Yılmaz Güney: Cezaevleri, sayısız film ve bambaşka bir yaşam...
Yılmaz Güney Türk sinemasının efsanelerinden biri. Birçok insandan farklı bir şekilde yaşayarak kendi farklılığını yaratan ve içindeki sıkıntıyı üretime çeviren 'Çirkin Kral' Yılmaz Güney'in yaşamına gelin Molatik olalım...
Çalışma hayatına dokuz yaşında başladı
Yılmaz Güney, topraksız bir köylü ailenin iki çocuğundan biri olarak 1 Nisan 1937’de Adana'nın Yenice köyünde dünyaya geldi. Dindar bir kadın olan annesi okuma yazma bilmiyordu. Babası ise okuma yazmayı askerde öğrenmişti. Çalışma hayatına dokuz yaşında başladı. İlk işi dana gütmekti. Pamuk işçiliğinden çobanlığa, simitçilikten kuryeliğe kadar birçok işle uğraştı. Liseyi doğduğu kentte okudu. Bu dönemde "Doruk" adında bir sanat dergisi hazırlıyordu.
1957 senesinde İktisat Fakültesi'nde okuma hayalleriyle İstanbul'a geldi, fakat üniversiteye devam edemedi. Atıf Yılmaz'la tanışması hayatının dönüm noktası oldu. Onun desteğiyle sinema çalışmalarına başladı. 1961 yılında, 1955'ten beri süren takibat ve mahkeme sonuçlandı ve başlangıçta 7.5 yıl ağır hapis ve 2.5 yıl sürgün cezasına çarptırıldı. Temyiz mahkemesinin kararı bozmasıyla yeniden görülen mahkeme sonucu cezası 1.5 yıl ağır hapis ve 6 ay sürgün cezasına çevrildi. Üniversite eğitimi de işte bu yüzden yarım kaldı.
'Çirkin Kral' olarak nam saldı...
Filmlerinde ezilen, hor görülen ‘Anadolu Çocuğu’nun otoriteye başkaldırısını işledi. "Çirkin Kral" lakabını aldığı bu dönemde en önemli çalışması, Lütfü Akad'ın yönettiği ve kendisinin yazdığı film olan "Hudutların Kanunu" oldu. "Çirkin Kral" olarak nam saldığı bu yıllarda oyunculuğunu geliştiren Yılmaz Güney, abartısız ve yalın oyunculuk anlayışı sayesinde Türk sinemasına yeni bir soluk getirdi.
Cezaevindeyken sinemaya olan ilgisi devam etti. Bu dönemde senaryosunu yazdığı "Sürü", Zeki Ökten tarafından; yurt içi ve yurt dışında büyük ilgi gören "Yol" ise Şerif Gören tarafından filme çekildi. "Yol" filmi daha sonra 1982 yılında düzenlenen Cannes Film Festivali'nde "Altın Palmiye" ödülünü kazandı.
1983'te Türk vatandaşlığından çıkartıldı, 1993 yılında geri alındı
1981 sonbaharına kadar yaklaşık 12 yılını, ikisi yarı-açık olmak üzere on beş cezaevinde geçirdi. 1981 Ekim'inde izinli olarak çıktığı Isparta Yarı-açık Cezaevi'ne bir daha dönmeyerek geri kalan yaşamını yurtdışında sürdürdü. Türkiye'den ayrıldıktan sonraki aylarda, hakkında açılan üç dava sonuçlandı ve toplam 20 yıl ağır hapis, 7 yıla yakın da sürgün cezası alması için hüküm verildi.
Fransa'da geçirdiği süre zarfında Cannes'da ödül aldığı "Yol" filminin kurgusunu tekrar yaptı. 1983'te, bir hapishanede yaşananları anlattığı ve Fransız hükümetinin de desteğini alarak senaryosunu yazıp yönettiği "Duvar" ("Le Mur") filmini çekti. Cezaevinden firar ettikten sonra "ülkeye dön" çağrılarına uymadığı için 1983'te Türk vatandaşlığından çıkartılan Güney, ölümünden yıllar sonra, 1993 yılında tekrar vatandaşlığa alındı. 1984'te mide kanserinden vefat eden Yılmaz Güney, son yıllarını Paris'te geçirdi. Mezarı da Paris'teki Père Lachaise Mezarlığı'nda bulunuyor.