21.07.2024 - 02:00 | Son Güncellenme:
Seyhan Akıncı - Dünyanın en görkemli müzeleri yine dünyanın farklı yerlerinden ‘götürülmüş’ eserlerle dolu. British Museum’da sergilenen Parthenon Mermerleri’nin evine, Yunanistan’a dönmesi için aradan daha kaç yüzyıl geçmesi gerek bilen yok. Tıpkı aynı müzede sadece Muğla’dan götürülen iki salon dolusu tarihi eserin ne zaman ülkemize döneceğinin bilinmediği gibi. Tarihi eser kaçakçılığı tarih kadar eski...
Son dönemlerde ise ister gazetenizin sayfalarını çevirirken ister tıklarken “Şu noktada kaçak kazı yapan defineciler suçüstü yakalandı” haberleri dikkatinizi çekiyordur. 1960’larda daha çok antik kentler, ören yerleri ve sit alanlarında yapılan kaçak kazılar bugünlerde teknolojinin de yardımıyla boyut değiştirmiş görünüyor. Elbette mücadele de aynı şekilde. 2021-2024 yılları arasında ele geçirilen 777 bin 525 adet kültür varlığı da bunun rakamsal boyutunu ortaya koyuyor. Peki, kendilerine define avcısı diyen tarihi eser kaçakçılarıyla mücadelede neler yapılıyor, teknolojiden nasıl faydalanılıyor Kültür ve Turizm Bakanlığı Kaçakçılıkla Mücadele Dairesi Başkanı Zeynep Boz ile konuştuk.
Son zamanlarda çok fazla kaçak kazı haberlerine rastlıyoruz. Gözle görülür bir artıştan mı kaynaklanıyor bu durum?
Kolluk verilerine baktığımızda öyle anlamlı bir artış görmüyoruz. Son zamanlarda ciddi anlamda bir farkındalık artışı var. Çok çelişkili gözükebilir bu söylediğim ama bu farkındalık artışı bir şeyin haber değeri olmasında bile etki ediyor. Bu konuya ilgi artışını da son zamanlarda özellikle yurt dışından getirilen eser sayısındaki artışa bağlıyorum çünkü bunlar halk arasında son derece ilgi uyandırıyor, hem ulusal hem de uluslararası seviyede yansıması oluyor. Ülkemizdeki kaçak kazıların olduğu yerlere baktığımızda sit alanları, ören yerleri, antik kentler değil de koruma alanı dışındaki yerlerde olduğunu görüyoruz.
Türkiye’de her alanın tespiti bitmiş değil. Daha pek çok alanımızda ortaya çıkışı yılları bulabilecek yerler olabilir o yüzden işimizi şansa bırakamayız. Kaçak kazı ülkemizde suç, yani arkeolojik alan mı değil mi bakılmaksızın 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nun 74. maddesine göre kültür varlığı bulmak amacıyla kazı yapmak, araştırma yapmak suç ve 2 yıldan 5 yıla kadar da cezası var. Bir şeyi bulmak için kazmak duygusu bu ülkede çok uzun yıllardır var. Biz kaçak kazının, onların günlük hayatında cebine para koyacağı veya macera yaşayacağı bir unsur olamayacağını, tarihi eserlerin bir ülkenin aydınlanmasına, bir ülkenin uluslararası seviyedeki yerine ait olan varlıklar olduğunu anlatmak istiyoruz. Arkeoloji bir şeyler arayıp, bulup sonra da buna estetik olarak hayranlık duyma bilimi değil bir bağlam bilimi. Bu sebeple kaçan kazı konusu bizim mücadele anlamında ajandamızın en üstünde. Kaçak kazıyı engellemede en önemli mücadele araçlarımız; eğitim ve farkındalık. Bakan Bey, Kaçakçılık Şubesi artık yeterli değil, Daire Başkanlığı olsun ve bunun kabiliyetlerini artıralım deyip bizden bir planlama istediğinde yaptığımız ilk şeylerden biri Eğitim ve Farkındalık Şubesi’ni oluşturmak oldu. Şube kültür varlıklarıyla çocukların duygusal bağının kuvvetlenmesi için çalışıyor. O çocuklar büyüdükleri zaman tarihi eserleri bir materyal değil de kendine ait bir şey olarak görüp zararı aklından bile geçirmesin istiyoruz. En kuvvetli gördüğümüz silahımız bu, ancak bir de akut hâlde devam eden kaçakçılık durumları var.
Akut hâldeki kazılarda tüm dünyada genişleyen dolandırıcılık network’ü dikkat çekiyor sanırım...
