Magazin bize ne kazandırıyor?
Konumuz magazin ise onun kardeşi olan kelimedir 'özel hayat'. Magazin yoluyla bazen gereksiz bazen de “Vay be” dedirten özel hayat bilgilerine sahip olduğumuz doğru. Peki bu bilgilere sahip olmak bize ne kazandırıyor?
Bazı insanlar vardır magazini hiç sevmeyen. “Başkasının özel hayatını ben ne yapayım ya” diyen. Aslında kısmen haklılar. Ben de özel hayatın gizliliğine önem verir, saygı duyarım. Lâkin sevdiğim sanatçıların da özel hayatını merak ederim. Onları eleştirmek için ya da “Çok seviyorum, her şeyini bilmek istiyorum” merakı yüzünden değil. Kişilerin hayatlarının yaptıkları işlere yansıdığına inandığımdan... Özellikle o kişi sanatçıysa, eserlerine mutlaka yansır.
Örneğin Franz Kafka'nın babasıyla sorunları vardı. Bu sebeple eserlerinde baba figürü genelde sert karakterlidir ya da hiç yoktur. Bir başka örnek: Etkilendiğim kitaplardan olan 'Sineklerin Tanrısı'nı William Golding II. Dünya Savaşı döneminde gördüklerinden etkilenerek yazmıştı. Sonra Cemal Süreya, Turgut Uyar ve Edip Cansever tarafından Tomris Uyar’a yazıldığı bilinen aşk şiirleri vardır. Şu an çok bilinen 'Aldırma Gönül' şarkısının sözlerini Sabahattin Ali hapisteyken yazmıştır. Ahmet Haşim, akşam şairidir edebiyatımızda. Kendisini çirkin bulduğu için daha çok akşamları dışarı çıktığı ve şiirlerinde de akşam kızıllığı temasını sıkça kullandığı bilinir.
Magazin sayesinde işin mutfağına tanık oluyoruz
Biraz da günümüzden örnek vereyim... The Weeknd’in 'Call Out My Name' şarkısını, ayrılıktan sonra Selene Gomez için yazdığı söyleniyor. Haluk Levent’in, hayata tutunma mücadelesi veren Beyzanur için yazdığı şarkıdır 'Elfida'. Haruki Murakami Japon bir yazar olup Amerikan edebiyatına daha çok yönelmiştir. Bunun sebebinin ise Murakami’nin anne babasının edebiyat öğretmeni olup evde hep Japon edebiyatının konuşulmasına tepki olduğu söylenir. Eğer Murakami’nin kitaplarını okuduysanız mutlaka olayın belli bir yerlerinde caz müzikten bahsedildiğini bilirsiniz. Bunun sebebi de Murakami’nin müziğe karşı özel bir ilgisi olması, hatta bir dönem caz bar işletmesinden kaynaklanmakta. Spotify’daki çalma listesinden de caz müziğe olan sevgisi anlaşılıyor.
“Bu yazdıkların kişinin biyografisinde ya da otobiyografisinde de anlatılır” dediyseniz size aradaki farkı söyleyeyim: İlki, her insanın biyografisi yazılmıyor ya da otobiyografi yazmıyor. İkincisi de biyografilerde -en azından benim okuduğum biyografilerde- kişilerin yaşadığı bir travma ya da büyük bir aşk olmadıkça, ufak tefek geçici duygusal hallerden pek bahsedilmiyor. Ama magazin bunu veriyor... Oysa büyük çaplı olaylar dışında hayatın detaylarıyla da bir sanat eseri ortaya çıkar.
Gördüğünüz gibi yaşanan hayatlar, duygu durumları kişilerin eserlerine yansıyor. O sebeple magazinin işlevlerinden biri de işin mutfağını görmemizi sağlaması bence. Eğer işin mutfağını bilirsek, o iş daha güzel, daha anlamlı olur. Tabii ünlünün hayatı diye kişileri sık boğaz etmeye de gerek yok. Her şey dozunda olunca güzel. Magazin de dozunda yapılınca, hem yaşayan hem okuyan memnun olunca güzel.