16.06.2024 - 02:01 | Son Güncellenme:
SEYHAN AKINCI
SEYHAN AKINCI- Türkiye Spor Yazarları Derneği içerisinde bulunan SpAndrey’in sahibi terapist Andrey Marinov’un karşısında gazeteci olarak oturuyorum. Pekâlâ ondan terapi alan biri olarak da oturabilirdim. Uzun saatler masa başında, ekran ışığına maruz kalarak stresli bir iş yapan pek çok beyaz yakalı ya da yaka rengi fark etmeksizin çalışan gibi. Andrey Marinov 1992’den beri Türkiye’de. Sporculardan CEO’lara, üst düzey yöneticilerden sanatçılara sayısız isim ondan ve ekibinden terapi alıyor. Bizim onun kapısını çalma nedenimiz etrafımızdaki hemen herkesten duyduğumuz bel fıtığı, boyun fıtığı, spazm şikayetleri karşısında neler yapabileceğimizi öğrenmek. Andrey Marinov ile konuştukça hem dehşete kapılıyor insan çünkü spazmların 6 yaşındaki çocuklara kadar indiğini söylüyor hem de çözüm önerilerini duydukça ferahlıyor. İşte 30 yıllık tecrübesiyle Marinov ile söyleşimiz.
*Dört yıl önce pandemiyi deneyimledik ve iş yapma biçimlerimiz tamamen değişti. Dijital göçebelikten hibrit çalışmaya, home ofise kadar pek çok kavram girdi hayatımıza. Mesai kavramı ortadan kalktığı için siz kaç saat bilgisayar başında aynı pozisyonda oturduğunuzu atlayabiliyorsunuz. Böyle bir çalışma düzeni içerisinde boyun fıtığı, bel fıtığı, spazmları çok fazla yaşıyor çalışanlar. Bunları ortadan kaldırmak için nelere dikkat edilmeli, neler yapılabilir?
Sabah kalktığımızda hızlı bir şekilde kahvaltı yapıp ya da kahvemizi, poğaçamızı alıp işimize koşturacağımıza şunu yapabiliriz; sabahları ilk olarak ılıktan soğuğa doğru giden bir duş almalıyız. Duşumuz ne kadar soğuk bir dereceye geliyorsa o kadar iyi. (20 derece) Sadece bu değişiklik bile çok ciddi fayda sağlar. Ardından gün içerisinde yapacağı çok minik esneme hareketleri bile işe yarayacaktır.
30 dakikada bir mola
*Çalışma saatleri esnasında hangi aralıklarla yapsınlar bu hareketleri? Örneğin 3 saat geçti, 3 saat sonra mı?
Bedenimiz ortalama sizin dediğiniz gibi, çok doğru bir tespit 3-4 saati gösteriyor. Yani 3-4 saat içerisinde mutlaka ufak bir mola vermemiz gerekiyor. Daha yoğun çalışıyorsak ki şu anda hepimiz çok yoğun çalışıyoruz, benim her zaman verdiğim tarif şudur: 30 dakikada bir kalkın. Bunu programlı yapabilirsek çok daha dinamik olabiliriz. 30 dakikalık araları not da alabiliriz, telefonumuzu da kurabiliriz. 30 dakika geçti tuvalet ihtiyacımızı giderdik, ellerimizi soğuk suyla yıkayıp, ensemizi de nemlendirip işimizin başına dönebiliriz. 30 dakika sonra çay molası, 30 dakika sonra kahve molası, 30 dakika sonra masa temizliği... 30 dakikada bir bedeni oradan kaldırıp minik de olsa aktivite yapmalısınız bu 30 saniye bile olabilir. Bu defa mesai sürenizi uzatabilir ve daha aktif olabilirsiniz. Bunu gerçekleştirdiğiniz taktirde ortalama bir ay içerisinde değişimi görebilirsiniz. Laptoptan çalışıyoruz, yemek masasında çalışıyoruz veya dizimizi izlerken koltuğa uzanıp orada çalışıyoruz. Bu da başka tahribatlar gündeme getirdi.
*En çok hangi tahribatlar çıkıyor karşımıza?
Bel ve boyun şu anda çok ciddi gündemde. Şu anda boynu ağrımayan yüzde 5 bir toplumuz ya var ya yok. Buna telefonu da dahil etmemiz gerekiyor. Sadece ofis çalışanları değil herkeste aynı sıkıntı var. Boyun kaslarımız ileri derecede tahrip olmuş durumda. Şu andaki gündem o, 6 yaşındaki çocukta bile bu spazmlar mevcut. 3 yaşındaki çocuk okuma yazmayı bilmiyor ama telefondan Barbie sitesine girebiliyor. Sürekli aynı kasları kullandığımızdan dolayı bu spazmlar kaçınılmaz oluyor ve bu sadece çalışanlar için değil çocuklar için de geçerli.
*Çocuklarda özellikle neden gelişiyor?
