24.10.2010 - 01:00 | Son Güncellenme:
MEHMET TEZmehmet.tez@milliyet.com.tr
Stuart Kline. Amerikalı ama tanıdığım bir sürü Türkten daha Türk. Renault 9’un gazına basınca nasıl kaçıyor, nerede en iyi mezeyle rakı var size bunları anlatabiliyor bir anda. Ben onu çok eskilerden Funk Doctors grubunun klavyecisi olarak hatırlıyorum hayal meyal. Geçenlerde sokakta karşılaştığımızda kartını verdi. Küratörü olduğu Türk Havacılık Sergisi’ne davet etti. Şöyle bir duraksadım, “Stuart siz en iyisi gelin şöyle oturup bir şeyler içelim, muhabbet edelim” dedim. İşte Los Angeles’lı Stuart Kline’ın İstanbul’da devam eden ilginç hikayesi...
Türkiye’ye nasıl geldiniz?
Asker olarak geldim. Sinop’taki NATO üssündeydim. Görevim şifreli mors mesajlarını aktarmaktı. Gelen mesajları deşifre edip daktilo ediyordum.
Kaç yaşındaydınız?
1983 yılıydı ve 20 yaşındaydım. 1985 yılında askerlik bitince ailemin yanına döndüm. Okula gitmeye başladım. Ama arkadaş çevrem berbattı.
Ne anlama geliyor bu?
Yanlış arkadaşlar seçtim. Uyuşturucuya ve kumara da bulaştım. Girdiğim işler de geleceği olmayan işlerdi. Bir gün “Artık yeter” dedim.
“Ülkeyi terk edeyim” mi dediniz bir anda?
Mesela radara yakalandın 200 dolar ceza kesiyorlar. Hemen ödemezsen 1000 dolar oluyor ve aranmaya başlıyorsun. Çok borcum oldu, cezalar birikti. Aranmaya başlamıştım. Kaçtım yani.
“Çemberlitaş’ta pansiyonda kaldım”
Trafik cezası yüzünden mi?
Evet. Önemsiz bir şeydi belki ama hayatımı değiştirmek istedim. Cebimde 200 dolar vardı. İstanbul’a geldim. Çemberlitaş’ta bir pansiyonda kalıyordum. İlk yaptığım şey tezgahtarlıktı. Tünel’de ABC Kitabevi’nde çalışıyordum. Ayda 285 dolara denk gelen bir ücret alıyordum. Sonra bir araba kazası geçirdim. Yasal çalışmadığım ortaya çıktı, soruşturma oldu. Üstüne bir de işsiz kaldım. İngilizce dersleri vermeye başladım.
Sonra Funk Doctors diye bir grupta olduğunuzu biliyorum. 1994 falandı galiba. Oraya nasıl geldi olaylar?
Müziğe çocukluktan beri ilgim var. Kendimi bildim bileli piyano çalarım. İstanbul’a geldiğimde tanıştığım ilk insanlardan biri Richard’dı. Richard Hamer.
Saksofoncu ve müzisyen Richard Hamer değil mi?
Evet. 1993’te bir grup kurduk. Richard o zaman Bulutsuzluk Özlemi’yle çalıyordu. Filip vardı (Sümbülkaya, davulcu), Demirhan Baylan (basçı) vardı. Onlar Bulutsuzluk Özlemi’nden ayrılmışlardı. Hayal Kahvesi’nde ve Kemancı’da birlikte çalmaya başladık. İnsanlar müziğimizi beğeniyordu ama grup dağıldı. Sadece bir kayıt yapabilmiştik. Gruptan sonra tercüme yapmaya başladım. Uzun süre filmler, belgeseller kitaplar çevirdim.
“İlk Türk pilotu Fesa Bey’dir’ bilgisi yanlış”
Türk Havacılık Tarihi merakı nasıl başladı?
Çocukluğumdan beri havacılık tarihine meraklıyım. Üç-dördüncü sınıftan beri. Burada bu konuda bir yayın olmadığını fark ettim. Dönence Yayıncılık’la beraber bir kitap oluşturduk. “Türk Havacılık Kronolojisi”. 400’den fazla fotoğraf bulduk.
1,5 yıl çalıştık. Bu Türk havacılık tarihinde bir mihenk taşı sayılıyor. Sonradan daha profesyonel şekilde neden hazırlamadım diye pişman da oldum gerçi bu kitabı. Bulduğum her şeyi bir araya getirmiştim.
Nereden buluyorsunuz bütün bu objeleri ve resimleri?
Havacılıktan gelen ailelerle görüştüm. Hâlâ da yeni bilgiler geliyor Türk havacılığıyla ilgili. Mesela ilk Türk pilotu Fesa Bey diye bilinir. Halbuki değil. Ondan iki yıl önce 1910’da Fransa’da yaşayan August Deve isimli bir Türk pilotluk brövesi almış. Kendisi dünyadaki 234’üncü pilot. Bunları yeni öğreniyoruz ve bunlar beni çok heyecanlandırıyor.
(Stuart Kline’ın küratörü olduğu havacılık sergisi 2 Kasım’da Ataköy Yunus Emre Kültür Sanat Galerisi’nde açılıyor.)
“Renault 9 arabam var, iyi kaçıyor”
Hiç dönmediniz mi ülkenize? Akrabalarınızla konuşmadınız mı?
Döndüm “Turist Ömer” olarak. Ama artık buralıyım, burada yaşıyorum.
Türkiye’ye uyum sağlamakta zorluk çektiniz mi?
Hayır, çok kolay uyum sağlayan biriyim. Asimile oldum. Türküm ben. Sadece Amerikalılarla görüşen, öyle kapalı devre yaşayan biri değilim. Türk arkadaşım daha fazla.
Evli misiniz?
1995’te evlendim, geçen yıl boşandık. Bir oğlum var. Jonathan Meriç, 13 yaşında. Hüseyin Yıldız Anadolu Lisesi’nde Beylikdüzü’nde...
Los Angeles’la İstanbul’u karşılaştır mısınız?
Burası çok daha iyi benim için. Benim çevrem var burada. Arka balkonumdan Haliç görünüyor. Arkadaşlarla mangal yapıyorum.
20 senelik Renault 9’um var. Araba dökülmeye başladı ama motor süper. Yağı suyu varsa sonsuza kadar gider. Yavaş araba da değil. İyi kaçıyor.
“Solun bir şekilde birleşmesi lazım!”
Gerçekten de tanıdığım en “Türk” insansınız Stuart. Peki Türkiye nasıl değişti? Ne olacak bu memleketin hali?
Solun bir şekilde birleşmesi lazım. Herkes farklı telden çalıyor.
Vatandaşlığa da geçtiniz mi?
Hayır, o işi daha halledemedim. T.C. vatandaşı olmak istiyorum. Bu ülkeyi çok seviyorum. Hem vatandaş olunca havacılıkla ilgili arşivlere daha rahat girebiliyorsunuz.
Ailenizle görüşmüyor musunuz?
Altı senedir gitmedim Amerika’ya.
Kız kardeşim Las Vegas’ta yaşıyor. Erkek kardeşim bir Meksikalı ile evli. Hispaniklere yönelik bir market işletiyor. Annem gelmişti buraya. Telefon var, e-mail var, artık o kadar uzak değil hiçbir yer.