2000 yılına girerken yaşadığımız 'Milenyum kafası'ndan utanıyoruz
1999'un son günlerini hatırlayın. Bilgisayar ve cep telefonları yavaş yavaş hayatımıza girmişti. Sanal dünya nedir, ne değildir yavaş yavaş keşfetmeye başlamıştık. 1999 yılının en başından beri sürekli hatırlatılan ve vurgulanan 'Milenyum' öyle bir empoze edilmişti ki beynimize yılın sonlarına doğru resmen paranoyaya bağlamıştık...
'Dünyanın sonu geldi, bilgisayarlar çökecek' korkusunu yaşamayan bizden değildir.
Ve en bombası da gümüş renk ile fütürizm kafası yaşamamız...
Mehmet Ali Erbil'inden tutun da Şebnem Dönmez'ine kadar birçok isim gri kıyafetlerle karşımızdaydı.
99'da çekilen dizileri açın bakın yine o gümüş, gri renk karşımıza çıkıyor.
Çünkü neden?
Milenyum ne renk?
Gümüş, yer yer gri.
Metalik renkteki ceketler tavan yapmıştı.
Fütürizm kavramına da keza o zaman merak salmaya başlamıştık.
'Şimdi'den 'geçmiş'e baktığımda üzülüyorum.
Nasıl olur da kendimi bu kadar kaptırmışım o gümüş renge diye.
Saçıma henüz daha 10 yaşındayken gri sprey sıkmışım ve fotoğraf çektirmişim.
Dijital makine yok, silinmiyor da, her şey manuel.
Ciddi ciddi bastırmışız o fotoğrafı.
Düşünsenize rezilliği.
Yakılacak fotoğraflar kafası volume 354...
O zaman ne yapmak gerekiyor?
Birileri 'Milenyum' dediğinde coşup kendini gümüş rengine adamamak gerekiyor.
Oturup bi' düşünmek, sonra bi' de gelecekteki kendinizi düşünmek gerekiyor.