedi. Piyanonun başında baba-kız saatlerce çalışır ve tartışırlardı. Lara bu besteyle büyüdü. Bu albümde okurken de babasını düşünerek çok ağladı yavrum ama bambaşka bir duyguyla okudu. Cem Adrian’la düet yaptılar. Çok güzel yorumlar alıyorum şarkıyla ilgili, kabarıyorum.

“Attila üretmek için çıldıranlar senfonisinden”

Albümden kısa kısa

 

Hasret (Fettah Can - Cansu Kurtçu ): Çok özel bir eseri Attila’nın. Bir ayrılık sonrası sahil kenarında bulduğu bir dalla kumları karıştırırken bestelemiş bu şarkıyı. O kumun içinde kaybolmayı, hayatta bir kum tanesi olmayı düşünmüş. 

Sonsuz Aşk (Halil Sezai - Tuğçe Soysop): Halil şarkıyı yolladı bize, dinledik. “Aa türkü bazlı, güzel olmuş” dedik. Teşekkür mesajı yazdık. Ama şarkının yarısını dinlemiştik. Halil’den cevap geldi: “Siz galiba tamamını dilemediniz.” Onun üzerine tamamını dinleyince, sonunda bir sürpriz var onu söylemeyeyim, gözümüzden yaş fışkırdı. Albüme de alt ismini veren odur; “Müzik zaten anlatır her şeyi.”

Bir Vurgun Bu Sevda (Sezen Aksu): Bana albüm yaptığımızı hissettiren iki şarkıdan biri. Tabii ki Sezen Aksu farkıyla. 

Günaydın (Hepgül Özdemiroğlu): Benim bir şiirim. Attila’yla 19 yıl önce beraber yaptığımız 38 dakikalık bir kayıt.

Eskidendi Çok Eskiden (Mehmet Erdem): Attila’nın kullanmadığı bir besteydi, Sezen’e götürdüm söz yazması için. O da dedi ki “4 yıl önce Murathan (Mungan) bir söz getirmişti.” Tesadüfe bakın, hiçbir düzeltme yoktur. Birbiri içinmiş o beste ve sözler, buluşturan Sezen oldu. Attila da şok yaşadı.