Dünya çok yoğun bir dolandırıcılık network’ü ile uğraşıyor. Hepimizin başına gelmiştir; “Adınız terör destekçileri arasında yer alıyor” diye aranmış ya da mesaj almışızdır. “500 sarı lira buldum, bunları ne yapalım?” diye bilinmeyen bir numaradan mesaj geliyor. “Siz kimsiniz, ben sizi tanımıyorum” diye cevap vermeniz yeterli. Dolandırıcıların hedefi sizi tuzağa düşürmek. Arayan da sizin onu tanımadığınızı biliyor. “Kusura bakmayın Ahmet Abi’yi aradım, yanlış oldu herhalde. Elimde 500 sarı lira var, çok zor durumdayım, annem hasta paraya ihtiyacım var” diyor. “Neden müzeye ya da polise götürmüyorsun?” diye yanıt verdiğinizde “Asker kaçağıyım, çok borcum var. Gidersem askere alınırım” diyor. Siz de böyle bir şeye yatkınsanız istediği parayı karşı tarafa yolluyor-sunuz ve elinizde bir torba sarı teneke ile kalıyorsunuz. Yine tarlanıza gelip bir şeyler gömüp, sonra da “Bu tarla sizin miydi? Geçenlerde alet tuttum, burada bir şeyler var” diyenler var. Profesyonel görünmek için de telefondan bir video gösteriyor toprağın altında buluntu olduğunu gösteren. Siz de “İyiymiş de yasak değil mi?” diyorsunuz. Dolandırıcı “Bunları alıp senin evine götürelim, sende kalsın” diyor. Sonra da İstanbul’a gidip satmak üzere sizden 10 bin lira yol ve masraflar için para alıyor. Evinizde altın rengine boyanmış alçı heykellerle kalakalıyorsunuz. Son dönemlerdeki kaçak kazıların altında yatan olay bu. Bugünlerde bizim antik kent ve ören yerlerimizde ciddi bir kaçak kazı problemimiz yok. Daha ziyade bunların dışında kalan bölgelerde veya ören yeri olarak düzenlemesi yapılmamış yerlerde olabiliyor.
Anadolu ve Miras adı verilen operasyonlarda çok sayıda tarihi eser ele geçirilmişti.
“Dokuz bin eserin iadesini bekliyoruz”
Akut hâlde devam eden kaçakçılıkla mücadelenin yanı sıra yurt dışında da çok önemli operasyonlar gerçekleştirildi...
Biliyorsunuz Türkiye’nin önemli bir bölümünde jandarma sorumlu kolluk kuvveti. Antik kentlerimiz ve ören yerlerimiz de jandarma bölgesine denk geliyor. Drone’larla korumak, fotokapanlar kullanmak, asayiş ekiplerinin devriyeleri gibi bizim bakanlık olarak aldığımız tedbirlere ek olarak her türlü desteği arkamıza alıyoruz. Polisle iş birliğimiz kaçak kazılardan ziyade bu kaçak kazılar sonucunda elde edilen varlıkların yurt içinde yakalanması, yurt dışına kaçırmasıyla alakalı bir takım veriler varsa bu çetelerin, bu organizasyonların ortaya çıkarılması yönünde. Örneğin geçen sene ve ondan önceki sene Anadolu ve Miras adlı çok büyük iki operasyon yaptı emniyet. Dünyadaki workshop’larda Türk polisinin bu operasyonları örnek operasyon olarak anlatılıyor. Ülkemize iadesini beklediğimiz dokuz bin adet kültür varlığı ele geçirildi. Bunlar çok önemli başarılar ama konu bizim için orada bitmiyor. Asıl hedef kaçakçılığı tamamen ortadan kaldırmak.
Yerelde bunun için neler yapıyorsunuz?
Bunun için bizzat ben, programım uymuyorsa arkadaşlarım kaçak kazıların yoğun olduğu köylere gidiyoruz. Vatandaşlarımızla bir araya gelip kültür varlıklarını neden korumamız gerektiğini anlatıyoruz. Kimi zaman çok enteresan şekilde sürdürülebilirlik projeleri çıkıyor oralardan. Mesela aralarında kaçak kazı yapanlar varsa kelimenin tam anlamıyla tövbekâr olup bu işleri bırakıp bize yurt dışında bulunan eserlerin iadesi konusunda şahitlik ederek yardımcı oluyorlar ya da elindeki delilleri bize ulaştırmak gibi bir yöne de gidebiliyor köy sohbetlerimiz.
Genel olarak ören yerleri 7/24 izleniyor
Teknoloji hayatımızda, yapay zekâ çağına geldik. Teknolojinin ilerlemesi kaçak kazılarla mücadele konusunda size yardımcı olurken kaçak kazıları gerçekleştirenler için nasıl bir avantaja dönüşüyor? Biraz bu teknoloji ayağını konuşalım...
Yüksek teknolojiyi kullanabilen ve kaçak kazı yapan grupların organize suç örgütleri olduklarını anlayabiliriz. Onlar münferit dolandırılmış gariban falan değil ne yaptığını çok iyi bilerek, suç işlediğinin son derece farkında, ülkesinden çaldığının bilincinde insanlar. Anadolu ve Miras operasyonlarının bize yoğun şekilde getirdiği durum bu oldu. Kullandıkları çeşitli teknikler var bunların hiçbiri bize yabancı teknikler değil. Bu yüzden çok güçlük çekmiyoruz ama onları saymam çok doğru olmaz. 6 Şubat’ta çok büyük bir deprem yaşadık. Hatay’da depremden etkilenen tüm yerler gibi şehrin elektriği gitti. Hatay Arkeoloji Müzesi’nde jeneratörlerimiz var ama kamera bağlantılarında problem yaşadık. Ertesi gün ilk iş solar enerjili (güneş enerjili) güvenlik kameraları bölgeye gönderildi. Çok büyük bir zafiyet söz konusu değildi ama hiçbir şeye izin vermemek için böyle bir tedbire başvurduk. Genel olarak ören yerleri 7/24 izleniyor. Bunların pek çoğu zaten mobeseye bağlı, emniyet de izliyor bir tek biz izlemiyoruz. Güvenlik alarm sistemleri ne mümkünse bunların hepsi kullanılıyor. Bekçiler gibi, çitle çevirme gibi klasik koruma yöntemleri de uygulanıyor.