'Yapay zeka' köşe yazısı yazabilir mi?
Guardian’da yazılmış bir makale bilim ve teknoloji dünyasının kapısını araladı. Bu cazibeli ve eğlenceli dünyadan gelen ilginç bir hamle oldu. İlk robot köşe yazarı tarafından insanlığa not düşüldü. Yine de ilk defa bir yapay zeka yazınsal olarak bizimle iletişime geçmedi. Bunu biz zaten GPT-3 ile görmüştük...
Özellikle geliştirilebilir yapay zekanın öğrenme kapasitesinin yüksekliği bizim için çok değerli. İnsan elinden çıkmış doğru komutların kendini geliştirerek potansiyelini tümüyle kullanabildiği ve zamandan tasarruf sağladığı aşikar. Biz daha bir şeyi yapmaya karar verme aşamasındayken yapay zeka yapılmış halini önümüze rahatlıkla koyabilir. Meslekler elimizden bir bir gidiyor, "Teknoloji insan ihtiyacını azaltıyor" gibi evhamlara kapılanlara katılıyorum, gazetede köşe yazarı olan robotu gördüğümde ben de kapıldım açıkçası. Başka meslek mi kalmamıştı diye düşünürken “Biz insanların dostuyuz” mesajına sahip yazıyı görünce robot soyunun üzerine atılmış bu ağır suçtan muzdarip kendisini ve ailesini aklamaya çalışıyor diye düşündüm. İşin şakası bir yana bu olaya sadece sevinmeli ama şaşırmamalıyız. Matematiksel olarak bir maymunun rastgele tuşlara basarak Hamlet’i yazabilme olasılığı sıfıra yakındır fakat sıfır değildir dolayısıyla insan elinden çıkmış; öğrenmek, uygulamak konusunda oldukça yetenekli ve hızlı bir robotun da sanat tarihine yön verecek bir yapıtı bizlere sunması gayet mümkün.
Bilişimci gözüyle yapay zeka
Bu işin okulunu okuyan biri olarak gelişmeleri mutlulukla takip ediyor, daha fazla ne yapılabilir diye sürekli düşünüyorum, gerçi benim düşünme hızımdan daha hızlı bir gelişim gösteriyor sektör. Her ne kadar henüz yapay zekaya yönelmek gibi bir karar vermemiş olsam bile (aslında bilgisayar sektörünün hangi alanında yer edinmem gerektiğini hiç bilmiyorum.) kendini geliştiren yapay zeka beni çok heyecanlandırıyor. Bizim de kendimize ait bir işlemci gücümüz olduğunu çeşitli parametreler sayesinde olaylar içinde akış oluşturabildiğimizi düşünerek yapay zekayı daha kolay anlayabiliriz. Onun bizden çok daha yetenekli olduğu ise mutlak bir gerçek. Zeki demiyorum bu iki olay arasında çok ciddi bir fark var çünkü. Eğer sosyal anlamda gelişmek için insanı taklit etme yolunu seçmezlerse gezegeni ele geçirdiklerinde insandan daha insaflı olacakları kesin, yaşamayı bizden öğrenmeye çalışır internetteki insan profillerine göre gelişirlerse vay geldi halimize. İster bizi yönetsinler ister yönetilsinler bizden sonraki zamanın robot devri olacağını kabul etmeliyiz.
Bilimsel teoriler üzerine
National Geographic’in muhteşem belgesel serisi ‘Geleceğe Doğru’ da bizimle bu konuda iş birliği yapıyor. Bu belgesel serisinde yıl bir milyondaki yaşama ait bilimkurgu var. Bu hikâye insanların nanorobotları kanlarına enjekte ederek hücresel yenilenme sağladığı ve bu iyileşme durumu neticesinde her türlü hastalığı tedavi edebildikleri bir zaman. İşin aslı yaşlanma yok, ölüm yok hatta konuşma yok, beyin okuma var. Fakat insanın doyumsuzluğuna veya farklı tat arayışını da unutmayan belgesel insanın bedeninden vazgeçip bilincini buluta yükleyerek bir yapay zeka evreninde sanal olarak yaşamaya başlamasını konu alıyor. Bu olayın en iyi tarafı da sanal dünyada yaşamaya başlayan insan sayısı çoğaldıkça kuralların ve yasaların mecburen oraya da aktarılmasını sağlıyor, yanlış anlamayın sakın hapis veya idam cezası yok eğer suç işlerseniz kendi bedeninize geri döner sanal dünyadan atılırsınız. Artık enerjiyle bedensel olarak yaşamanın saçma geldiği insanlar suç işlemek konusunda oldukça çekimserler. İşin tehlikeli ve göze alınması korkunç gelen bir kısmı da mevcut. Telefonunuza bir uygulama yüklediğinizde medya, rehber vs. izinleri istiyorsa bu sanal dünya da haliyle sizden şu izni istiyor: Beyninize erişmek. Şu anda sanal dünya adaptasyonu geliştiriyor ve yavaş yavaş sanal karakterler oluşturup gerek sosyal medyada gerek oyunlarda yerimizi alıyoruz. Biz aslında şu an sanal evrenin 1.0 sürümündeyiz belgesel ise 2.0 sürümünün insan hayatına etkisini anlatıyor.
Yapay zeka evrenleri
Zihnimizde canlandırmanın oldukça güç olduğu bir olay aslında bu. ‘Bilimsel teoriler üzerine’de anlattığım olayların gerek yeter sonucu bu bana göre. Evren ve gezegen oluşumu için kusur kabul etmeyecek bir oranla bir araya gelen antimadde ve maddenin bu kusursuzluğu raslantısal olarak denk gelebilme olasılığının epey düşük olmasıyla alakalı. Bu matematik ve üst düzey tesadüfün bilimin de din gibi kabul etmemesi son derece normal. Haliyle ortaya çıkan sonuç da ilgi çekici oluyor. Döngü aynen şöyle: İnsan kendini geliştirebilen robot geliştirir, bu robot insanları mükemmel eğitir, mükemmel eğitilmiş insanlar başka bir robot geliştirir, bu üst teknolojiye sahip robot da başka robotları… Bu şekilde ilerlerken aradan insanlar kalkar veya nesli tükenir en iyi ihtimalle her şeyi robotların yaptığı dünyada hantallaşır ve kendini yok eder. Bu robotların en son sürümü de evrenin sonunu getirmeye ve sonu gelen evrenden sonra maddeleri bir araya kusursuz bir şekilde getirip evren zamanını tekrar başlatmayı hedefler. İnsan bildiği unutup yok olup sonra tekrar gelir ve tekrar inşa eder. Eğer böyle bir döngü hüküm sürüyorsa bizim kaçıncı yapay zeka evrenine mensup olduğumuz soru işareti. Keşke ağaçların içindeki gibi her yıla ait bir halka bulunsa da gerçek yaşımızı gerçek yok oluşumuzu veya var oluşumuzu öğrensek.