Şov devam ediyor sevgili Freddie Mercury
Freddie Mercury hâlâ hayattaymış gibi milyonları etkilemeye devam ediyor. Çekim iddiaları yıllarca gündemi meşgul eden 'Bohemian Rhapsody', nihayet bu olağanüstü adamın hikayesini ekrana taşıyor. Kendi payıma düşen yorumu en başta belirteyim: Amadeus’tan sonra izlediğim en etkileyici müzisyen biyografisi oldu…
Freddie Mercury yaşasa bugün müzik dünyasında neler yapardı, neler yaşanırdı bunu hiç bilemeyeceğiz. Ama 70’lerin ortasından itibaren günümüze kadar süren Freddie Mercury etkisi, dünyanın dört bir yanında kendisini göstermeye devam ediyor. Queen ve özellikle de efsanevi solisti Freddie Mercury’nin hayatına odaklanan 'Bohemian Rhapsody' filmine karşı gösterilen ilgi ve duyulan merak da bunun en canlı örneği olsa gerek.
Mr. Robot ile haklı bir şöhret elde eden Rami Malek, 'Bohemian Rhapsody' filminde adeta destan yazıyor. İnternette bulunan tüm Queen ve Freddie Mercury videolarını izlemiş biri olarak şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, Rami Malek dersini iyi çalışmış. Freddie Mercury’yi içinde yaşamış.
'X-Men' serisi ve 'Operasyon Valkyrie' filmleriyle tanınan ve pek çok filmin de yapımcılığını üstlenen Brian Singer’in yönettiği film, Queen’in kuruluşundan 1985’teki Live Aid konserindeki unutulmaz performansa kadar geçen sürede Freddie Mercury ve grubun hikayesine odaklanıyor. 2 saat 14 dakika süren film, en başta da dediğim gibi Milos Forman’ın Mozart’ın hayatına beyazperdeye taşıdığı Amadeus filminden sonra izlediğim en iyi müzisyen biyografisi oldu.
Zanzibar adasında doğan oradan da ailesiyle birlikte Londra’ya göç eden Faroukh Bulsara, nam-ı diğer Freddie Mercury, farklı kültürler arasında yaşadığı aidiyet sorunları, kendini kabul ettirme hırsı ve en nihayetinde doğal bir sonuç olarak bir yıldız olması herkesin malumu. Film de anlatısını bu noktalara değinerek kurguluyor.
Filmi çok beğenmekle birlikte Freddie Mercury’yi o çok etkileyen, yer yer yok saymasına dahi neden olan göçmen kimliği ve farklılığının filmde yeterince yer almadığı kanısındayım. Elbette çeyrek asırlık bir süreyi 134 dakikaya sığdırırken bazı şeylerden feragat etmek gerekiyor. Yine de ortamlarda 'Paki' (görünüşü itibarıyla Pakistanlılara benzetiliyordu) olarak anılan, Faruk (Faroukh) olan adını Freddie olarak resmi kayıtlarda dahi değiştiren bir adamın bu yönü bence biraz daha vurgulanabilirdi. “Neyse, olur o kadar da canım” deyip yeniden filme dönecek olursak; geçişler, konser sahneleri ve Rami Malek kadar Mary Austin’i canlandıran Lucy Boynton’un performansına şapka çıkarmak gerekiyor. Kendisini izlerken aklıma gelen ilk şey Taylor Swift’e benzerliği oldu.
Bilindiği üzere 'Bohemian Rhapsody’nin çekileceği ilk açıklandığında Freddie Mercury için en güçlü aday Sacha Baron Cohen idi. Ancak sonrasından Rami Malek bu rolü kaptı. Muhtemelen iyi ki de böyle oldu.
Velhasıl kelam biyografi seviyorsanız, rock çağına aşinaysanız ve daha önemlisi benim gibi iflah olmaz bir Freddie Mercury hayranıysanız, bu filmi izlememek için hiçbir nedeniniz yok. Muhtemelen film, Oscar sürecinde de karşımıza çıkacak. Bu arada Zorlu PSM'de gerçekleşen gala içinde bir parantez açmakta fayda var. Ana sahnede gerçekleşen galada salonda tek boş yer yoktu. Film biter bitmez perde açıldı ve sahnenin arkasında gecenin ilerleyen saatlerine kadar süren ve başta Queen olmak üzere, bir döneme damgasını vurmuş müzisyenlerin şarkıları Radyo Eksen'in partisinde yankılandı. Ne diyelim? Artarak devam etsin...
Şov devam ediyor Freddie…
ihsan.dindar@milliyet.com.tr
https://instagram.com/ihsandinovski