Ebru Şallı'nın acısına ortak olmak niye bu kadar zor?
Ebru Şallı yaklaşık bir yıldır lenfoma tedavisi gören oğlu Pars’tan gelen acı haberle sarsıldı. Hayatını kaybeden 8 yaşındaki oğlunun kaybı sonrasında gelen acımasız eleştiri ve yorumlar akıl alır gibi değil...
Ne ara bu kadar kararttık kalplerimizi?
Evladını kaybetmiş bir anneye yapılacak en büyük kötülüğü gördük sosyal medyada. Maalesef organize şekilde örgütlenen bir güruh var ki bu mecrada acı, keder dinlemiyor ve pusuda gelecek haberi bekliyor. Oysa sorumlusu olmadığımız, tanıklık etmediğimiz, bilmediğiniz hayatlara müdahale etme hakkını nasıl görebiliyoruz kendimizde? Her insan yaptığından, duygu ve düşüncelerinden kendisi sorumludur. Sevelim ya da sevmeyelim böylesine bir acının ortasında payımıza düşen yalnızca acıyı paylaşmak, ortak olmaktır.
Acı, acıdır... Başka hiçbir kelime karşılığı yoktur lügatta. Acı yarıştırmak, yaşanılan bu üzücü kaybın altında sebepler aramak insan ahlakına ve vicdanına aykırıdır. Bizim sandığımız ve aslında hiçbir şeyin bize ait olmadığı bu dünyada ne ile sınanacağımızı bilemezken, beylik laflar etmek ahkam kesmek beyhude söylemlerin ötesine geçemez.
Vicdan ve merhamet insana yakışan yegane şeydir. Kötülük ve kaostan beslenen insanları biraz olsun vicdanlı olmaya, düşünmeye davet ediyorum.
Ne kadar kolay değil mi? Oturduğumuz yerden şöyleydi, böyleydi demek. Çünkü en kolayı... Oysa aynalar hepimiz için... Elim bir hastalıkla mücadele eden ve bu zorlu mücadeleyi kaybetmenin acısıyla yüreği yangın yerine dönen bir anneyi acıtarak, ne geçecek elimize? Hangi duygu durumunu tatmin etmiş olacağız? Evladına dair hayalleri olan, büyüdüğüne tanıklık edip çocukluğunu gençliğini göremeden toprağa verdiği yavrusunun acısını hangi söz, hangi teselli cümlesi dindirebilir? "Evlatlar, asla büyümeyendir" der büyüklerimiz ve evlat acısının dünyadaki hiçbir şeyle kıyaslanamayacağını duymuşuzdur hep. Her ölüm acıdır elbette; ancak bir çocuğun ölümü daha bir sızlatır sanki yürekleri... Bir çocuk öldüğünde hepimiz biraz ölürüz aslında. Ölüm kelimesiyle yan yana bile getirmek adlarını kalbe zûl gelir.
Çocuk olmak...
Kim olduğunun, mezhebinin, zengin ya da fakir, ünlü ya da değil ne olduğunun hiçbir önemi kalmıyor böyle durumlarda. Bir anne kendisini böylesine üzen bir süreci an be an sosyal medyada paylaşması, evladının hastalığını malzeme konusu yapmadı diye kafamızdan üretmek, acımasız saldırılara sebebiyet vermek yalnızca ‘sığ’ bir düşüncenin yansımalarıdır. Hoş paylaşmamış olması kötü sözlerden sadece yavrusunu korumak amacı güder. Oysa ne mücadelelerden geçtiği hakkında zerre fikrimiz yokken yapıyoruz bu acımasızlığı! Üstelik hiç hakkımız yokken!
Bir kaybın ardından rahmet okunur, sabır metanet dilenir, böyle gördük büyüklerimizden. İlla ki bir şey söylenecekse bu yalnızca acıyı paylaşmak olmalı, aksi düşünülemez. Ah be çocuk... Sen kanatlarınla uçarken gökyüzüne, derin bir sızı bıraktın yüreklerde. Ailene, sevenlerine, arkadaşlarına sabırlar diliyorum. Mekanın cennet olsun güzel melek...