Onlar da daha hareketsiz bir yaşamın parçası. Bilgisayar başında oyun oynuyor, hiç oksijen almıyorlar. Aynı ofis çalışanları gibi kapalı mekânlarda çocuklar. Dışarıda, halı sahada oynamayı, toprakta koşmayı, ağaçlara tırmanmayı bilmiyorlar. Unuttu demiyorum bilmiyorlar ve tamamen ev ortamında xbox, PlayStation, telefonlarla oyunlar oynuyorlar. Ev içerisinde annesi ya da babasıyla cep telefonuyla iletişim sağlıyorlar. “Acıktım, anne bana su getirir misin?” diye. Telefon, laptop kullanımı bu şekilde olduğu sürede mecbur ilk önce biz terapistler devreye giriyoruz bizden sonra doktorlarımız.
Asansörden bir kat erken insinler
*Daha aktif olmak için neler yapabiliriz?
Hiç kimse yapacağı aktivite için bedenini hazırlamıyor bizim en büyük sıkıntımız bu. Mekanik hayat içerisinde tembelleşiyoruz.
Ofise giderken örneğin asansörden bir kat önceden insinler. Yürüyerek sadece bir kat yukarı çıkması bile hayatını ciddi şekilde değişitirir. İş bittikten sonra sıfırda ineceğine birinci katta insin. Otobüs ya da metro durağına 10-15 dakika mesafedeyse yürüsün. Yürüyerek, etrafına bakınarak, yenilikleri görerek farkında olarak hareket etsin. Hayallerimizi bile kısıtladık ve bu kısır döngü sadece bundan dolayı. Metabolizmamız zayıfladı, mekanik hayat çok hızlı ilerliyor. Yemeğimizi bile ayağımıza kadar getirtebiliyoruz. Peki bu kasları kim çalıştıracak?
*Peki, size geldim yüz terapisi hizmeti alacağım ya da sol kolumdaki deformasyondan söz ettim. İyileşmek için belli bir süre gelmem yeterli mi yoksa yaşam boyu sürdürmem gerekir mi bazı temel şeyleri?
Burada iki durum var; biri bahsettiğiniz kronik, mesleki ağrılar ve bir diğer tarafı da aylık bakım gibi düşünebilirsiniz. Medikal kronik şikayetiniz olduğu takdirde ortalama bir-iki aylık süre içerisinde haftada iki-üç seans çalışarak çok güzel neticeler alıyoruz. Zaten karşı taraf verimi gördükten sonra hiç kimse geriye gitmek istemiyor. Bu deneyimi yaşadıktan sonra haftada bir terapisini ya da 10 günde bir hamam terapisini alıyor ve farkı hissediyor.
Masa başında 10 dakikalık terapi hizmeti
*Oldukça büyük şirketler çalışanları için terapi hizmeti almaya başladı. Nasıl bir iş birliği söz konusu?
Bunu çok büyük bir ihtiyaç olarak gördüğüm için buna ayrıca önem veriyorum. Ofis çalışanlarının ayağına gidip orada 10 dakikalık hizmetler sunuyoruz ya da kurumsal firma çalışanları merkezimize gelip bizden hizmet alıyor. Daha ilk uygulamada bile işverenler, çalışanlar üzerindeki verimi gözlemleyebiliyor. Kadınlar genellikle bacak bacak üstüne atarak çalışıyor, üstelik topuklu ayakkabılarla. Önerim herkesin bir ince ayakkabısı olsun ve ofise gittiğinde onları ayağına geçirsin. Ayağının tabanıyla ne kadar yere temas ediyorsa o kadar bütün kasları aktif ediyorsun. Ofis çalışanları bizi ekipmanı olarak görsün.
“Kaslar ne zaman istirahat edeceğini unutmuş durumda”
*Birçok insan kendimden de biliyorum 10 saat uyuyor belki ama çok yorgun uyanıyor. 3-5 saat sonra gün içerisinde esniyor...
Belirli hormonlar ortalama saat 22.00-23.00 gibi aktif olur. O saatlerde en azından gözlerimizin kapalı olması gerekir. Gece saat 23.00’te uyku esnasında üremesi gerekenler hormonlar var ama biz çalışıyoruz. Nasıl üreyecekler? Bunu düzenli bir şekilde yaptığımızda hormonlar kendi aktivitesini unutmuş oluyor. Hormonlarımız salgılanamıyor. Mutlu olamıyoruz, aynısı uykuyu içinde geçerli. Depresif, agresif, hırçın bir şekilde uykuya girdiğimiz için abartısız 12 saat dahi uyusak beden dinlenemiyor. Çünkü beyin dinlenmiyor. Evet, beyin yoruluyor ama bedeni yoramadığımız için atılması gereken bütün ağır metaller, olumsuz etkenler bedenimizde ürüyor. Yatıyoruz ve 12 saat sonra hâlâ uykulu uyanıyoruz. Beden orada dinlenemiyor. Kaslar ne zaman istirahat edeceğini unutmuş durumda. Kaslarımıza düzenli bir şey yaptıramıyoruz. Üst raftan bir bardak almaya kalktığımızda hemen belimiz tutuluyor. Beden orada sigortasını kapatıyor ve diyor ki; ne yapıyorsun? Bütün sene çalıştırmadığın kaslarından hizmet istiyorsun.