01.10.2023 - 02:00 | Son Güncellenme:
Ege Doğaç Erdoğan
EGE DOĞAÇ ERDOĞAN- ABD’li efsanevi gökbilimci Carl Sagan şöyle der: “DNA’mızdaki nitrojen, dişlerimizdeki kalsiyum, kanımızdaki demir, elmalı turtamızdaki karbon, çöken yıldızların içlerinde yapıldı. Bizler, yıldızların malzemesinden yapıldık.” Kendimizi bir yıldız olarak görmek güzel tabii, ancak evrende bulunan her partikül bir zamanlar bir yıldızın parçasıydı. ABD Havacılık ve Uzay Ajansı’nın (NASA) uzay aracı ‘Osirix-Rex’in üzerinde araştırma yaptığı Bennu isimli asteroit de buna dâhil. Osirix-Rex, Bennu’dan örnekler topladı ve nihayet dünyaya başarılı bir şekilde geri dönüş yaptı. Asteroit parçalarının bulunduğu kapsül çok dikkatli bir şekilde muhafaza ediliyor. Halen ‘Apollo 11’den kalan ay parçalarının araştırmalarda kullanılıyor olduğunu düşünürsek Osirix-Rex’in bulguları uzun yıllarca evren hakkındaki araştırmalara ışık tutacak gibi görünüyor.
Dünyaya çarpma olasılığı var
Bennu, 1999’da LINEAR projesi tarafından keşfedilen karbon zenginliğine sahip bir asteroit, başka bir deyişle göktaşı. Dünyadan 81 milyon kilometre uzaklıkta, Güneş’in yörüngesinde dönen Bennu, NASA tarafından tehlikeli göktaşları kategorisinde gösteriliyor. Fakat şu an için panik yapmaya gerek yok, zira Bennu’nun dünyaya çarpma olasılığı sadece 1800’de 1. Dünyaya en çok yaklaşacağı zaman olarak 2182 yılı hesaplanmış. Bennu’nun isminin hikâyesi de ilginç. 2012 yılında yapılan bir yarışmada, binlerce katılımcının isim önerisinin arasından 3. sınıf öğrencisi Michael Puzio birinci oluyor ve Mısır mitolojisinde bir kuş olan “Bennu” isminde karar kılınıyor.
Bir sorunumuz var Houston
Utah Çölü’ne iniş yapan Osirix-Rex’in kapsulü, Houston’daki Johnson Uzay Merkezi’ne götürüldü. Evet, bu “Houston, bir sorunumuz var” derken bahsettiğimiz Houston. Yıllardır halen uzay çalışmalarının merkezi olarak istikrarın da bir sembolü haline gelen şehirde Osirix-Rex’in bulguları bilim insanları tarafından heyecanla bekleniyor. Kapsüle dışarıdan yabancı bir madde ile temas etmemesi için çok dikkatli bir ekip tarafından incelenecek olan kapsülün içinde yer alan bir teneke kutu, asıl önemli olan kısım. Kapsülü açıp kutuya ulaşmadan önce nitrojen gazı veriliyor; böylece oksijen, nem, bakteri gibi maddelerin bulaşmasının önüne geçiliyor. Anlayacağınız epey sık elenip ince dokunulan bir işlemden bahsediyoruz.
Gizemli siyah toz
Daha şimdiden merak uyandıracak bulgulara rastlanıldı bile. Gerekli tüm önlemler alındıktan sonra nihayet kapsülün içindeki kutu açıldı ve tanımlanamayan siyah toz parçacıklarına rastlanıldı. NASA bu partiküllerin Bennu’dan olup olmadığı konusunda incelemelerde bulunulacağını açıkladı. Araştırmalar devam ettikçe yeni bulguların ortaya çıkmasıyla paha biçilemez bilgiler edinilmesi mümkün. NASA etrafımızdaki gökcisimlerinden örnekler almaya devam edecek. Japonya’nın MMX projesiyle ortaklık yapılacak. Aynı zamanda Ay’a iniş yapmayı planlayan “Artemis” programından da yeni ay parçacıkları elde edilecek.
Ay konusundaki şehir efsanelerini ve komplo teorilerini bir yana bırakacak olursak 1969’da Niel Armstrong’un “Bir adam için küçük fakat insanlık için büyük bir adım” sözüyle başlayan uzayı somut olarak keşfetme serüvenimiz devam ediyor. Gökyüzüne her gece baktığımızda bizi yalnız bırakmayan Ay’a olan merakımız sonucunda bu tür programlar geliştirdik. Hüznümüzde, sevincimizde, bazen aşk ile bazen acı ile kavrulurken her zaman bize yoldaşlık eden Ay da işte yıldız tozundan oluşuyor. Ve başka bir yıldız olan Güneş’in ışığını bize yansıtarak gecemizi aydınlatıyor. Bilim insanları da zihnimizi aydınlatmak için çabalarını sürdürüyorlar.